Din kardeşimizin derdi ile dertlenmiyorsak imanımızın ne hükmü var ?

Mazlumların acısı yüreğimizi sızlatmıyorsa insanlığımızın ne adı var ?

Kör mü oldu gözlerimiz, sağırlaştı mı kulaklarımız ? İnsanlığımızı nerede unuttuk ?

Gazze bugün sadece siyasi çatışmaların değil, aynı zamanda açlıkla mücadele eden insanların acı bir gerçeğiyle de yüzleşiyor. Üç ayı aşkın bir zamandır ağır bombardıman altında büyük kayıplar veren  Gazze’de bir yandan ekonomik zorluklar, yerinden edilme ve kaynak kısıtlamaları, bölgedeki birçok kişiyi açlıkla karşı karşıya bırakıyor.

Artık çocuklar açlıktan ölüyor !

Açlık, insanlık dramının en vahşi yüzüdür ve Gazze'deki bu zorlu koşullarda insanlar temel ihtiyaçlarına erişimde zorlanıyor. Gıda güvencesizliği, çocukların beslenme durumunu olumsuz etkilerken, sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor.

Uluslararası toplumun bu krize daha fazla duyarsız kalmaması ve Gazze'deki açlıkla mücadelede acil önlemler alması gerekmekte. Sadece insani yardımlarla değil, aynı zamanda kalıcı siyasi çözümlerle de destek sağlanmalı, diplomatik adımlar atılarak bir an evvel ateşkes için İsrail’e gereken yaptırımlar uygulanmalı. Dünya, Gazze'deki insanların çığlığına kulak vererek, barış ve adalete yönelik çabalarını artırmalı.

Gazze halkı büyük bir yalnızlık içerisinde mücadelesini verirken dünyanın eli kolu bağlı bir şekilde bu vahşete sadece seyirci kalması, bölge halkının yalnızlığını daha da derinleştiriyor.

Bugün soykırım 112. Günü ve dünya liderleri hala izlemeye devam ediyor. Sizlerin de bildiği gibi geçtiğimiz günlerde Güney Afrika Cumhuriyeti İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda ‘’soykırım’’ davası açmıştı ve karar İsrail aleyhine sonuçlandı.

İsrail soykırım suçu ile yargılanacak !

Evet, koskoca dünyada bir tek (Müslüman nüfusu da çok az olan) Güney Afrika Cumhuriyeti adını yazdırdı tarihe.

Hassasiyet ve duyarlılık gösteren herkes ve nesilleri, bu asil duruşu unutmayacak !

Unutmayacak elbette ama bir de bunun yanında katledilen, bugün çoğunluğu bebek ve çocuklar olmak üzere 26 binin üzerinde şehit veren Filistin için bir araya gelip, bir avuç siyoniste hiçbir yaptırım uygulayamayan İslam Aleminin aciz duruşunu da unutmayacak.

Mısır Refah Sınır Kapısı’nda bekleyen onlarca yardım dolu tırları, ambulansları ve insani yardım malzemelerini dahi sınırdan geçiremeyen aciz liderleri, Müslümanları da unutmayacak ve bu ayıp da insanlık adına tarihte böylece yerini alacak.

Bundan sonra dünyada Gazze denilince sadece coğrafi bir bölge değil, aynı zamanda insani bir krizin, tarihi bir soykırımın, vahşet ve katliamın merkezi haline geldiği hatırlanacak. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar, çatışmanın bedelini ağır bir şekilde ödüyor. İnsan hakları ihlalleri ve insani yardıma erişim konusundaki zorluklar, bölgedeki çaresizliği derinlemesine gözler önüne seriyor.

Zulme sessiz kalmak, aslında zulme ortak olmaktır. İnsanlık tarihindeki acı deneyimler, bize zulmün sadece doğrudan faillerin sorumluluğunda olmadığını, aynı zamanda seyirci kalanların sessizlikleriyle de beslendiğini gösteriyor.

Vicdan, insanın içindeki adalet duygusunu temsil eder. Ancak zulme karşı sessiz kalmak, bu vicdani yükümlülüğü göz ardı etmek anlamına gelir. Zulmün hüküm sürdüğü her an, insanlık vicdanında bir yara açar.

Her yıl üç aylarda başlayan ve Ramazan ayında şiddeti artan zulme maruz kalan Gazze, uzun yıllardır devam eden siyasi çatışmaların gölgesinde acı bir gerçekle yüzleşmekte, ancak bu defa alıştırılmışın çok dışında ve çok daha büyük. Masum insanların yaşadığı, peygamberlerin de ağır imtihan verdiği bu topraklarda, her geçen gün artan şiddet ve zorluklar artık dayanılmaz bir hal almış durumda.

Sessizlik, toplumların ve bireylerin zor durumdaki insanlara, mağdurlara ve mazlumlara karşı sorumluluklarını unuttuğu anlamına gelir. Vicdani bir duruş sergilemek, zulme karşı durmak, insan haklarına ve adalet ilkesine olan inancı pekiştirmektir.

Her bireyin, kendi etki alanı içinde, zulme karşı sesini yükseltme ve harekete geçme gücü vardır. Sessizliği kırmak, insanlık onurunu savunmak ve adil bir dünya için mücadele etmek, vicdani sorumluluklarımızı yerine getirmenin bir parçasıdır. Unutmamalıyız ki, sessizlik zulme boyun eğmektir; vicdani bir duruş ise insanlık değerlerine sadık kalmaktır.

Biz de insanlık değerlerimize sadık kalarak sessiz çığlıkların sesi olup, zulme karşı duruşumuzdan bir an dahi vazgeçmeyeceğiz.

Selam ve dua ile…