Sözcü yazarı Saygı Öztürk’e konuşan Çelik, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın üç kez çağırmasına rağmen Kılıçdaroğlu’nun ifade vermediğini söyledi. Çelik, savcılığa sunduğu dilekçede, “Sayın genel başkanımızın bu iddialar konusunda hiçbir bilgisi, görgüsü yoktur. Dolayısıyla ifade edebileceği bir bilgi olmadığından da ifade vermeyecektir” ifadelerine yer verdiklerini aktardı.
Dava dosyalarıyla ilgisi yok
Çelik, Kılıçdaroğlu’nun dava dosyalarıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını özellikle vurguladı. Kılıçdaroğlu’nun kurultay sürecine dair iddialar hakkında bilgisinin olmadığı, bu nedenle de sürece dahil edilmesinin doğru olmayacağı ifade edildi.
Sözcü yazarı Saygı Öztürk, Avukat Çelik'in yanıtlarını köşesinde şöyle aktardı:
"'Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresi' denildiği zaman, en yakınındaki isimlerin belki de başında Avukat Celal Çelik geliyor. Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki dosya ile Kılıçdaroğlu'nun bağının ne olduğunu ve diğer iddiaları Avukat Çelik bize şöyle anlattı:
'Kurultay soruşturması bizim yüzümüzden başlamadı. CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş ile başka bir partili arasındaki tartışmadan kaynaklı olarak başladı. Bursa Cumhuriyet Savcılığı'na bir şikâyet dilekçesi verildi. Savcılık o soruşturmayı başlattı. Sonra soruşturmada yetkili yerin Ankara olduğunu gerekçe gösterip dosyayı Ankara'ya gönderdi. Dosya gelince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı o soruşturmaya devam etti.
Kurultayla ilgili soruşturma basına yansıyınca aralarında Hatip Karaaslan, Hatay Büyükşehir Belediye eski Başkan Lütfü Savaş ve bazı kurultay delegeleri, Ankara Adliyesi'nde dava açtı. Dediler ki 'Biz Kurultay'ın şaibeli olduğunu öğrendik. O yüzden bunu hazmetmiyoruz. Dava açıyoruz anlamında dilekçeler verdiler. Dava açmaları hak mıdır? Haktır, dava açabilirler.
Kılıçdaroğlu ve avukatı olarak ben ısrarlı bir biçimde hem soruşturmadan, davadan uzak durduk. O davanın olduğu Dışkapı semtindeki adliyenin kapısından bile içeri girmedim. Nedeni de laf, söz olmasın, yanlış anlaşılmasın diye. O kadar hassas davrandık.'
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı üç kez Kemal Kılıçdaroğlu'nu genel beyanını almak üzere çağırdı. Yani ifade vereceksin anlamında yazıydı. Gelen yazıların birine avukatı Celal Çelik yazılı cevap verdi. O yazıda, Kılıçdaroğlu'nun hiçbir şekilde gelmeyeceğini, ifade vermeyeceğini belirtti. Avukat gelen diğer yazılar için ise sözlü olarak Kılıçdaroğlu'nun hiçbir şekilde ifade vermeyeceğini söyledi. Bugüne kadar Kılıçdaroğlu'nun, kurultayla ilgili ifadesi de olmadı.
Savcılık, 'En azından yazılı bir ifade verilmesini' istedi. Yazılı bir ifade de verilmedi. Sözlü açıklamalarında da 'Bizim bu soruşturma, dava ile bir ilgimiz yok' denildi. Avukat Celal Kılıç, süreci bize şöyle yorumladı:
'Kılıçdaroğlu, müdahil olmadığı bir davada yorum yapabilir mi? Bir şey söyleyebilir mi? Ne diyecek? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma için onu çağırdığında cevabı 'Benim hiçbir bilgim ve görgüm yok.' Doğrusu da bu. Genel başkanlar kurultaya geç gelir, açılış konuşmasını yapar, ondan sonra ayrılır. Oyunu kullanmaya gelir ve tekrar gider. Şimdi oradaki görüşmeleri, atıyorum varsa ilişkiler, bunları görebilme ihtimali yoktur. Bu tür şeyler başkanın yanında zaten yapılmaz.
Genel başkanın o konuda ilgisi, bilgisi, görgüsü yok. Duyumlar olabilir. Herkes bir şeyler duydu. O ayrı bir olay. Ama sonuçta genel başkanın talimatıyla ben Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiğim dilekçede şunu söyledim:
'Sayın genel başkanımızın bu iddialar konusunda hiçbir bilgisi, görgüsü yoktur. Dolayısıyla ifade edebileceği bir bilgi olmadığından da ifade vermeyecektir.' Şimdi bu gerçekliğe rağmen bu bilindiği halde ısrarlı bir biçimde maalesef hani eskiden havuz medyası vardı. Şimdi ise 'Bir kısım medya' genel başkana saldırı başlattı. Yani her şeyden uzak duran Kemal Bey'e niçin saldırılıyor? Açıklama yapmıyor, kimseyle bu konuları görüşmek istemiyor. Avukatı olarak bana bile düşüncesini ifade etmiyor. Olay bu.'"