Tutuklu belediye başkanları ve siyasetçilere destek amacıyla düzenlenen mitingde konuşan Özel’in konuşmasının öne çıkanları şu şekilde:
"Bu akşam Silivri'deyiz. Güzel insanlarının omuz omza yan yana olduğu adı güzel kendi güzel Silivri'deyiz. Akrabalarımı ziyarete geldim buraya. Size söz veriyoruz, Ekrem Başkan'ın Cumhurbaşkanlığında Silivri'yi 'Özgürlükler ve Demokrasi Müzesi' yapacağız.
2008'de 2011'de bu ülkenin şerefli askerlerine, gazetecilerine FETÖ kumpasları kurdular. Dönemin Başbakanı o zaman kendisini o davaların savcısı ilan etmişti. askerler tutsak edilmiş, tüm aydınlar susturulmaya çalışılmıştı. Dönemin Başbakanının zırhlı araç verdiği, arkasında ben varım dediği Zekeriya Öz diye bir savcı vardı. O gün o beyefendinin havasından yanına yaklaşılmıyordu. Kibirliydi, kimi isterse alıyor, en dokunulmazlara dokunuyor, onları itibarsızlaştırıyordu.
Tayyip Erdoğan'ın önünü açıyor, etrafında temizlik yapıyordu. gün geldi, 15 Temmuz darbesinde o Erdoğan'ın ne istedilerse verdiği, altlarına verdikleri tanklarla milleti ezmeye, kaldırdıkları uçakla Meclis'i bombalamaya çalıştıklarında sıçan gibi ülkeyi ilk terk edenlerden birisi o kudretli Zekeriya Öz olmuştu. Şimdi bugün de Erdoğan'ın yetki verdiği kendisi için siyasi operasyonlar yaptırdıklarına açıkça sesleniyorum, kanuna aykırı, gizlilik ve masumiyet karinesini hiçe sayan, bir takım internet sitelerine yalanlarınızı gerçek gibi verdiğiniz ve birtakım gazetelerle insanlara itibar suikastı yaptığınız süreçler unutulmaz. Eğer Zekeriya Öz'ün sonunu yaşamak istemiyorsanız akıllı olun, hukuktan ayrılmayın, iftiracı olmayın!
O gün Zekeriya Öz'ün arkasında duran Erdoğan döndü Rabbim ve milletim beni affetsin dedi. O gün kurulanlar ne kadar kumpas ise bugün Ekrem Başkan'a ve arkadaşlarımıza kurulanlar da en az o kadar kumpastır. Sakın yarın karşımıza çıkıp da aldatıldım, beni affedin demesin bunun hesabını millet senden soracak. bu süreç geçtiğimiz sefer şöyle söylüyorlardı, ordunun içinde bir yapılanma var, darbe yapacak, biz demokrasiyi savunuyoruz diyorlardı. Bırakın, demokrasiyi savunmayı şimdi daha bir yıl önce Silivri belediye başkanını seçmişken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını seçmişken, bu karardan rahatsız oldular. Hem geçmiş seçimin Belediye Başkanına hem de milletimiz takdir ederse bir sonraki Cumhurbaşkanına darbe girişiminde bulundular.
Şüphesiz her darbenin bir karargâhı vardır. Bu darbenin karargâhı Beştepe'dir. Bu darbenin mühimmatı yalandır, iftiradır. Önce terör deyip, milliyetçi seçmenin hassasiyetleriyle bizi bölmeye çalıştılar. 19 Mart günü İstanbul'a gelip Saraçhane'ye gidip oradan bilhassa gençlere yaptığımız çağrıyla o gün 19 Mart günü Saraçhane'yi dolduran en başta üniversiteliler olmak üzere siz gençlere teşekkür ediyorum.
YTÜ'lüler, Boğaziçililer koşup gelince darbeciler neye uğradığını şaşırmışlardı. Şimdi o Boğaziçili öğrencilerden intikam almaya çalışıyorlar. Boğaziçililerin haklı tepkilerini ortamı terörize etmeye çalışıyor gibi göstermeye çalışıyorlar. Bakın Boğaziçi'nde neler oluyor çoğu kanal anlatmıyor. Yazıklar olsun ki ne TRT ne merkez medya işin özünü anlatmıyor.
Boğaziçi'nde olanlar şudur; Nurettin Yıldız isimli selefi karanlıktan beslenen adamın lafı şudur, buluğ çağından önce bir çocuk evlenebilir, çocuklar arası nikah olabilir. Mesela 7 yaşında bir kız çocuğu 25 yaşında bir adamla nikahlanabilir diyen bir namussuz bu. Volkan Konak ölünce arkasından ölünce ona söven Çatalca Müftüsüyle bu Nurettin'i birlikte yuhalayın! Bu adamı konuşma yapmaya çağıran kayyum rektör Naci İnci'ye de yazıklar olsun.
