Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir ve Batı Anadolu’daki aktif fay hatlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Sözbilir, yapılan bilimsel çalışmaların bazı fay segmentlerinin deprem üretme zamanının yaklaştığını gösterdiğini söyledi.
Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Anadolu Ajansı’na (AA) yaptığı açıklamada, İzmir’deki aktif fay hatlarına ilişkin güncel değerlendirmelerini paylaştı. Sözbilir, “İzmir genelindeki faylar sismik anlamda aktif. Özellikle Tuzla, Gülbahçe ve Seferihisar faylarında önemli ölçüde deprem üretme zamanının geldiğini söyleyebiliriz. Bu, yürüttüğümüz çalışmalarla da destekleniyor” ifadelerini kullandı.
Batı Anadolu’da son günlerde meydana gelen depremler hakkında da bilgi veren Sözbilir, bölgedeki jeotermal sistemlerin sismik hareketlilik üzerindeki etkisine dikkat çekti. “Batı Anadolu, jeotermal potansiyeli yüksek bir alan. Faylar deprem üretmeye başladığında, bu sistemlerin varlığı nedeniyle sarsıntılar hemen sona ermeyebiliyor. Simav ve Sındırgı faylarında bu tür bir durum yaşanıyor” dedi.
Türkiye’nin batısındaki tektonik hareketliliğe de değinen Sözbilir, Batı Anadolu kabuğunun yılda 40 milimetre güneybatıya doğru hareket ettiğini belirtti. Bölgede yaklaşık 200 civarında aktif fay bulunduğunu ifade eden Sözbilir, “Bu fayların büyük çoğunluğu 6 ila 7 büyüklüğünde deprem üretebilecek kapasitede. Son yüzyılda bunların 8’i kırılmış durumda. Geri kalan fayların ise zamanı geldiğinde kırılma yaşaması bekleniyor” diye konuştu.
"Batı Anadolu'nun jeotermal potansiyeli yüksek"
Sözbilir, Batı Anadolu'nun iç kısımlarında da deprem hareketliliğinin sürdüğünü belirterek, "Batı Anadolu jeotermal potansiyeli yüksek bir bölge. Faylar deprem üretmeye başladığı zaman jeotermal sistemin varlığı nedeniyle sarsıntılar hemen bitmiyor. Simav ve Sındırgı faylarında da böyle bir durum yaşanıyor." ifadesini kullandı.
"Gelenbe Fayı gerilim transfer ediyor"
Simav'da deprem hareketliliğinin sürdüğünü dile getiren Sözbilir, sözlerine şöyle devam etti:
"Simav Fay Zonu yaklaşık 200 kilometre uzunluğunda ve kendi içinde farklı 7 segmente ayrılıyor. Her biri 6 ila 7,2 arasında deprem potansiyeline sahip. Bu fay üzerindeki en büyük sarsıntı 1970 yılındaki Gediz depremiydi, can ve mal kaybı yaşanmış. Şu anda Simav'ın kuzeyinde depremler oluyor. Fayın orta kesimlerinde çok fazla bir hareket yok. Yalnız Simav Fayı'na dik gelişen bir fay var. Gelenbe Fayı... Bu fayın özelliği transfer fayı niteliğinde çalışması. Yani üzerine gelen stresi kendi doğrultusu boyunca kuzeye ya da güneye transfer ediyor. Yani kendisinin kırılması yerine böyle bir mekanizma sunabiliyor. Elbette kırılabilirdi ama daha çok gerilimi transfer ediyor. Dolayısıyla kuzeye transfer ederse Balıkesir fayına doğru ilerleyebilir. Güneye transfer ederse bu sefer de Akhisar ve Soma tarafları sıkıntıya girebilir."
"İzmir genelindeki faylar sismik anlamda aktif"
Sözbilir, İzmir özelinde ise Ege Denizi'ndekilerle birlikte 40 fay bulunduğunu, bunların 17'sinin karada yer aldığını dile getirdi. İzmir merkezli en son yıkıcı depremin 1688 yılında 6,8 büyüklüğünde olduğunu anlatan Sözbilir, şunları kaydetti:
"O dönemde 10 bine yakın can kaybedilmiş. Yaklaşık 337 yıldır bu bölgede yıkıcı deprem olmuyor. En son hatırlarsanız 30 Ekim 2020'de 6,6 büyüklüğünde deprem oldu. Sisam merkezli bir depremdi. Yani o fay bizim kendi kara sularımızda olan bir fay değildi. Dolayısıyla bizim kendi faylarımız henüz kırılma sınıfına girmiş değil. 17 fayın her biri diri fay sınıfında değerlendirildiği için bunların bir deprem üretme potansiyeli var. Bir deprem üretme aralığı var. En son ürettiği depremler var ama bunlar bilinmiyordu. Bizim son üç yıldır yaptığımız çalışmada İzmir'deki bütün fayların kaç yılda bir deprem ürettiğini, en son depremi ne zaman yaptığını, o depremden sonra ne kadar süre geçtiğini saptamış durumdayız. İzmir genelindeki faylar sismik anlamda aktif. İzmir'de özellikle Tuzla Fayı, Gülbahçe Fayı, Seferihisar Fayı gibi fayların önemli ölçüde deprem üretme zamanlarının geldiğini söyleyebiliyoruz, yaptığımız çalışmalar bunu gösteriyor. Dolayısıyla bizim İzmir'i depreme hazır bir kent konumuna sokmamız gerekiyor."