Partisinin TBMM’de düzenlenen grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Özel, “Erdoğan yıllarca Trump'a sustu. Trump Netanyahu'yu övdü, önünü açtı. Ekmek kuyruğunda kadınlar tarandı. Gık demediniz. Gık demediniz. Parmağınızı oynatamadınız. Ne zamanki oradaki bölüşüm meselesinde anlaştılar, hidrokarbonlar Amerika'nın, Gazze'de Amerika'nın ilhakı olacak bütün 150 ülke Filistin'i tanımışken kendilerince manevra yaptılar. Bizim yandaş basın utanmadan, sıkılmadan İsrail parlamentosundaki o havayı görmeden bunu Erdoğan'a bir yurt içinde acaba iç siyasette faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalışıyor. Beyler buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum. Hey biz yaseviyiz. 67.000 tane cenaze var orada. Siz İsrail'in düğün evinin defçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. Yazıklar olsun” dedi.
“İnsanlar yoksul, adalet sakat ama kendi düzenimiz sürsün istiyorsunuz”
Özel’in konuşması şöyle:
Madrid ve Brüksel’deki programlarımız yurt içi ve yurt dışından büyük ilgi gördü. İlgi gösterenlerin başında da Sayın Erdoğan var çünkü Sayın Erdoğan öyle bir anlayışa sahip ki; geçmişte kendine helal olan şimdi onun yönettiği ülkede muhalefete haramdır. Onun sevabı, bizim günahımız olacak.
O bir çerçeve çizecek, muhalefet onun içerisinde yapılacak. Her türlü hak ihlali, her türlü kötülük, her türlü zulüm sessizlikle karşılanacak o iktidarını sürdürecek, bir taraf acı çekmeye ve sömürülmeye devam edecek. O devir kapandı, hiç kusura bakmasın o devir kapandı.
Sayın Devlet Bahçeli bugünkü grup toplantısında, “Kol kırılsın yen içerisinde kalsın istiyoruz” dedi. İnsan gerçekten duyduğuna ve gördüğüne inanamıyor. Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan kırılan kol bizim, kırılan kalp bizim, saldırılan haysiyet bizim, aşağılanalar bizim arkadaşlarımız, aileleriyle tehdit edilenler bizim arkadaşlarımız. Bu memlekette kol kırık, cep delik cepken delik, insanlar yoksul, adalet sakat ama kendi düzenimiz sürsün istiyorsunuz.
Sayın Bahçeli, kızılcık şerbetini Tayyip Erdoğan’ın etrafı içsin biz kan kusalım ama kızılcık şerbeti içelim istiyorsunuz. Kusura bakmayın hiçbir yerde o yoğurdun bolluğu kalmamıştır. CHP milletiyle birlikte ayaktadır. Hakkını aramaktadır, sonuna kadar da arayacaktır.
“Yıllarca ‘bebek katili’ dediğiniz kişiye ‘kurucu önder’ diyorsunuz”
Biz, Türkiye’nin 6 buçuk milyon oy almış partisiyle Meclis’te ‘merhabalaşıyoruz’ diye bizi terörist ilan ediyordunuz, bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de nasıl bir sürecin içerisindesiniz. Yıllarca ‘bebek katili’ dediğiniz kişiye ‘kurucu önder’ diyorsunuz. Bunların hepsi milletin gözünün önünde oluyor.
CHP, tarihsel bir tutarlılık içerisinde geçmişte ne dediyse bugün aynı şeyi söyleyen, demokrasi, barış ve kardeşlik isteyen, kimsenin hakkını yemeyen ama kimseye de hakkını yedirmeyen bir siyaseti takip ederken şimdi ben zulmedeyim siz susun, pısın istiyorsunuz.
Biz, bir kelime eksik söylersek siz bu milleti susturacaksınız, biz bir adım geri atarsak siz bu ülkeyi 50 yıl geriye götüreceksiniz, biz 1 cm eğilirsek siz bu millete diz çöktüreceksiniz. O yüzden ne bir kelime eksik konuşacağız, ne bir adım geri atacağız ne de 1 cm eğileceğiz.
