Fiziksel ve ruhsal arınmayı amaçlayan Ramazan-ı Şerif, hiç şüphesiz büyük bir manevi öneme sahiptir.

Manevi disiplini sağlamak ve empati yeteneğini artırarak irademizi güçlendirmeyi amaçlayan Ramazan ayı, aynı zamanda sosyal bir sorumluluk ayıdır.

Sabır, hoşgörü ve şükran gibi değerlerin had safhaya ulaştığı bugünde kendimizi bir iç muhasebeye almamız oldukça önemlidir.

Verdiği sayısız nimetler karşısında sonsuz şükranımızı göstermek, bir iç muhasebe olarak da yanlışlarımız ve hatalarımız için Rabbimizden af dilemek ve manevi olarak günahlarımızdan arınmış olmanın da adıdır Ramazan.

Büyük bir coşku ile karşıladığımız, hanelerimize huzur getiren, küslerin barıştığı, yanlış davranış ve alışkanlıkların bırakıldığı, daha imtinaya muhatap saygı duyulan bir aydır Ramazan.

Bir de Ramazan deyince bir tarafımız var ki sessizliğe bürünen ve El Kahhar ismini bize bolca zikrettiren, her yıl, en kutsalımız olan Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu, dinimizin doğuşu bu mübarek ayın gelmesiyle eziyetleri artan, imtihan ve sabrını uçlarda yaşamak zorunda bırakılan Filistin halkı…

Evet her yıl mübarek aylarda başlayan şiddetin artışı artık alışılmışın çok dışında. Oradaki kardeşlerimiz beş aydır bitmeyen ağır bir katliamı, bir soykırımı yaşıyorlar ve biz dünyaca sadece şahit oluyoruz akan kanlara.

Halbuki biz bir bayram edasında karşılarken Ramazan ayını Gazze Şeridi’nde İsrail, en yoğun hissettirdiği çatışmaların yaşandığı, uzun yıllardır zorluklarla ve mücadeleyle karşı karşıya bıraktığı Müslüman Filistin halkına yaşatmıyor bayramını.

Dini ibadetlerle birlikte dayanışma ve topluluğun birleştiği bir zaman olan Ramazan ayı, Gazze’de yaşayan Filistinliler için özellikle bugün sabrın, açlığın, ölümle burun buruna yaşamanın ve dinmeyen gözyaşının adı oldu. Bölgede, İsrail’in uyguladığı politik ve askeri zorbalıklar sebebiyle bu mübarek ay hiçbir zaman barış ve huzur içinde geçmemiştir. Sıkı blokajlar, ekonomik zorluklar ve sürekli tekrarlanan çatışmalar, Ramazan dahil olmak üzere yılın her anında Gazze halkının hayatında imtihanın bir parçası olmaya devam etmiştir.

Özellikle Gazze Şeridi’nde Siyonist İsrail’in saldırıları, kapsamlı ve sıkı blokajları sebebiyle hayati ihtiyaç taşıyan gıda başta olmak üzere temel ihtiyaç malzemelerinin kısıtlanması, sağlık hizmetleri verecek hastanelerin yıkılması, doktorların bilhassa katledilmekte öncelik taşıdığı Gazze’de, insanların dini ibadetlerini yerine getirebilmesine pek el vermemekte.

Yıllardır süregelen silahlı saldırılar sonucu, on bir ayın sultanını huzur içinde geçirebilmeleri pek de mümkün olmamıştır. Maalesef ki Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar, dini gün-ay fark etmeksizin sürekli devam ediyor ve insanların tüm hakları ellerinden alınıyor.

Bizlerin ‘rahmet’ olarak nitelediği manevi ayın ruhunu etkileyen bir diğer faktör de bu zulme ortak ettiğimiz kardeş kanı..

Evet, hemen her fırsatta değindiğim boykot ürünleri, sofralarımızın süsü değil kardeşlerimizin kanı… ve kardeş kanı ile boyamasın sofralarımızı.

Artık Uluslararası Toplumun, Sivil Toplum Kuruluşlarının, Birleşmiş Milletlerin ve  İslam İş Birliği Teşkilatının  sınıfta kaldığını kabul ettik. Politik, diplomatik ve İslamofobi etkisi ile karşı karşıya kalmış olan Gazze’de artık insanların huzur ve güvenlik içinde yaşayabilmeleri ve ibadetlerini yerine getirebilmeleri için kalıcı çözüm daha ne kadar geciktirilecektir derken isyana varan cümleler kurmaktan imtina ediyoruz elbette.

Gazzeli bir kardeşimizin teslimiyet içinde Kur’an-ı Kerim’den verdiği örneği hatırlayalım;

‘’ Allah Gazze’ye neden yardım etmiyor? Allah nerede? Yapılan zulmü görmüyor mu? Aç bırakılan, bombalanan insanları görmüyor mu?’’ diye feryat ediyor bazıları.

O kadar insan şehit oldu, neden Allah buna müdahale etmiyor, bu insanları kurtarmıyor diyenler var. Belki senin imanında problem vardı onu bilemem. Fakat ben şöyle düşünüyorum.

Çünkü Hz. Musa İsrailoğullarını yanına alıp denizi yarınca karşı tarafa geçtikten sonra hemen asasıyla denize bir daha vurup denizin kapanmasını istedi. Bu sırada Allah kendisine ne dedi?

Dedi ki:

‘’Denizde açılan yolu olduğu gibi açık bırak’’ (Duhan Suresi 24)

Neden Rabbimiz ona böyle bir uyarıda bulundu?

Çünkü Hz. Musa acele etti. Ancak Rabbimiz her şeyin farkındaydı.

Firavun ordusunun hepsi daha denize girmemişti.

Bundan dolayı hepsinin denizde açılan yola girip helak olmaları için Hz. Musa’ya bekle dedi.

Benim de size mesajım, deniz yolunu açık, bu konuyu Allah’a bırakalım. Halen bu savaşa dahil olmayan taraflar var. Allah onları ifşa edip rezil etmek için o tarafların girmesini bekliyor. Ondan sonra Allah vaadini gerçekleştirecektir.’’

Dediği gibi, henüz savaşa dahil olmayanlar var ve Allah onların dahil olmasını bekliyor. Umarız bu imtihan sürecinde biz Hak tarafında olur, hem dünyada hem ahirette bu yükün altında zail olmaktan, gelecek nesillerce konuşulacak olan bu soykırımda ‘benim de payım var’ suçluluğunu taşıyanlardan ayrışmış oluruz.

Dileriz ki açılan bu nehire, tüm Siyonist ordusu ve onlara hizmet edenler dolsun ve artık bu zulüm son bulsun.

Kutsalımız Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu, yeryüzüne rahmetin indiği ay olan Ramazan-ı Şerife layık, 0’nu bizden memnun olarak eda edebilmeyi, tüm İslam Alemine hayırlar getirmesini ve 31 milyonun can verdiği Gazze’de soykırım bitmesine vesile olmasını diliyorum.

Selam ve dua ile…