Almanya’da Mayıs ayında kurulan koalisyon hükümetinin dışişleri bakanı, Türkiye’ye ilk resmi ziyareti gerçekleştirmek üzere bugün Ankara’da olacak. Aynı şekilde Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in de ay sonunda Türkiye’ye ilk ziyaretini yapması bekleniyor.
T24’ten Barçın Yinanç’ın haberine göre, Hristiyan Demokratlarla Sosyal Demokratların kurduğu yeni hükümet Ankara ile ilişkileri gözden geçirmeye hazırlanırken, Almanya’nın en büyük muhalefet partisi olan aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinden dikkat çekici bir hamle geldi. Parti, Türkiye’de sahaya inmek için girişim başlattı.
AfD’ye bağlı Erasmus Vakfı Türkiye’de temsilcilik açmaya hazırlanıyor
Almanya’da siyasi partiler, ideolojik duruşlarını yurt dışında da sürdürebilmek adına vakıflar üzerinden faaliyet gösteriyor. Bu çerçevede Türkiye’de yıllardır çeşitli Alman siyasi vakıfları aktif. Örneğin, Hristiyan Demokrat Parti’ye bağlı Konrad Adenauer Vakfı bu yıl Türkiye’deki 40. yılını kutluyor.
Ancak bu vakıflar zaman zaman kamuoyunda hedef gösteriliyor; bazıları teröre destek ve casuslukla suçlanmıştı. Şimdi bu yapılar arasına bir yenisinin eklenmesi gündemde. AfD’nin Desiderius Erasmus Vakfı’nın Türkiye’de temsilcilik açmak için bina arayışına başladığı ifade ediliyor.
AfD, 2016’dan bu yana federal mecliste yer aldığı için vakfı da devletten mali destek almaya hak kazandı. Vakıflara ayrılan fonlar, son üç seçimdeki oy ortalamalarına göre belirleniyor. Erasmus Vakfı’nın yılda yaklaşık 16 milyon euro kamu fonu alması bekleniyor.
Göçmen karşıtı çizgisine rağmen Türk toplumundan destek görüyor
AfD, Almanya’da özellikle son yıllarda ciddi bir yükseliş içinde. Son olarak geçtiğimiz pazar günü yapılan Kuzey Ren Vestfalya eyalet seçimlerinde oylarını neredeyse üçe katlayarak yüzde 14,5’e ulaştı ve koalisyon partilerinin ardından üçüncü sıraya yerleşti.
Parti, "aşırı sağcı, ırkçı, İslam, Müslüman ve göçmen karşıtı" bir çizgiye sahip olmasına rağmen, Almanya’daki Türk toplumundan da oy alıyor. Uzmanlara göre bunun nedeni, partinin göçmenler arası rekabeti iyi okuması ve “misafir misafiri sevmez” anlayışını siyasi söyleme dönüştürmesi.
Parti üyeleri arasında Türk kökenli kişilerin de yer aldığı biliniyor. Bu durum, AfD’nin yalnızca Almanya iç politikasında değil, dış politikada da daha aktif bir rol üstlenmeye hazırlandığının göstergesi olarak değerlendiriliyor.