“Erdoğan’ın imzasıyla poz verdiği belge bir niyet beyanı”
Gazze’de 2 yıldır İsrail’in soykırımı var. Mısır’da bir ateşkes mutabakatı imzalandı. Biz, ilk baştan beri bu sürece hep şöyle yaklaşıyoruz; bu adil bir barış değil ama Aliya İzzetbegoviç’in söylediği gibi, “Kötü bir barış, süren bir savaştan iyidir”
Beklentimiz; katliamların tamamen durması, insani yardımların ve sağlık hizmetlerinin eksiksiz sağlanması, bağımsız bir Filistin devletinin tanınması ve Gazze’nin Filistin toprağı olarak muhafaza edilmesi.
İmzalanan şey barış anlaşması değil, ateşkes mutabakatı. Erdoğan’ın imzasıyla poz verdiği belge bir niyet beyanı. İçerisinde bağımsız Filistin devleti yok, iki devletli çözüme atıf yok, Gazze’nin Filistin toprağı olduğu yok, Filistin’in seçilmiş Filistinliler tarafından yönetilmesine ilişkin irade yok. 70 bin kişiyi öldürenlere karşı, bu insanlık suçuna karşı uluslararası bir hukuk hatırlatması yok.
İktidar medyasına tarihi Gazze yanıtı
Erdoğan yıllarca Trump'a sustu. Trump Netanyahu'yu övdü, önünü açtı. Ekmek kuyruğunda kadınlar tarandı. Gık demediniz. Gık demediniz. Parmağınızı oynatamadınız. Ne zamanki oradaki bölüşüm meselesinde anlaştılar, hidrokarbonlar Amerika'nın, Gazze'de Amerika'nın ilhakı olacak bütün 150 ülke Filistin'i tanımışken kendilerince manevra yaptılar.
Bizim yandaş basın utanmadan, sıkılmadan İsrail parlamentosundaki o havayı görmeden bunu Erdoğan'a bir yurt içinde acaba iç siyasette faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalışıyor. Beyler buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum. Hey biz yaseviyiz. 67.000 tane cenaze var orada.
Siz İsrail'in düğün evinin defçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. Yazıklar olsun. Yarısı kadın, çocuk 67.000 Filistinli katledilmişken İsrail'in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki sizde ne yerlilik var, ne millilik var.
Şu kadar vicdan yok. Sadece yalakalık var. Sadece yalakalık var. İmzalanan şey barış anlaşması değil ateşkes mutabakatı....
İsrail’de düğün dernek var, bizim utanmazlar da konvoy yapıyor İsrail’in peşinde yazıklar olsun.
Filistin’in dostuyuz, zalimlerin karşısındayız, Trump’tan medet umanlara söylüyoruz; mübarek olsun Trump’ınız. Onun da karşısındayız, sizin de karşınızdayız.
“Kimse korkmasın; Türkiye’nin çıkarları CHP’ye emanettir”
ABD’nin başkanından çekilseydik Kıbrıs Barış Harekatı yapılmazdı. Dünyanın devletlerinden, krallarından, liderlerinden çekilseydik Milli Mücadele başarılı olamazdı.
O yüzden CHP kuruluşun, kurtuluşun, çelik gibi bir iradenin partisidir, buradadır. Kimse korkmasın; Türkiye’nin çıkarları CHP’ye emanettir.
Kimse Trump ile yapılacak bir iktidar hevesine kapılmasın. CHP geliyor, tam bağımsız Türkiye geliyor. Trump’tan da bağımsız Netanyahu’dan da bağımsız.
