CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin kurultayının iptali ve genel başkanlığa kayyum atanması istemiyle açılan davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Özel, iktidarın korku siyaseti yürüttüğünü belirterek, “Sizden korkan sizden beter olsun” ifadelerini kullandı.
Özel’in konuşmalarından ara başlıklar şöyle;
“Türkiye’de çok partili siyaset tehdit altındadır”
“Değerli basın mensupları, ülke olarak tarihin en zor dönemlerinden birini yaşıyoruz. Hem ekonomik olarak böyle, hem çok partili rejimin sokulduğu zor dönem açısından böyle. Hem yargı bağımsızlığı açısından, kuvvetler ayrılığı açısından böyle. Hem Sivas Kongresi’nde ve devamında o kongredeki ruhun vücut bulmuş hali olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin münhasıran kullandığı yasama yetkisinin maalesef OHAL şartlarında tartışmalı, rejime kasteden bir anayasa değişikliği ile münhasıran kullanılacak bu yetkinin ortaklaşa kullanılması. Gri alanların tarifinin sorunlu olması, karşı alana tecavüzlerin ortadan kaldırılacağı bir üst mahkeme yapısının olmaması… Olanın da maalesef kararlarının arkasından sık sık dolaşılması açısından çok zor bir dönemi yaşadığımızı, derdini anlatmak isteyenin yalnız, sesini yükseltmek isteyenin sesinin kısık kalabildiğini, aksi takdirde bunun aksini yapanların da en ağır şekilde cezalandırıldıklarını, tutuklamanın bir ön infaz yöntemine dönüştüğünü, istisna olacak tutuklama tedbirinin kaideye dönüştüğünü, istisna olacak bundan sonra diye ülkenin Cumhurbaşkanının müjdelediği kayyımın kaide olduğunu coğrafyaya göre ve halen daha giderilmediği bir sürecin içindeyiz. Ne yazık ki demokrasi ile göreve gelen bir iktidarın, demokrasi treninden inmesinin ve ülkeyi sandıkla değil baskıyla yönetme tercihinin ağır sonuçları bunlar. Ne yazık ki iktidara demokratik tehdit olan her kişi, her kurum ortadan kaldırılmak isteniyor. Bir kişi ve onun yanındakiler iktidarda kalsın diye milletimize ağır bedeller ödetilmeye çalışılmaktadır. Yaşadıklarımızın özeti şudur: Türkiye’de artık Erdoğan’ın çıkarlarıyla milletin çıkarları birbirinden ayrılmıştır. Cumhur İttifakı’nın çıkar ve hedefleri ile milletin beklentileri birbirinden ayrışmıştır. Erdoğan kendi çıkarları için her şeyi feda edebilecek durumdadır. Milletin refahı ve huzuru da buna dahildir. Bu nedenle Türkiye’de çok partili siyaset tehdit altındadır. Bu nedenle milletimiz her gün daha da yoksullaşmaktadır. Ve maalesef bu milletin yoksulluğunu gidermesi gerekenlerin, rezervler biraz toparlanınca yeni şoklara hazırlıklıyız dedikleri ve onlarla aynı yerden talimat alan savcıların ‘Yeni şoklar hazırlıklıyız’ dedikleri, ve onlarla aynı yerden talimat alan savcıların yeni şokları ülkeye yaşattığı günlerdeyiz. Buna karşılık ne yapacağız? Kararlılığımız kesin. Bir mevzi olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ni savunma, peşinde ve niyetinde değiliz. Bir cephe olarak demokratik siyaseti savunmaya devam edeceğiz. Bu cephe savunuculuğu elbette sadece bir siyasi partinin değil; milletin ve demokratik siyaseti savunan tüm partilerin ortak kararlılığıyla olacaktır, eylemliliğiyle olacaktır.”
“Muhalefet liderlerinin yaklaşımı, her şeyden değerli”
“Dün bu olaylar yaşandığında ben İstanbul’dayken, Sayın Müsavat Dervişoğlu’ndan aldığımız kıymetli telefon, bugünkü ziyaretleri, bugün sabah erken saatlerde Saadet Partisi Genel Başkanı’nın hem kuruluş haftasına ilişkin temennileri ve içinde bulunduğumuz süreçle ilgili destekleri, Sayın Ali Babacan’ın, diğer muhalefet liderlerinin sosyal medya paylaşımlarıyla, yollamış oldukları yazılı tebriklerle, hem dayanışma, hem bundan sonrasına yönelik olarak ortaya koydukları yaklaşımlarını fevkalade kıymetlendirdiğimizi, her şeyden değerli olduğunu ifade etmek isterim. Bunu böyle hissettiğimizi ifade etmek isterim.”
