İlginç biçimde İslamcı AKP ve Erdoğan da, Türkçü MHP de LOZAN'A eleştirel bakıyor, misakı milliyi savunuyorlar.
Lozan’a dair PKK açıklaması, İslamcı AKP ve Türkçü MHP'nin Lozan’a bakışı, Misakı Milli İle Lozan çelişkisi ve Kemalistler
Çoğu yorumcu, PKK ile Türkiye Hükümeti arasındaki son süreci doğru okuyamadığı için, ayakları yere basmayan yorumlar yapıyor, kamuoyu da şaşkın şaşkın olup bitenleri anlamaya çalışıyor.
Elbette olguları önce doğru şekilde tespit etmek, sonra doğru biçimde yorumlamak esas olmalıdır.
Maalesef Türkiye'de ne olgular doğru tespit ediliyor, ne de yorumlar sağlıklı yapılıyor.
Bu da bilinçli bir tercih ve Mustafa Kemal'in nutkundan alın, resmî ideolojinin tüm elemanları ve mekanizması; taraflı, gerçeğe dayalı olmayan bir tarihi esas alıyor.
PKK'nin Kemalist Türk solunun devamı olduğu doğru ama Kürtlük ile alakasının olmadığını iddia etmek de doğru değildir.
Soğuk savaş yıllarının ürünü olan Öcalan ve PKK'nin elbette Şeyh Ahmed-î Xanî, Şeyh Ubeydullah, Şeyh Saîd ve Seyyid Rıza ile tanışması 1991'e kadar çok cılız, dar bir çerçevede idi.
Öcalan'ın Şeyh Saîd ve Seyyid Rıza'ya bakışı ise Mihri Belli, Perinçek ve Yalçın Küçük tarafından şekillendirildiği için, bir çok yazılı ve sözlü beyanına yansıdığı gibi olumsuzdu.
1991-1999 arası ise SSCB'nin dağılması şoku nedeniyle bir arayış oldu ama bu arayışı Öcalan'a önderlik payesi vererek telafi etmeye çalıştılar.
1999 'dan sonrası ideolojik olarak iflas, askerî olarak Irak'ta 1991'den itibaren doğmuş olan boşluktan istifade ile gücünü koruduğunu, hatta 1991-96 arası gücünün zirvesinde olduğunu gördük.
1999'dan itibaren Öcalan üzerinden Türkiye'deki güçlerini çekmeye başlayan PKK için sonun başlangıcı oldu ve o günden sonra Türkiye içinde saha hakimiyeti Ankara ve TSK'nin eline geçti ve PKK'nin kontrolündeki tüm kritik askerî mevzilerin bulunduğu noktalarda karakollar veya kalekollar yapıldı ve Türkiye bunu büyük ölçüde Öcalan'a borçludur.
Konumuza dönersek; PKK'nin 12 Mayıs'ta açıkladığı ve silahlı mücadeleye son verdiğini beyan ettiği açıklamadaki tek doğru; Lozan Antlaşması'nın Kürdleri Kürdistan'ı (Safeviler ile Osmanlı daha önce 1639'da Kürdistan'ı ikiye bölmüştü) Irak , Suriye ve Türkiye arasında üçe bölen mahiyetine ve 1924 anayasasının Kürdleri ve hukukunu inkar eden karakterine dair tespittir.
İlginç biçimde İslamcı AKP ve Erdoğan da, Türkçü MHP de LOZAN'A eleştirel bakıyor, misakı milliyi savunuyorlar.
Yani Lozan karşıtlığı ve bir anlamda Osmanlı Kürdistan'ı denilen coğrafyanın bütünlüğü Kürdlerin, İslamcıların, Türkçülerin ortak tespitidir.
Kemalistler ise bugüne kadar Irak, Suriye ve İran ile dayanışma içinde Kürdistan'ı bölünmüş halde tutmak, Lozan'ın sağladığı Türkiye'nin bütünlüğünü savundular.
MHP de, AKP de zaman zaman Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğünü savundular ama bu günlük siyasetin gerekli kıldığı geçici bir tutum; iki partinin de hedefi Büyük Türkiye yani Neo Osmanlı projesi olan ve Hatay'ın 1939'da, Kuzey Kıbrıs'ı 1974'te Türkiye'ye katma başarısının Halep ve Musul (Kerkük ve tüm Güney Kürdistan eskiden Musul'a bağlı idi) için de gerçekleştirme emellerini hiç gizlemediler.
Alparslan Türkeş'in Musul ve Kerkük'e dair beyanları, Kadir Mısıroğlu 'nun Lozan karşıtı, misakı milli 'ye dair tezlerini biliyoruz.
Bu veriler ışığında diyebiliriz ki mevcut Türkiye'de Kemalistler ve ulusalcı Kemalistler iktidar değil ve Lozan'ı içten savunan bir iktidar yok.
AKP de, MHP de Lozan'ı değil, misakı milliyi (Osmanlı Kürdistan'ını Türkiye'ye katma projesi) savunur.
Kürdler de LOZAN'A karşı, Kürdler de Osmanlı Kürdistan'ı (Irak, Suriye ve Türkiye Kürdistan'ı) arasındaki sınırların kalkmasını savunuyor.
İhtilaf noktası bağımsız Kürdistan mı, Türkiye'ye bağlı ama hükmi şahsiyeti tanınan bir Kürdistan mı, yoksa tamamen işgal edilmiş, asimilasyon ile Türkleştirilmiş bir Kürdistan mı?
Bu konuda Özal'ın, hatta Kenan Evren'in bile eyalet sistemi, federasyona razı olduğunu biliyoruz.
Ancak 2014-2024 yılları arasında dışarıda Doğu Bloku (Rusya, İran, Çin, Bağdat, Suriye'de Esad) içerde ise ulusalcı kemalist cenah ile işbirliği yapan AKP ve MHP iktidarı (MHP resmî olarak 2016'da katıldı) asli görüşlerine aykırı olarak Suriye'de Kürd ve Kürdistan karşıtlığı yaptılar.
Gazze Savaşı boyunca İsrail, ABD ve İngiltere'nin başarısı, Esad'ın yenilgisi, İran'ın gerilemesi Türkiye için muazzam fırsatlar (ABD, İngiltere ve İsrail ile uzlaşı içinde) sunuyor.
Bu noktada Öcalan ve PKK üzerinden Rojava ve Güney Kürdistan'a kadar uzanan, misakı milli projesinin ikinci aşamasına geçiliyor.
Birinci aşama Rojava'da bazı yerlerin ve özellikle Efrin'in işgali, Güney Kürdistan'da PKK sayesindedir 250 adet askeri noktanın (karakol) inşası ve asker bulundurulması idi.
SONUÇ OLARAK: Türkiye, Kürd ve Kürdistan politikasını, "Kürdistan ile beraber mi, Kürdistansız mı" yürütecek sorusuna cevap vermek zorundadır.
Türkiye'de Kürdistan'ı istemediği açık, Suriye'de zaten Kürdistan ismi kullanılmıyor, orada da sorun yok, Güney Kürdistan meselesi için daha zaman var, bir kaç yıl içinde durum netleşir.
Türkiye ile Kürdler anlaşırsa iki taraf da kazanır, uzlaşı olmazsa iki taraf da güçsüz ve ihtilaf içinde, refah ve istikrardan uzak yaşamak zorunda kalır.