Tarımın ve çiftçiliğin önemine dikkat çekmek ve çiftçilerin emekleri takdir amacıyla her yıl 14 Mayıs’ta dünyada ve Türkiye’de Dünya Çiftçiler Günü kutlanıyor. Bu özel günde Tarım yazarı Mine Ataman Elips Haber’in sorularını yanıtladı.
Sözlerine Dünya Çiftçiler Günü’nün ne ifade ettiği ile başlayan Ataman, “Bugün 5 milyona yakın Türkiye’de tarım işçisi var. Onlarda aslında çiftçiliğin bir parçası. Çiftliklerin sahipleri var. Bu ekosistemde çiftçilikle ilgili doğadaki bitkiler, hayvanlar var. Esasen bu kapsayıcı alanın; çiftçiliğe katkısı ve etkisi olan herkese bugün minnet, saygı, onları anlama, onların yarattığı değerin gıda güvenliği ve güvencesinin ne kadar kıymetli olduğunu ifade etme günü olarak özetleyebilirim” dedi.
Mine Ataman, Türkiye’de çiftçiliğin ne anlama geldiği ve sorunları şöyle anlattı:
“Türkiye’de insan olmak ne anlama geliyorsa, çiftçi olmakta anlama geliyor. Küçük esnaf ne anlama geliyorsa, çiftçilerin yüzde 80’ninin küçük aile çiftçisi olduğunu düşünürsek onlar için de aynı anlama geliyor. Maalesef son yıllarda Türkiye’ye özel bir şey değil bütün dünyada kapitalizmin etkilerini yaşıyoruz. Bu bize şunu gösteriyor; büyüklerin hammadde erişimleri hem girdi maliyetlerini daha kolay ve uygunken, küçükler erişemiyor. Finansmana da erişemiyor. Maliyetler açısından da yüksek maliyetler ile üretim faaliyetine yapmak durumunda kalıyor. Öyle olunca da maalesef kazancı düşüyor. Kazancı düşme noktasında özellikle küçük çiftçiler açısından arasından Avrupa ile Amerika arasında çok büyük bir fark yok.”
“Çiftçiler şehirde yaşayanların karnını doyurmak zorundaymış gibi algılanıyor”
“Dünyada küçük çiftçiler daha azken gelirleri bizimkine göre bir miktarı yüksek. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde olmayan problem Türkiye’de var. Miras ile bölünen tarım arazileri yüzünden özellikle köyde kalan Çiftçiler daha az üretim yapmak zorunda kalıyorlar. Daha az arazide üretim yapmak aslında bütün tarımsal faaliyetlerdeki problemlerin temelini oluşturuyor. Bunun da politikacılarla, hükümet ile ilgisi yok. Bunun üstüne de normal enflasyon, girdi maliyetlerindeki yükseklik… Bunların hepsi hayatın her yerinde var. Elbette çiftçilere de etkiliyor. Çiftçilik sanki böyle kaba tabir olacak ama amme hizmetiymiş gibi görülüyor. Çiftçiler sanki şehirde yaşayanların karnını doyurmak zorundaymış gibi algılanıyor. Bunu da çiftçilik kutsaldır gibi ibare ille de maalesef kamuoyu bu konuya yaklaşıyor. Halbuki çiftçilikte, doktorluk gibi profesyonel bir meslek. Ama hepsinden daha zor bir meslek ve birazda sosyal hayattan izole yapılan bir meslek. Bu anlamda kutsal olduğunu söylerken ama onların ürettiklerine yeteri kadar değer vermiyoruz. Herhangi bir gıdanın fiyatı yükseldiğinde çok serzenişte bulunuyoruz ama çok lüks kıyafetlere o parayı harcayabiliyoruz. Telefonların fiyatı yükseldiğinde, hiç kimse “ya bu telefonlara niye bu parayı veriyoruz” demiyor. Domatesin fiyatı bir miktar yükseldiğinde hemen bunu gündeme taşıyoruz. O yüzden de bence çiftçiliğin gerçek anlamda profesyonel bir meslek olarak algılanmasıyla beraber çiftçiler açısından da daha olumlu bir aşama kaydedilecektir.”
“Günümüzde iklim felaketi kaynaklı hava olayların sıklığı ve şiddeti arttı”
“Çiftçiler bu dönemde zor hayatta kalıyorlar. Bunlardan bir tanesi de iklim değişikliğinin tarıma etkileri yüzünden. Geçmişte tahmin edilebilir havalar üzerinden daha rahat ve planlı tarımsal faaliyetler yapılırken günümüzde bu iklim felaketi kaynaklı hava olayların sıklığı ve şiddeti arttı.”
“Türkiye, dünyadaki çiftçilerine en çok destek veren ülkelerden bir tanesi”
Çiftçilere verilen destekleri anlatan ve Türkiye’nin çiftçiye en çok desten olan ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Ataman, “Türkiye, dünyadaki çiftçilerine en çok destek veren ülkelerden bir tanesi. Bu basına böyle yansımamakla beraber, sigortadan tutunda, bankadaki sübvansiyonlu kredilerden, olağanüstü felaket halinde çiftçiye destek olması gibi veya normal üretimdeki mazot desteği gibi ya da tarımsal faaliyetlerini yaparken farklı farklı başlıklar altında pek çok destek var. Ama bunu Türkiye’deki yaklaşık 2.5-3 milyon çiftçiye böldüğümüzde düşüp gibi gözükmekle beraber toplamda Türkiye, çiftçisine en çok destek veren ülkelerden biri. Bu yeterli mi? Yeterli olmuyor. Genel anlamdaki girdi maliyetlerindeki yükselme çiftçiyi de çok zorluyor. Mesela sigortanın yüzde 70’i devlet tarafından ödeniyor. Yani bunlar küçük destekler değil” diye konuştu.