Nizamettin ve Aygül Kabaiş, haftanın hemen her günü, 21 yaşındaki kızları Rojin'in Diyarbakır'daki mezarını ziyaret ediyor. Rojin'in mezarı, yolu o kabristana düşen birçok insan için uğrak yer olmuş.
İki yıl önce kızı ve torunu trafik kazasında kaybeden yaşlı bir adam, Kabaiş çiftine başsağlığı diliyor: "Biz kaza Allah'tan geldi diyerek teselli oluyoruz ama sizin durumunuz çok zor."
Rojin Kabaiş, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisiydi. 27 Eylül 2024'te, Van'da kaldığı yurttan markete gideceğini söyleyerek çıktı. Cansız bedeni 18 gün sonra kilometrelerce uzakta bulundu.
Otopsiye göre suda boğularak hayatını kaybetmişti. Ancak öldürüldüğüne dair bir bulgu şimdiye dek gündeme gelmedi. Aile ise o günden beri intihar iddialarını reddediyor.
Rojin'in bedeni üzerinde iki ayrı erkek DNA'sı tespit edildiğini vurgulayarak dosyanın daha detaylı incelenmesini talep ediyorlar.
Baba Kabaiş son bir yılda 14 kez Van'a gittiğini ancak sorularına yanıt alamadığını söylüyor ve Ankara'da adalet nöbetine hazırlanıyor.
Adli Tıp Kurumu raporunda neler var?
BBC Türkçe'nin de gördüğü İstanbul Adli Tıp Kurumu raporunda boğulma olayının intihar mı, kaza mı veya bir başkasının etkisiyle mi gerçekleştiği konusunda değerlendirme yapılmıyor.
Raporda bu hususların adli tatbikatla aydınlatılması gerektiği vurgulanıyor.
Van ve Diyarbakır Baroları, 25 Eylül'de soruşturmada "ciddi ihmaller" olduğu iddiasıyla Adli Tıp Kurumu hakkında suç duyurusunda bulundu.
İki baroya göre Adli Tıp Kurumu, Rojin Kabaiş'den DNA örneklerinin vücudunun hangi bölgelerden alındığına dair kritik bilgiyi açıklamadı. Barolar bu eksikliğin soruşturmanın seyrini doğrudan etkilediğini savunuyor.
BBC Türkçe bu haberle ilgili hem İstanbul hem Van'da Adli Tıp Kurumu ile iletişime geçti ancak sorularına olumlu ya da olumsuz bir yanıt alamadı.
Rojin nasıl kayboldu?
Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024'te üniversite kampüsündeki kız öğrenci yurdunda annesiyle yaptığı telefon görüşmesinde markete gideceğini söyledi.
Aygül Kabaiş, görüntülü yaptıkları görüşmede kızının çok neşeli olduğunu anlatıyor:
"Ayağında sarı terliği vardı, şakayla takıldık. 'Kızım başka terlik mi yok?' dedim, güldük. Markete kadar gideceği için sorun olmadığını söyledi. 'Sakın çok gecikme, ihtiyaçlarını alıp hemen yurda dön ve beni ara olur mu?' diye tembihledim, 'Tamam' dedi.''
Aygül Kabaiş, Rojin kendisini aramayınca, endişelenip sesli mesajlar göndermiş. Mesajların görülmediğini fark etmiş ancak kızının oda arkadaşıyla ders çalışıyor olabileceğini düşünerek aramamış.
Ertesi gün öğlen polisler arayıp Rojin'in yurda dönmediğini haber verdi.
24 kilometre uzakta bulundu
28 Eylül 2024'te Van Gölü sahilinde Rojin'e ait cep telefonu, kulaklık, kek ve bir şişe su bulundu. Rojin'in cansız bedenini ise iki hafta sonra 24 kilometre uzakta, Van Gölü kıyısındaki Molla Kasım Köyü'nün sahilinde bulundu.
15 Ekim 2024'te cesedi bulanlar bir temizlik görevlisi ve site bekçisiydi. Genç kadının kıyafetleri üzerindeydi ancak sarı terlikleri yoktu.
Rojin'in yüksek düzeyde şifreli olan telefonu incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Telefonun şifresi kırılamadığı için içindeki bilgilere ulaşılamadı.
Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümüyle ilgili soruşturma kapsamında 300 kamera kaydı ve 80 numune incelendiği belirtiliyor.
'İntihar etse neden Van'a kadar gitsin'
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan olmazken, Ocak ayında dosyaya ikinci bir savcı atandı.
Aile üyelerinin ifadeleri yeniden alındı. Baba Nizamettin Kabaiş, Adalet Bakanlığı'na başvurarak dosyadaki eksikliklerin giderilmesini talep etti.
Minare ustası olan Kabaiş, "Rojin çok başarılı, akıllı bir çocuktu, başına bu felaket gelmese, bu yıl ikinci sınıfa devam edecekti'' derken gözleri doluyor:
"Kızımın amacı okuyup iş sahibi olmaktı, intihar etse neden Van'a kadar gitsin."
Kızının öldürüldüğünü iddia eden Kabaiş bunda sorumluluğu, ihmali olanların tespit edilip cezalandırılmasını istiyor.
'250'yi aşkın DNA örneği alındı'
Eski Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Kabaiş ailesinin vekili olarak dosyayı takip ediyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Eren, "Rojin'in naaşının bulunduğu yerden Adli Tıp Kurumu'na getirildiği ana kadar temas olasılığı olan herkesten (buna bütün kamu görevlileri, olay mahallinde ilk temas kuran sivil insanlar, daha sonra olay mahalline giden amca, baba ve kardeşler de dahil) 250'yi aşkın DNA örnekleri alındı" diyor ve ekliyor:
"Bu örnekler, Rojin'in bedeni üzerindeki iki DNA örnekleri ile karşılaştırıldı ama bugüne kadar bulaş ihtimalini ortaya koyan tek bir DNA eşleşmesi tespit edilmedi."
Bu DNA örneklerinin, soruşturmanın en önemli bulgularından olduğuna inanan Eren, bunların nereden alındığının raporda belirtilmemesinin büyük bir eksiklik olduğunu savunuyor. Eren, "büyük bir kusur" olarak nitelediği bir başka eksikliğe daha dikkat çekiyor.
Eren, Rojin'in sağ kulağının içinde "sarı renkte inaktive larvalar" tespit edildiğini ancak raporda bu larvalara dair ayrıntılı bilgilere yer verilmediğini iddia ediyor, bunu "büyük bir eksiklik" olarak nitelendiriyor.
Bağımsız adli tıp uzmanları raporu nasıl yorumluyor?
Eski Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı, Adli Tıp raporunu BBC Türkçe için değerlendirdi.
Fincancı, ''Erkek DNA'sına ait her iki ekivyon nereye aitti, onu yazmaları gerekiyor, yapmamış olmaları bir eksiklik. Raporda bunun ne olabileceğine dair tartışmaları da gerekiyor. Çünkü dosyayı inceleyen, olay yeriyle ilgili bilgilere sahip olanlar onlar'' diyor.
Fincancı, günlerce suda kaldığı için, cesedin dış yüzeyindeki tüm DNA'ların suda yıkanacağı ihtimaline dikkat çekiyor:
"Bu DNA örnekleri suya rağmen kalabilmişse, o örneklerin daha iç kısımda alınmış olması gerekir."
"Tabi alındığı yer giysi iç kısmı da olabilir. Eğer bir arkadaşı üzerindeki bir giysiyi kullandıysa izler oradan da geçebilir.
"Tüm bunlar varsayım ve bunları elememiz için iki DNA örneğinin vücudun neresinden alındığı bilgisinin de rapora eklenmesi gerekir.''
Fincancı, rapordaki bulgulara dayanarak "ölümde rol oynayan herhangi bir dış etken yok çünkü boğuşmaya işaret eden belirgin bir yaralanması yok" yorumunu yapıyor.
Rojin'in cesedinde, el ve ayak bileklerinde bir takım renk değişiklikleri oluşmuş.
Ailesi bunların nedeninin dışarıdan bir müdahale olduğunu savunuyor.
Ancak Fincancı, rapora göre bu bölgelerde yaralanmayla uyumlu biz iz bulunmadığını söylüyor.