Amasra maden davası
Bugün 14 Ekim Amasra'da Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun madeninde 43 işçiyi yitirdiğimiz facianın 3. yıl dönümü. Soma'da 301 evladımızın kaybından ders çıkarmayanlar o madene dünyanın en güvenli madeni demişlerdi. Oysa o faciadan önce Soma'dan bugüne ölenlerin ailesine verilen sözler tutuldu. Kalan madencilere verilen sözler kısmen tutuldu. İş güvenliği ile ilgili taahhütlerde arpa boyu yol alınmadı. Türkiye'nin dört bir yanında madenciler günde 3 vardiya ölüme inip çıkıyorlar diye söylemiştim. Ardından dünyanın en güvenli madenidir diye etiketledikleri madende 2019 Sayıştay raporu yüksek risk var demesine karşın tedbir alınmadı ve o günden bugüne de yargılama safhası sürüyor. Ve katliamdan sonra sanıklara verilen cezalar yürekleri soğutmadı. 4 kişi hakkında olası kas suçu bilinçli taksire çevrildi. Yani cezalar indirildi. 2,5, 3 yıla kalmaz salı verilecekler.
Madenci ailelerinin itirazıyla eski TTK Genel Müdürü ve Enerji Bakanlığı müfettişlerine soruşturma izni verildi. Görevi ihmalden dava açıldı. Cezanın üst sınırı 2 yıl. Yani tabiri caizse halk arasındaki deyimle yatarı yok. Yani aileler istiyor diye tamam tamam dediler. En üst sınırdan ceza alsalar bir gün yatmayacaklar.
O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi bir facia, bir kaza olduğunda o gün ona ağlayan, manşetlerle bir yas tutan, manşetler susunca, kameralar gidince köşelerde yer bulmayınca unutan bir parti değil. Soma davasını her bir davasını ilk günden son ana kadar nasıl takip ettiysek Amasra'yı nasıl takip ettiysek toplumdaki toplumsal yara toplum vicdanında yara açan ve adaletin tecelli ettiğine toplumun vicdanının ikna olmadığı tüm davaları tüm süreçleriyle takip etmeye devam ediyoruz. Gün gelecek o gün bu grup burada olmayacak. Daha büyük olan bir salon var. Orada olacağız. Ama o gün çıkacağım. O günkü grup toplantımızda partinin genel başkanı olarak hepinizin gözünün içine baka baka ve o localarda birilerini getirilip de alkışlattırılan, slogan attırılan birileri değil Soma aileleri, Amasra aileleri, Ermenek aileleri, Çorlu aileleri, Lokumcunun ailesi, Gezi'de katledilen kardeşlerimizin aileleri, Berkin Elvan'ın annesine diyeceğiz ki bu davaların hepsini tekrar açıyoruz. Bir daha yargılanacaklar.
Avrupa gezisi, enflasyon ve asgari ücret açıklaması
Buradan AK Parti ve MHP'li seçmene söylüyorum. AK Parti'ye üye olmuş olmak, oy vermiş olmak, bir dönem AK Parti'de siyaset yapmış olmak bunların hiçbir tanesi bizim için husumet meselesi değil. İyi olsun diye yapılmıştır. Şüphesiz. Ya da nüfus cüzdanı alınmıştır. Mahalle başkanı tarafından kayıt yapılmıştır. Partiye üye kaydediyoruz. Her yeni kaydettiğimiz beş üyenin bir ya da iki tanesi daha önceden AK Parti'ye üye çıkıyor. Çoğunun haberi yok. O yüzden kimse şu endişeye kapılmasın. Yarın Cumhuriyet Halk Partisi gelince acaba bize bir şey olur mu? Oy verene, üye olana, siyaset yapana bir şey olmaz. Ama elinde Berkin Elvan'ın kanı olan, Soma'nın kanı olan, Amasra'nın kanı olanlar yargılanacaksınız kardeşim. Bir daha yargılanacaksınız.
Bu ülkenin menfaatlerini korumak için taviz verenlerden değiliz biz. Milletin huzurunu ve refahını savunmak da böyle olmaz zaten. Bakın Belçika'daydık. Dünya kadar soydaşımızla birlikteydik. Avrupa'dan gelenlerle. Ama onlarla konuştuk. 3 gün öncesinden giden arkadaşlarımız dolaştı, not aldılar. Bana orada getirdiler. Orada söyledim. Doğru mu doğru? Bir de burada bakalım. Bazıları diyor ya efendim biz söylüyoruz. Bir tarafta hukukun üstünlüğü olan ülkelerde demokrasi iyi.