Kayseri'deki AKP'ye oy veren Mahmut abime, Konya'daki Rukiye teyzeme, Trabzon'daki Emine ablaya söylüyorum, 7 yaşındaki çocuk evlenebilir diyen böylesi bir adama davet çıkaran AKP'nin rektörüne ne demeli, AKP'nin başına ne demeli. Siz 7 yaşındaki torunuzu 20 yaşındaki birine verilebilir diyenlere karşı hepimizin evlatlarını savunan Boğaziçi'nin aslan evlatlarına ne konuşuyorlar ya!
Boğaziçi'ne uzanan o karanlık ellere diyorum ki Boğaziçi'ni provoke eden sizsiniz, marjinal sizsiniz! Bugün Silivri'deyiz. Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki Recep Tayyip Erdoğan, her seferinde kumpas davaları görülürken, temiz eller operasyonu yapıyoruz, yargıya saygı duyun diyordu. O yargının ne kadar kirli, hak yiyen bir yargı olduğu ortaya çıktı. 2019 seçiminde usulsüzlük var fark hırsızlıkla oldu, seçim yeniden yapılınca göreceksiniz Osmanlı tokadını diyordu. Ne oldu Osmanlı tokadı atmaya niyetlenenler, İstanbul'da demokrasi tokadı yediler.
Şimdi o Erdoğan utanmadan, ülke güvenliğini tehdit eden uluslararası ayağı olan kolları Anadolu'ya uzanan ahtapot tipinde bir suç örgütü ortaya çıktı diyor. Hayatımda duyduğum en büyük iftira. Önce kendini savcının yerine koyuyordu, şimdi hakimin yerine koymuş. Bundan 55 gün önce bir ay sonra birbirlerinin gözlerinin içine bakamayacaklar diyordu. 30 değil 55 gün geçti. Akrabalarımın gözünün içine bakıyorum, yarın Ekrem Başkanlayım. Eğer cesaretiniz varsa, ben arkadaşlarıma güveniyorum, yargılamayı TRT'den yayınlayın da göreyim!
Erdoğan'ın iddia ettiği, yalancı şahitlerin iddia ettiği her şey boşa çıktı. Meşe, çınar, ladin diye üç odun buldular, onlara iftira attırdılar.
Baskılara karşı arkadaşlarını satmayanlara, iftiracı olmayanlara bin selam olsun!
Silivri'de yatan başta Ekrem Başkan'a ve arkadaşlarımıza selam olsun. Defalarca kez beraat ettiği halde Tayyip Bey'in zihninde mahkum edilmiş Osman Kavala'ya selam olsun. Yarın duruşmaya çıkacak Esila Ayık'a selam olsun. Ümit Özdağ'a selam olsun. Edirne'de yatan Selahaddin Demirtaş'a, Kandıra'da yatan Figen Yüksekdağ'a selam olsun.
"Atılan her imza olası cumhurbaşkanı adayları İmamoğlu, Özdağ ve Demirtaş'ı özgürleştirecek!"
15 milyonu geçtik. Atılan her imza içeride tutuklu bulunan olası cumhurbaşkanı adayları, başta İmamoğlu, Ümit Özdağ, Selahattin Demirtaş'ı özgürleştirecek imzalardır! Önümüze sandığı getirecek imzalardır.
İmzaları atan atmayan herkese imzaları tamamlamaya, en az 25 kişiden imza toplamaya ve dünyanın en büyük güvensizlik oyunu Recep Tayyip Erdoğan'ın tam karşısına dayamaya davet ediyorum.
Sayın Devlet Bahçeli çıkmış diyor ki, 100 milyon imza toplasanız ne olur? Bakın, 100 milyon imza demek, bütün Türkiye'deki, bütün Kıbrıs'taki, Almanya'da, Avrupa'da, Amerika'da, Avustralya'daki, Türki Cumhuriyetler'deki, Uzak Doğu'daki, Yakın Doğu'daki bütün Türklerin imzasını alsan 'ne yazar?' diyor. Sayın Bahçeli, çok şey yazar. Bunu tarih yazar. Tarih bunu yazacak. Ekrem Başkan'ı yazacak. Senin bu kötülüklerini de yazacak.
Buradan, Silivri'den hep beraber sesleniyoruz. Ben milletim, ben milli iradeyim. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Ey Erdoğan, adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda sandığı önümde istiyorum. Sizde bu kararlılık oldukça, bu azim oldukça her çarşamba akşamı bir ilçeyi, her cumartesi Anadolu'da bir şehri hep beraber, bizler böyle ayağa kaldırdıkça mutlaka kazanacağız, mutlaka başaracağız."