Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Sözcü’den Saygı Öztürk’e konuştu. Gündemi değerlendiren Ümit Özdağ, CHP’nin yaşadıklarına değindi. Özdağ, ‘seçim olmayacak’ söylemlerinin iktidar tarafından çıkartıldığını düşündüğünü söyledi.
Ümit Özdağ, tutuklanma sürecine ilişkin, “Bütün avukatlar ‘Bize artık hukukla ilgili bir şey sormayın. Çünkü biz hukukla ilgili öğrendiklerimizin hepsinin artık geçersiz olduğunu anladık’ dedi” ifadelerini kullandı.
Muhalefeti sokağa çekmek istiyorlar
Saygı Öztürk’ün yazısı şöyle:
12 Eylül 1980 askeri darbe öncesi gençlik hareketlerinin içinde olan, sokağın ve siyasal şiddetin ne anlama geldiğini, yaşayan genel başkanlar içerisinde teorisiyle, pratiğiyle en iyi bilenlerden biri de Ümit Özdağ.
Özdağ’a, “Sokağa çıkılır mı?” diye soruyorum. “Evet, çıkılır. Ben çıktım” diyor. “Ne zaman çıktığını sorduğumda cevabı şöyle oldu:
Referandumda sokaktaydım
“Kirli referandumun gecesi Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) önüne giderek. İşte o zaman ölümü göze alarak sokağa çıkmak lazımdı. Ama ben YSK’nın önünde ve YSK başkanının odasında yalnız başınaydım. CHP Genel Başkanı, (Kemal Kılıçdaroğlu) ‘Silahlı adamlar bize ateş ederler’ diyerek bütün partisini genel merkeze kilitledi ve evde çay içtiler.
Bugünün Türkiye’sine gelince, ben iktidarın muhalefeti sokağa bilinçli olarak çekmek için tahrik ettiğini düşünüyorum. Bundan dolayı da Türk halkının büyük bir sağduyu ve sabırla hareket etmesini gereklilik olarak görüyorum. Bu şu anlama gelmiyor, meşru gösteriler, protestolar, yürüyüşler yapılmamalı. Ancak bu asla bazı çevrelerin istediği çatışma zemini oluşturacak şekilde olmamalı.”
İktidar baskısı altındalar
Ümit Özdağ hakkında istenen hapis cezası 4 yıldan fazla. Cezanın kesinleşmesi halinde Özdağ’a da, yargılaması devam eden bir çok siyasetçiye de, “Siyaset yasağı” getirilecek. “Siyasi yasak” tehdidi altında olan Özdağ, durumunu şöyle anlattı:
“Düşman ceza hukukunun uygulandığı bir ülkede, bütün muhalif siyasetçiler bir şekilde iktidarın baskısı altındadır. Zafer Partisi, düşman ceza hukuku uygulamasına maruz kalan ilk partidir. 19 Mart sonrasında CHP’ye karşı başlatılan operasyon, 20 Ocak’ta Zafer Partisi’ne karşı başlatılmıştı. Biz Türkiye’deki muhalifler, 1960’lara kadar Amerika’nın güney eyaletlerinde yaşayan siyahilere benziyoruz.
Hatta ABD’de bugün bile bir siyahi Amerikalı için aynı suç iddiasına açılan dava bir beyaz için açılmadığı zaman buna ‘seçilmiş soruşturma’ deniliyor. Burada da Türkiye’de de işte muhalefete yönelik böyle ‘seçilmiş soruşturmalar ve cezalandırmalar’ yapılıyor. İktidarın bu antidemokratik adalet sistemini suç işlemeye yönlendiren uygulamalarıyla yine hukuk içinde kalarak sonuna kadar mücadele edeceğiz.”
Cezaevinde bir kişiyle görüşmeyi reddettim
Özdağ, cezaevi sürecinde CHP yönetimiyle, milletvekilleriyle hiç olmadığı kadar yoğun temas içerisinde olduğunu belirtti. Bu konudaki sorularımı şöyle yanıtladı:
“Ziyaretime gelerek destek veren herkese teşekkür ederim. Ancak ziyaretime gelen bir CHP milletvekiliyle görüşmeyi kabul etmedim. Zaten infaz koruma memurları da kendi aralarında iddiaya girmişler, ‘Genel başkan bu kişiyle görüşmeyi kabul etmez’ diye. (Özdağ, o milletvekilinin adını yazılmamak kaydıyla bana söyledi, zaten o milletvekilinin kim olduğunu ben de tahmin etmiştim.)
Şimdi Rasim Ozan Kütahyalı’ ya kızıyoruz ama bence Rasim, çok ciddiye alınmalı. Çünkü söyledikleri çoğu kez çok doğru çıkıyor. Bildiğini toplumla önceden paylaşıyor. Örneğin Mart ayında ‘CHP’nin bir devlet operasyonuyla muhatap olduğunu’ ve nelerin olacağını söyledi.
Ondan sonra da, bugün de söylemeye devam ediyor. Bu da, CHP’nin bir iktidar operasyonu olduğunu, amacının da demokrasi, hukuk ihlalleri, seçimde yolsuzluklar olmadığını, aksine CHP’yi bölmek ve parçalamak olduğunu gösteriyor. CHP’nin şimdi yaşadığı budur.”
Özdağ’a, “Siz de mi böyle düşünüyorsunuz?” diye sordum: “Ben de CHP’yi böyle görüyorum. Açıkçası CHP parçalanmaya çalışılıyor. Amaç, CHP’yi güçsüzleştirmek. Erdoğan kendisi seçilemeyeceği için seçilmesinin önünü, muhalefeti parçalayarak açma stratejisi uyguluyor.”