Demokrasi olduğu için ekonomi iyi, ekonomi olduğu için ücretler iyi, fiyatlar düşük. Bir yandan da iktidarın borazanları efendim enflasyon bütün dünyada var. Avrupa ortalaması %2 Türkiye'de eylül ayı %3,5. Efendim enflasyon her yerde sorun. Satın alma gücü her yerde düşük. Ki Belçika asgari ücrette en iyi ülkelerden değil.
Ortalarda bir yerde. Belçika'da emekli aylığı 1619 Euro. Bu Avrupa'da 3.000, 3.500 Euro olan ülkeler var. 1619 Euro. Türkiye'de emekli aylığı 348 Euro. 1619, 348. Satın alma gücüne bakalım. Bir emekli aylığı ile gittiğinde Türkiye'de 19 kilo dana kıyma alabiliyorsun. Belçika'daki emekli 108 kilo dana kıyma alabiliyor.
Kıyma üzerinden satın alma gücü 6 kat fazla. Türkiye'de 218 litre süt alabiliyor bir emekli maaşı. Belçika'da 1819 litre. Yani hem maaştan fark ediyor hem de satın alma gücünden misliyle fark ediyor. 200 litreye 1.800, 9 kat fark ediyor süt üzerinden satın alma gücü. Asgari ücret işi sorarsanız Belçika'da 1.919 Euro Türk parasıyla 93.000 lira. Hani diyoruz ya yoksulluk sınırı 91.000 lira. Daha işe girmiş bir yıllık asgari ücretli o yoksulluk sınırının üstünde. Yani asgari ücretli zengin kabul ediliyor.
Türkiye'de ise 456 Euro. Belçikalı asgari ücretli 128 kilo dana kıyma alırken Türkiye'deki asgari ücretli sadece 30 kilo alabiliyor. Yani emeklide 108'e 9 19 kilo. Asgari ücretli de 128'e 30 kilo. Yani ister asgari ücretli de ister emeklide böyle. Sonra birisi geldi yanıma dedi ki altın hesabına kızıyor. Kıyma hesabına da kızar. Ama dedi ona bir sor bakalım dedi. Arabanın markasını o söyledi ben söylemeyeyim. Bunu almak için Türkiye'de ne kadar çalışılıyor burada ne kadar? Araba aynı araba.
Asgari ücretli bu arabayı almak için bu arada şöyle bu araba aynı araba ama Avrupa'da 18.300 Euro. Türkiye'de 31.000 Euro'ya satılıyor. Aradaki fark bizimkilerin fazladan aldığı vergi. Araba Türkiye'de üretilmiyor. Yurt dışında 18.300 liraya satılıyor. Türkiye'de neredeyse iki katına. Belçikalı asgari ücretli bu arabayı almak için 10 ay çalışıyor. 10 aylık asgari ücretini koyduğunda bu arabayı alıyor.
Türkiye'de 6 yıl hatta 70 ay. 70 ay çalışarak, 72 ay çalışarak. 10 ay bir yerde 72 ay bir yerde 7 kat. Yani Türkiye'de alın terinin karşılığı Belçika'dakinin alın terinin karşılığının 7'de biri kadar değil. Şimdi bana diyorlar ki ya Avrupa eski gücünde değil. Şu kadarını söyleyeyim. Şu kadarını söyleyeyim. Doğuyla Batı iki farklı yön değil.
Erdoğan ve Merkel’i karşılaştırdı
Zaten eğer Batı'da, Doğu'da demokrasi varsa Doğu'ya gidelim. Kuzeyde varsa kuzeye gidelim. Ama demokrasi neredeyse o yöne gidelim. Onlar gibi yönetelim. Onlar gibi yönetilelim diyoruz. Batıya gittikçe liderlerin arabaları mütevazileşir. Hatırlayın Merkel kendisi Volkswagen transporter minibüse biniyordu.
