Dursun Erkılıç
Başkent Ankara Meclisi tarafından hazırlanan “Bir Zamanlar Ankara | Sözlü Tarih Projesi” kapsamında röportaj veren dünyaca ünlü beyin cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil, isminin hikâyesinden Musiki Muallim Mektebi’ne, Cebeci’deki çocukluğundan Atatürk’le karşılaşmasına dek Ankara’daki anılarını paylaşmıştı.
Çokuluslu bir eğitim süreci yaşadı
6 Temmuz 1925’te Diyarbakır’ın Lice ilçesinde doğan Prof. Dr. Gazi Yaşargil, çocukluk ve gençlik yıllarını Ankara’da geçirdi. Yaşargil, henüz üç aylıkken ailesiyle birlikte Ankara’ya taşındı. Atatürk Lisesi’nde lise eğitimini tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanan Yaşargil, eğitim hayatını Almanya ve İsviçre'de sürdürdü.
Çocukluk ve gençlik yıllarını Ankara’da geçirdi
Röportajda Ankara’ya dair görüşlerini paylaşan Yaşargil, “Üç aylıkken geldiğim Ankara’da büyüdüm, eğitim aldım. Bu şehir, gelişimimin temelini oluşturdu” diyerek, Ankaralı kimliğinin hayatında özel bir yere sahip olduğunu ifade etti.
Ankara’ya yerleştikten sonra yaşadıkları evi detaylarıyla anlatan Yaşargil, evlerinin Bağdat Demiryolu hattının 50 metre yakınında olduğunu, bahçelerinde iğde, yasemin, hanımeli gibi kokulu çiçeklerin bulunduğunu, memurların trenle geçerken çiçeklerin kokusunu duymak için durduklarını söyledi. Arka bahçedeki küçük çiftlikte tavuk, hindi, kaz ve arılarla dolu bir çocukluk geçirdiğini belirtti.
“Genlerimizi anneden ve babadan alıyoruz”
Mikrosinir cerrahisinin kurucusu kabul edilen Yaşargil, Zürih Üniversitesi’nde uzun yıllar görev yaptı ve 1999’da “Yüzyılın Sinir Cerrahı” unvanına layık görüldü.
“Genetik miras ve beyin, yaşamın temel yapı taşlarıdır”
Röportajında öncelikle uzmanlık alanı olan beyin ve genetik üzerine konuşan Yaşargil, “Hayatımızın direkleri olan genlerimizi anneden ve babadan alıyoruz” dedi. İnsan beyninin sadece bireysel değil, toplumsal bir yapıya sahip olduğunu vurgulayan Yaşargil, “Toplumun beyni dediğimiz sosyal beyin; matematik, sanat, bilim, felsefe ve din gibi alanlarla oluşuyor” ifadelerini kullandı.