Cumhurbaşkanı Erdoğan epeydir “yeni anayasayı” dillendiriyor. En son Irak dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada “Türkiye’nin yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya kavuşma zamanı gelmiştir” dedi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ise 23 Nisan Özel Oturumu’nda yaptığı açılış konuşmasında “Türkiye’nin bundan sonraki süreçte ihtiyacı olan, gerçekten sivil, darbenin ürünü olan fikir ve gölgelerden kurtulmuş yeni bir anayasayı yapması Türkiye’nin boynunun borcudur” dedi.

Kurtulmuş, bu kapsamda önümüzdeki haftadan itibaren partilerle toplantılar yaparak süreci başlatacak.

31 Mart seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e kapı aralaması, 23 Nisan resepsiyonundaki 15 dakikalık çay sohbeti ve ardından gelecek hafta yapacakları ikili görüşme yeni anayasa hususunda yapılacak müzakerelerin “idmanı” olacak.

80 darbesi ürünü olan mevcut anayasanın değiştirilmesinde çok geç kaldı Türkiye.

Dile kolay!

Tam 44 yıldır darbe anayasası ile yönetiliyoruz.

Herhangi bir ideolojiye, siyasi partiye, etnik kimliğe yaslanmayan, Türkiye’de yaşayan tüm farklılıkların “bu benim anayasamdır” diyebileceği bir anayasayı 44 yıldır hiç bir siyasi parti hediye edemedi Türkiye halkına.

Bu özlem 2024’te son bulabilecek mi?

Meclis’te bulunan siyasi parti yelpazesi oldukça zengin.

AK Parti, Saadet Partisi, Refah Partisi, MHP, CHP, DEM Parti, TİP, Hüda Par, DEVA, Gelecek, İYİ Parti, Demokrat Parti, DSP, DBP ve EMEK Partisi olmak üzere 14 partinin milletvekili var mevcut TBMM’de. Bunun yanı sıra 5 de bağımsız milletvekili var.

Türkiye’nin neredeyse tamamını temsil eden siyasi bir yelpazeden söz etmek mümkün.

Ancak burada “iki bloklu yapı” öne çıkarsa yeni anayasa müzakereleri tıkanabilir.

Birinci Blok: Cumhur İttifakı bileşenleri

İkinci Blok: Cumhur İttifakı dışında kalan tüm partiler.

Bam teli de tam olarak burası.

AK Parti, anayasa müzakereleri sürecinde nasıl bir yol izleyecek?

Partneri MHP’nin kendisine çizdiği “mücavir alan” içinde mi hareket edecek?

Yoksa en geniş katılımın sağlanması için her türlü fikir ve öneriye açık mı olacak? Kapıları tüm siyasi partilere ve fikirlere ardına kadar açacak mı?

Örneğin, CHP, DEM Parti, TİP, Hüda Par gibi partilerin anayasaya ilişkin talepleri değerlendirilecek mi?

Yoksa “milliyetçi bir eksen” içinde mi yürüyecek işler?

Daha doğru bir ifade, bu anayasa MHP-AK Parti-İYİ Parti ve dışardaki bir kaç milliyetçi milletvekili ile konsensus sağlanarak mı yapılacak?

Yoksa, Sol, Sağ, Türk, Kürt, Alevi, Sünni ayrımı yapılmaksızın herkes mi sürece dahil edilecek?

AK Parti’nin önündeki en büyük sorun bu şu anda.

Eğer katılımcı ve çoğulcu bir anayasa yapmak isterse muhtemelen MHP ile fikir ayrılığına düşecek.

Bu fikir ve metod ayrılığının sonu Cumhur İttifakı’nın dağılması ile de sonuçlanabilir.

Ancak böyle bir tabloda AK Parti için yeni bir fırsat da doğabilir.

Çünkü AK Parti, MHP dışındaki partilerle uzlaşı sağlarsa yeni anayasa için gerekli olan yeterli oy sayısına ulaşabilir.

Yeni Anayasa müzakere süreci, yeni ittifaklara ya da her siyasi partinin bağımsız olarak kendi öz kimliğine dönmesine vesile olabilir.

Zira Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirmiş olduğu 50+1 zorunluluğu siyasi partileri kendi özgünlüğünden ve kimliğinden kopardı.

Kimliksizleşen, melezleşen siyasi partiler oluştu.

Yeni anayasada 50+1 kuralının değişmesi de gündeme gelecek.

Cumhurbaşkanı seçilme kriterinin 40+1’e düşürülmesi hususunda bir anlaşma sağlanırsa bu Türkiye’de ittifakların sonunu da getirebilir.

Başta AK Parti olmak üzere, artık herkesin kendi evine dönme zamanı da gelmedi mi zaten?