Dünyanın en pahallı Mercedes'ini o dönemde ürettiler limuzin Mercedes. İki tanesi yarın grup yaparsa meclise gelecek Sayın Erdoğan'da. Yola gelince yol ayrımına biri buradan gidiyor biri buradan gidiyor güvenlik gerekçesiyle. Dünyanın en pahalı 10 limuzin Mercedes'inin ikisi bizde. İkisi Katar'da. Birisi Birleşik Arap Emirliklerinde. Öbür birisi Suudi Arabistan'da. İkisi bizde. Ama Merkel bu arabayı bu taraftaki otoriter liderlere satıp kendisi mütevazi bir minibüse biniyordu.
Merkel Türkiye'de uçan saraylar varken 14 bir uçan saray, 14 tane lüks uçak tarifeli uçuyordu. Ama Almanya'daki asgari ücretin Türkiye'dekine göre satın alma gücü 8 kat da o günlerde. Şimdi daha da fazla olmuş olabilir. Demokratik ülkelere gittikçe evler küçülüyor, mütevazileşiyor, konvoylar kısalıyor. Arabalar basitleşiyor. Ama halk zengin. Doğu'ya doğru gittikçe 1000 odalı saraylar. Elhamdülillah bizimkisinde 1500 oda var. Uzun uzun konvoylar uçan saraylar yüzen saraylar hepsi var.
Yüzen sarayımız var. Uçan sarayımız var. Yazlık sarayımız var. Ahlat'ta Kızlık Sarayımız, Oltuk'ta yüz yazlık sarayımız var. 1500 odalı saray burada var. Ama millet sürünüyor. İşte Cumhuriyet Halk Partisi'nin bundan sonra Türkiye'nin önüne koyduğu en büyük hedef şudur. Biz Erdoğan'ın konvoyuna limuzin Mercedes'ine uçan yüzen kaçan yazlık kışlık saraylarına değil Türkiye'dekilerin geleceği, karnının doyulmasına, Avrupa'daki gibi satın alma gücü olmasına talibiz.
“Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse 18 kilo kıyma alıyorsak 9 kiloya düşer”
Önümüzdeki seçimden sonra Erdoğan iktidarda kalmaya devam ederse 18 kilo kıyma alıyorsak 9 kiloya düşer. Kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü bu düzen bir asgari ücretin 8 çeyrek altın aldığı 2002 yılından 3 çeyrek altın alabildiği bugüne geldi. 8,5 çeyrek altın alınan emekli maaşından 2 çeyrek altın alınan bu günlere geldik.
Ve bu düzen bu şekilde devam ediyor. Bir gün meydanın birinde sordum izliyorsunuz, katılıyorsunuz zaten eylemlere. Erdoğan sizi seviyor mu? Dediler hayır. Niye dedim? Birisi bağırdı oradan fakiriz diye. O gün bugün kaldı biz niye fakiriz diye soruyoruz. Bakın neden fakiriz?
“19 Mart operasyonun ekonomiye etkisi”
19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar. Bunu ben söylemiyorum. Bunu devletin kayıtları söylüyor. Sattıkları rezerv, faize binen yük, faiz artışının getirdiği dış borç yükü ve her şey. Her şey. 19 Mart darbesinde harcanan bu para bu milyar ama yeni milyar yani bunun üstüne 6 tane daha 0 ekleyeceksin eski parayla. Eski milyar gibi değil. Yeni paranın milyarı bu. Emekliye yapılan zammın 150 katını 19 Mart darbesi için harcadılar. Asgari ücretliye verilmeyen zammı yani 22.000 liraya biz 30.000 lira yapın dedik. O paranın yok dedikleri paranın 120 katını harcadılar. Çiftçiye destek veriyorlar. Biz diyoruz ki kanuna göre alması gereken gayrisafi milli hasılanın yüzde 1'i sizin verdiğiniz yüzde 0.2 binde 2 5 katını vermelisiniz. Vermeyiz diyorlar. 100 katını bu darbeye harcıyorlar. Bakın Türkiye'deki bütün çiftçilerin aldığının 5 katını verseler kanuna uygun şekilde nefes alacak oraya vermeyen buraya veriyor.