“İktidar, korkuyu bir yöntem olarak benimsemiş”
“Değerli arkadaşlar, insan davranışını etkilemek için iki yol var şüphesiz. Bunlardan bir tanesi korkuysa, o Cumhur İttifakı’nın tekelindedir. Korkuyu örgütlemek bizim işimiz değil. Bir diğeri umuttur. Bu iktidar seçmenin kararını değiştirmek için korkuyu bir yöntem olarak benimsemiş durumdadır. Hiç lafı eğip bükmenin gereği yok. Hepimizin gözünün önünde oldu. Bir kürsüden yapılan bir meslek kuruluşu konuşmasından, TÜSİAD’ın Başkanına, yöneticilerine gözaltı yapmak, dört gün içeride tutmak, kolunda polisle götürmek, iş dünyasına korkuyu salmak, örgütlemek değilse nedir? 2911 sayılı Kanun, bu kanuna göre bile veya herhangi bir kanuna göre bile, en ufak geçmişi olmayan üniversite öğrencisi, buradan en ağır cezayı alsa bir gün yatmayacakken, 90 gün Silivri’de tutmak, öğrenciler için korkuyu örgütlemek, ailelerine korku salmak için değilse, ne içindir? Gencecik 30 yaşında belediye başkanını kendinin değil, kendinden önceki AK Partili belediyenin ihalesinin, kendisinin çoğunlukta olmadığı, azınlıkta olduğu belediye meclisinde AK Parti - MHP oylarıyla onayından dolayı hapse konulması, genç siyasetçilere, yerel yöneticilere korkuyu salmak, memlekette korkuyu örgütleme hedefi değilse, nedir? Bir siyasi partinin iki yıl önce yaptığı, şimdi yenisini yaptığı, bin mahalleden 950’sinin seçimlerinin şeffaf, tıkır tıkır, barış, sulh içerisinde olduğu bir süreçte, gelecek hafta sonu bütün ilçe kongreleri bitiyorken, yeni il kongresi yapılacak, iki yıl önceki il kongresini bir meczup kararıyla ortadan kaldırıp, 16 milyonluk bir kentte o kenti yöneten partinin il başkanına kayyım atamak, il binasını mahkemeye vermek, kongresini iptal etmek, o partinin orayı kazanan belediye başkanını hapiste tutmak, kendi korkusundan millete korku salmak için yapılan iş ve eylemler değil de, nedir? Bu yüzden biz bu korkuyu örgütleyenlere karşı umudu örgütlemek için bir hafta boyunca bu binadayız. Keyfimizi kaçırmaya, moralimizi bozmaya, yüzümüzdeki gülümsemeyi, gencecik arkadaşlarımızın geleceğe umutla bakacakları bu bir haftada bizim umudu örgütlememize karşı korkuyu örgütleyenlerin dün yaptıklarının, bugün yapacaklarının, yarın yapacaklarının bir önemi yok. Öyle olsaydı 100 yıl önce, bundan 106 yıl önce Samsun’a çıkılırken elde bulunan şey, o günkü iktidar yargısının ölüm fermanıydı. Boynuna idam fermanını takıp Samsun’a kurtuluşu ve kuruluşu örgütlemeye giden bir partinin il başkanına kayyım atasanız ne olur, Cumhurbaşkanı Adayını hapse atsanız ne olur, Genel Başkanını tehdit etseniz, ‘Böyle siyaset yapacaksan alaşağı ederiz. Sus, Ankara’da otur. Partinin başında dur’ diyerek ahlaksız tehdit ve şantajlarda bulunsanız ne olur kardeşim?”
“Sizin kadar korkak olsaydık Samsun’a geçemezdik”
“Bu parti, 106 yıl önceki kararlılığındadır. Bu partinin kadroları, o günkü kadroların azim ve cesaretindedir. Bundan sonraki süreçte de kendi kendilerine oturup Türkiye’nin geleceğini ne kadar karartabileceklerini tartışacaklara söylüyorum. Gündemi Cumhuriyet Halk Partisi olanlara söylüyorum. Sizden korkan sizden beter olsun. Eğer sizin kadar korkak olsaydık, biz Samsun’a geçemezdik, Kurtuluş Savaşı’nı veremezdik, düşmanı def edemezdik, Cumhuriyeti kuramazdık. Cumhuriyeti kuran kadroların cesareti, bugün Cumhur İttifakı’na teslim olmayacak kadrolardadır. Geleceğin iktidarını kuracak kadrolar, 106 yıl önceki azim ve kararlılıktadır. Tom Barrack’a laf söyleyemeyip, Amerika mandasına Suriye’de teslim olanların, İngiliz planını İsrail ile birlikte işletmek için kalkıp da düne kadar söylediğinin tam tersi yolda yürüyenlerin ve samimiyetten uzak, ‘İç politika dizaynına yönelik, Türkiye’nin geleceğine yönelik adımlar atacağız’ diyenlerin samimiyetini millet sorgulasın. Biz toplumsal barışı savunmak için, toplumsal eşitliği savunmak için, Türkiye’nin geleceğini savunmak için, bu kuşatmayı yırtıp atmak, esaretten bu milleti kurtarmak için, bir kez daha demokrasiyi kurmak için, gençlere yasaksız bir Türkiye vadetmek için, gençlere ve tüm ulusa vizesiz bir Avrupa, vizesiz bir dünya vadetmek için, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin ayrılmaz parçası, tam üyesi yapabilmek için, herkese zenginlik, herkese huzur, herkese refah, herkese bugünkünün çok üzerinde bir ekonomik güç vadedebilmek için, yarınlarda kimsenin evladının yarınları için tasalanmadığı bir Türkiye inşa etmek için 100 yıl sonra bir kez daha buradayız.”