Başakşehir'de yaşanan vahşi olay, toplumun yüreğine saplanmış bir hançer gibidir. İbrahim Keloğlan'ın Eros adlı masum bir kediye karşı işlediği dehşet verici suç, insanlık dışı bir vahşetin belgesidir. Ancak, bu vahşetin cezasız kalmaması için verilen kararlar, adaletin ne denli yetersiz ve zayıf olduğunu gözler önüne sermektedir.

İlk olarak, Keloğlan'a verilen 1 yıl 3 ay hapis cezasının üst mahkemece bozulması, adaletin ayaklar altına alınması demektir. Bu karar, suçun ciddiyetini ve vicdansızlığını göz ardı ederek, suçlulara yeşil ışık yakılmasına neden olmuştur. Toplumun bu karara verdiği tepki haklıdır; çünkü bu karar, insanlığın ve vicdanın bir utanç noktasıdır.

Dün yapılan yeniden yargılama sonucunda verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası, bir adım olabilir ancak bu adımın ne denli yetersiz olduğu ortadadır. Bir hayvanın acımasızca öldürülmesi, 2 yıl 6 ay gibi bir ceza ile kapatılamaz. Bu ceza, sadece suçlulara cesaret vermektedir. Adalet Bakanı'nın bu cezayı "bugüne kadar ki en yüksek ceza" olarak açıklaması, adalet sisteminin ne kadar zayıf ve etkisiz olduğunun göstergesidir.

Bu kararlar, hayvan haklarına ve hayvan yaşamlarına saygı duyan herkesi derinden üzmüştür. Bu kararlar, hayvanların yaşam hakkını hiçe saymakta ve suçluları cesaretlendirmektedir. Daha sert yasal düzenlemeler, daha sıkı denetim mekanizmaları ve daha caydırıcı cezalar gerekmektedir. Toplumun, hayvanlara karşı işlenen suçlara karşı sessiz kalmaması, adaletsizliğe karşı isyan etmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, Başakşehir'de yaşanan bu vahşetin cezasız kalmaması için toplumun sesini yükseltmesi gerekmektedir. Hayvan haklarına saygı duyan herkesin, adaletsizliğe karşı durması ve sesini duyurması gerekmektedir. Bu vahşetin unutulmaması ve suçluların cezasız kalmaması için mücadele etmek, insanlık onurumuzun gereğidir.

Yazar: Ateş Çatıkkaş