“700 milyar liralık vergiyi silmek için bütçeye kalem koyuyorlar”
Ama Plan Bütçe Komisyonu'nda şimdi başlıyor Plan Bütçe Komisyonu yine bütçe görüşmeleri. Geçen sene vazgeçilen gelir vergileri için ayrılan kalem firma çalışmış, üretmiş, satmış, ihraç etmiş, kar etmiş, vergisi çıkmış. 700 milyar liralık vergiyi silmek için bütçeye kalem koyuyorlar. Kur korumalı mevduata 2,5 trilyon lira veriyorlar. Yani param var ama dolara mı koysam koyma dolar yükselir. Faize mi koysam? Sen gel bunu kur korumalı mevduata koy. Faiz neyse veririz. Dolar ondan çok yükselirse aradaki farkı aramızda toplar onu da sana biz öderiz. Kim kim toplandık biliyor musunuz? Asgari ücretliler işçiler, memurlar, çiftçiler, esnaflar. Yani fakirler fakir bıraktıkları aramızda toplayıp 2,5 trilyon lira kur korumalı mevduata para harcadık. Daha bu yıl daha bu yıl 8 ayda faize 1,5 trilyon lira vergi harcadık. Ve burası burası zurnanın zırt dediği yer.
“Biz bu haksız ve namussuz düzeni değiştirmeye talibiz”
Türkiye'de verginin yüzde 89'unu siz ödüyorsunuz yüzde 11'ini zenginler ödüyor. Bakın bu rakam bu rakam bu oran tam da zurnanın zırt dediği yerdir. Bir ülkede dolaylı vergi alınır mı? Alınır. OECD ülkelerinde de yüzde 20'lerde dolaylı vergi var. Dolaylı vergi dünyanın en alçak vergisidir. En haksız vergisidir. Niye? Bir fabrikatörle çok para kazanan o fabrikanın kapısındaki bekçi aynı vergiyi verir. Neye? Elektriğe, suya, cep telefonu görüşmesine, süte, zeytinyağına, yumurtaya çocuğunun okul servisine aynı parayı aynı vergiyi verir dolaylı vergi. Bu dolaylı verginin oranı Türkiye'de yüzde 66. Yani fakir zengin ayırmadan herkesten alınan vergi yüzde 66 bütün vergilerin. Sonra bir de yüzde 23'lük bir vergi var. Maaşlardan kesilen vergi. Yani bütün çalışanların aldıkları maaştan ve emeklilerin aldıkları maaştan sadece asgari ücret kadarki payı muaf. Türkiye'de ödenen bütün maaşlardan para çekilmeden kesilen vergi var ya eline değmeden cebe çantaya girmeden bordroda kesilen vergi yüzde 23 etti mi yüzde 89. Geriye ne kalıyor yüzde 11. Bu ne? Kurumlar vergisi. Türkiye'nin dört bir yanında çalışılan üretilen, ticaret yapılan hizmet sektörü bütün alanlarda şirketlerin kazandıklarından ödediği vergi toplam verginin yüzde 11'i. Yüzde 89 bu salonda oturanlardan. Yüzde 11 başımızda parayı kazayıp göbeğini kaşıyanlardan alınan vergi var. Eğer bu ülkede iktidar değişip de Tayyip Erdoğan'ın yerine emeklinin çalışanın işçinin, memurun, çiftçinin ve esnafın dostu bir iktidar gelmezse bu vergi düzenini alaşağı tepe taklak değiştirmezse bu ülkede kimsenin sorunu çözülmez. Biz bu haksız ve namussuz düzeni değiştirmeye talibiz. Başka bir şeye değil.
Bir de insanın en çok çıldırdığı dene vergi rekortmenlerini açıkladılar bu hafta. Adana'da, Konya'da, Samsun'da vergi rekortmenlerini gördünüz mü? Futbolcular teknik direktörler. Adana vergi rekortmeni şimdi Milli takımı yönetiyor. Vaktiyle 2001'de herhalde Adana Demirspor'un hocasıydı Montella. Adana'da vergi rekortmeni olmuş adam. Sivas vergi rekortmeni Yunan futbolcu Carisis. Sivas'ımızın vergi rekortmeni Carisis. Konya'mızın vergi rekortmen listesindeki Guy Larman.
