KHK’larda hiçbir şekilde bir problem olmadığını, işinden, aşından edilen yüzbinlerce insanın bunu tamamen hak ettiğini iddia eden bir kesim var, evet.

Matematiksel bir işlemden elde etmiş olduğunuz sonucun doğru olup olmadığını kontrol etmek için sağlama yaparsınız. Yapmış olduğunuz sağlama ile birlikte ulaştığınız sonuca ilişkin tutarlı bir fikre sahip olursunuz, sonucun doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu fark edersiniz.

KHK’larla ilgili olarak da benzer bir işlem gerçekleştirebiliriz. Yüzümüzü topluma dönerek oradan elde ettiğimiz verilerle bir sağlama yapabiliriz. Çok zor bir şey değil. Konuya objektif bir bakış açısıyla yaklaşmak ve doğru soruları sormak tutarlı bir sonuç elde edebilmek için yeterli…

Yüzümüzü öncelikle toplumun içerisinde bu konuda en fazla söz hakkına sahip olan kesime, hukukçulara çevirelim.

Formal bir hukuk eğitimi almış ve duygularını işin içine karıştırmadan meseleye yaklaşabilen herkes aynı şeyi söylüyor; hukukun geriye saramayacağını, gerçekleştiği zaman diliminde suç olmayan bir eylemin daha sonradan bir suç olarak değerlendirilemeyeceğini söylüyor; filanca gazeteye abone, derneğe üye olduğu, çocuğunu bu okula gönderdiği, şu bankaya para yatırdığı esnada hukuka aykırılık teşkil edecek bir işlem sergilememiş olan bir kimsenin aynı eylemden ötürü birdenbire yargılanamayacağını söylüyor; eğer bu işlemler suçsa bu kurumların neden daha önceden kapatılmadığını, bahsi edilen işlemleri gerçekleştirenlerin niçin daha önceden yargılanmadığını sorguluyor, bunun çelişkili bir durum olduğunu dile getiriyor.

Yüzümüzü bir de topluma dönelim…

KHK’larda hiçbir şekilde bir problem olmadığını, işinden, aşından edilen yüzbinlerce insanın bunu tamamen hak ettiğini iddia eden bir kesim var, evet. Ne var ki az buçuk hukuktan nasibini almış, vicdanı da tamamen körelmemiş herkes gayet iyi biliyor ki bahsi geçen insanların bu meseleye olan tutumuna etki eden birçok faktör var ama adalet bunlardan biri değil. Böylesi bir karara varırken nefretten, intikam alma duygusundan, mağdurların dünya görüşünün onlara tamamen zıt olmasından yola çıkarak son kararlarını verdiler, adaletin tesisi kısmına ise hiç girmediler.

Bir de gerçekleştireceğimiz sağlama işlemi için bize en tutarlı verileri sunacak olan kesime bir bakalım…

Toplumun içerisinde KHK’ları savunan ama yukarıda bahsi edilen profile göre nispeten daha iyi bir yerde olan bir kesim de var. Sayılarının da diğer kesime göre çok daha kalabalık olduğunu söyleyebileceğimiz bu insanlar KHK’larla büsbütün barışık değil. Ama ne yazık ki tamamen karşı da değiller.

Bu kesimin gerçekleştireceğimiz sağlama işleminde niçin kritik bir role sahip olduğuna gelince…

Vicdanları ile otoriteye boyun eğme eğilimi arasında kalan ve tercihini otoriteden yana kullanan bu kesimden herhangi bir kimsenin gözlerinin içerisine bakarak “Sence bunca insan gerçekten bu muameleyi hak etti mi? Ortada bir haksızlık yok mu?” sorusunu sorduğunuzda neredeyse her defasında şöyle bir yanıtla karşılaşıyorsunuz; “Evet, ortada bir haksızlık var ama yine de olması gereken buydu.”

Bu kesimden herkesin bir “ama”sı var. “Ama”yı takip eden gerekçeler ise farklılık gösteriyor ve hiçbiri hukuku işaret etmiyor. Nitekim bu insanlar KHK’lara ilişkin bir değerlendirmede bulunup kararlarını ona göre vermiyorlar. Önce kararlarını verip -otoritenin önlerine koyduğunu onaylayıp- daha sonra beyinlerini çatlatırcasına düşünerek, yanlış karara ulaşmış olmanın farkındalığıyla onu ahlaki bir zemine oturtmaya çalışıyorlar. Kendilerince en makul olan bahaneyi üretiyorlar, vicdanlarını rahatlatıyorlar.

Böyle olunca da ortaya, atfedilen bir suça karşılık onlarca, yüzlerce farklı gerekçe çıkmış oluyor. Meseleye matematiksel açıdan yaklaşmak isteyen bir kişi için ise bu görüntü tek başına KHK’ların hukukla bağdaşır bir yönünün olmadığını anlayabilmek için yeterli bir sebep. Nitekim ortada bir suç varsa onun bir gerekçesi olur. Aynı suçun kırk beş farklı sebebi olamaz.

Duygular, bahaneler, hipotezler, mantığa bürümeler. Toplumun büyük çoğunluğunun KHK’lara olan yaklaşımını bu faktörler besliyor. Bunlar aynı zamanda hukukun ve adaletin de en sevmediği şeyler.