“Her 10 kişiden üçünün icraya düştüğü bir noktadayız”
Bunlar Türkiye'de Konya'da o kadar firma var. Çalışıyorlar, üretiyorlar Anadolu Kaplanları Anonim şirketler, Limited şirketler, Holdingler ama futbolcular vergi rekortmeni oluyor. Neredeyse neredeyse Türkiye'nin dört bir yanında gerçek anlamda vergi vermesi gerekenlerin bir şekilde yolunu bulduğu, hiç elini cebine atmadığı ama bu salonlarda ya da çağırdığımızda karda kışta meydanlara koşanların cebinden devletin elinin çıkmadığı bir düzendeyiz.
Yoksulun cebine atılan o eli oradan çekeceğiz. Kırıp atacağız. O eli o şefkatli eli milletin sırtına dayayacağız sırtına. Tabii gerçek gündemimiz geçim derdi. Vatandaş tarihin en büyük borç batağında. Rakamlar açıklanıyor. Duymuşsunuzdur. İcra takibine alınan batık kredi 500 milyar lirayı geçmiş.
Ama esas mevzu ne biliyor musunuz? Bireysel kredi borcu 5.3 trilyon lirayla kendi rekorunu kırdı geçen ay ve bu yılın ilk 8 ayında ocaktan ağustosa kadar 2 milyon yeni kişi icra takibine alındı. Ve icradaki dosya sayısı 24.645.000'e çıktı. Yani 22 milyonmuş 24 milyona çıkmış. 2 milyon yeni hacze uğramak üzere olan icra dairelerine dosyası düşmüş olan vatandaş var sadece 8 ayda. Ve nüfusa oranlandığında 10 kişiden üçünün icra dosyası var memlekette. Her 10 kişiden üçünün icraya düştüğü bir noktadayız.
“Faiz açıklaması”
Merkez Bankası'nın faizi yüksek düşecekti ne güzel. Araya 19 Mart'ı yaptılar. O yüzden faizleri tekrar arttırdılar. Milleti zarara soktular. Ama faiz 40.5. Ama öyle bir geçen hafta söyledim çok büyük dikkat uyandırdı. İnsanlar bazen de veriyorlar da verdiklerinin farkına varmıyorlar. O rakamı geçen ay söylemiştim. Bunu bir kez daha gösterelim istedik. Bunu unutturmayacağız. Geçen hafta demiştim. Hem grubumuz bunun mücadelesini verecek.
Plan Bütçe Komisyonu'nda Meclis Genel Kurulunda hem sokaklarda. Bakın memlekette faiz yüzde 40 ama kredi kartına ve kredili mevduat hesabına uygulanan faiz yüzde 4,5. Üstüne de yüzde 30 vergi alıyor. BSMV banka, sigorta, muamele vergisi ve kaynak kullanımı destekleme fonu yüzde 5.85'e geliyor aylık. Bunun her ay 5,85 yıllık bileşeni yüzde 95. Merkez Bankası politika faizi 40 ama kredi kartını borcu borçla çevirmeye çalışan bu vatandaş 40,5'in üzerine yüzde 50 gariban olma bedeli. Gariban olma bedeli ödüyor ve yüzde 95 faiz alıyor. Şu yüzde 40'a göre parası olana verilen ve sonra geri alınan kredilerde bu rakamlar bunun biraz üstü uygulanıyor. Ama bu amcama yüzde 95 faiz uygulanıyor. Öyle bir noktadayız ki bakın zenginseniz örneğin 5 milyon lira faiz geliriniz var. Sizden alınan vergi sadece yüzde 17,5 stopaj. Parayı bankaya koyuyorsun. Milyonlarca lira faiz alıyorsun. yüzde 17,5'unu stopaj diye kesiyorlar. Bu amcamın kredi kartı borcunu öderken sırf yüzde 30, sırf yüzde 30 vergi alıyorlar. Faiz de alınan vergi 17,5 batmış adamın bankaya ödediği kredi kartına işlenen faizde yüzde 30 vergi var. Ve katlanıyor yüzde 95'e geliyor.