Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve partinin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 23 Mart’ta yolsuzluk suçlaması kapsamında tutuklandığı günden bu yana “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi düzenliyor. CHP'nin bu haftaki miting adresi Küçükçekmece oldu.
Meclis açılışına ve devamındaki Meclis Açılış Resepsiyonu’na katılmayan CHP lideri Özgür Özel, Küçükçekmece’de düzenlenen mitingde şunları söyledi:
“İstanbul'un güzel ilçesi Küçükçekmece'deyiz. Bugün akşam bu meydanda emekliler var, emekçiler var, gençler var, kadınlar var, sosyal demokratlar var, muhafazakar demokratlar var, milliyetçi demokratlar var, Kürt demokratlar var, sosyalist demokratlar var, sendikalar var, dernekler var. Bugün burada Türkiye var. Bizlere güzel söz söyleyen çok, destek olan, öven, alkışlayan çok. Ama eğer alkışlanacak birisi varsa 19 Mart darbesinden beri nereye çağrılırsa koşan, gelen, iradesine sahip çıkan, partisine, adayına, ülkesine sahip çıkan sen varsın ya sen varsın ya sen; eksik olma sen. Alkışlanacak olan sensin, sizsiniz. Küçükçekmece'de bu vakitte, bu soğukta ‘olmaz’ diyenlere; dosta güven veren, olmayana kaygı veren sen var ya sen, helal olsun sana. Hoş geldin, şeref verdin.
"İstanbul’u kayyuma bırakmayan Özgür Çelik’i tebrik ediyorum"
1987’de Küçükçekmece ilçe oldu. O günden beri seçimlere giriyoruz, çıkıyoruz. Kazanıyoruz, kaybediyoruz. Kazanırsak böbürlenmiyor, hizmet ediyoruz. Kaybedersek kusuru kendimizde arıyoruz. Bu güzel ilçede iki dönemdir geçen dönem rekor oyla yüzde 51 ile, bu dönem partilerle ittifak olmadığı halde her iki kişiden birinin oyunu alarak seçilen komşunuz, evladınız, yol arkadaşımız Kemal Çebi için teşekkür ediyorum. Ve burada partimizin bayrağını dalgalandıran, bacasını tüttüren, çayını demleyen baba ocağına sahip çıkan, yeniden güven tazeleyen İlçe Başkanımız Burak Ergin'i ve yönetimini tebrik ediyorum. İstanbul’da baba ocağına sahip çıkan, kayyuma bırakmayan ve büyük bir mücadele sonucunda yeniden seçilen İl Başkanımız Özgür Çelik’e, İstanbul örgütüne yürekten teşekkür ediyorum. Kendisini tebrik ediyorum.
“Bu düzeni değiştireceğiz. Adaletli bir vergi sistemi kuracağız”
Kemal Başkan sizi seviyor. Bu kadar hizmet veriyor. Peki soruyorum. Erdoğan sizi seviyor mu? Niye? Çünkü fakiriz. Çünkü Erdoğan fakir sevmez. Bakın, bu hafta rakamlar yenilendi. Dün resmi yoksulluk sınırı 91 bin liraya çıktı. Bu meydana soruyorum. Bu meydan 91 bin liranın altında maaş alan, resmen yoksul olan on binlerle dolu. Peki niçin yoksuluz? Çünkü ülkeyi yönetenler tercihini sizden yana; emekliden, emekçiden, esnaftan, çiftçiden, gençlerden yana değil; zenginden yana kullanıyor. Para isteyince, ‘Yok’ diyorlar. Sadece 19 Mart darbesi için harcadıkları 160 milyar dolara dönün, bakın. Emekliye verilen zammın tam 150 katını harcamış 19 Mart darbesine. Asgari ücreti 30 bin lira yapmak için gerekli işveren desteğinin tam 120 katını, çiftçiye ödenen desteğin tam 100 katını maalesef 19 Mart darbesi için, 19 Mart'tan sonra bugüne kadar harcamış. Ama Kırk Haramiler'e gelince onlar vergi ödemezler. Yandaş şirketlerin vergi borçları silinir. Ama ne zaman sıra vatandaşa gelir, o zaman vergiciler aslan kesilir. Bakın, Türkiye’de 100 lira vergi toplanıyor. Bunun 66 lirası dolaylı vergiler. Yani bir fabrikatörle kapıdaki bekçi aynı vergiyi veriyor. Neye? Elektriğe, suya, ekmeğe, doğal gaza, çocuğunun okul masrafına aynı vergiyi veriyor; yüzde 66. Türkiye'deki verginin yüzde 23’ü sizlerin maaşlarından kesilen vergidir. Yaptı mı sana yüzde 89. Geriye kalan yüzde 11 sadece kazanan şirketlerden, holdinglerden alınan vergidir. Bir düşünün, bir memlekette 100 lira vergi alınacak, bunun 89’unu yoksullar ödeyecek, yüzde 11’ini zenginler ödeyecek. Olmaz olsun böyle düzen. Bu düzeni yıkacağız, bu düzeni değiştireceğiz. Adaletli bir vergi sistemi kuracağız. Çok verenden çok, az kazanandan az, hiç kazanmayandan hiç vergi almayacağız. Söz veriyoruz.”
“O cumhurbaşkanı İmamoğlu”
Özel’in kalabalığa “O cumhurbaşkanının adını biliyor musunuz? Söyleyin de duyayım” demesi üzerine yurttaşlar “Cumhurbaşkanı İmamoğlu” sloganı attı. Özel, şöyle devam etti:
“O da Silivri'deki 12 metrekarelik hücresinden sizi duyuyor. Mehmet Murat Çalık, hasta haliyle ta İzmir'den sizi duyuyor. 12'si İstanbul’da, toplam 18 belediye başkanımız, belediye bürokratlarımız, belediye meclis üyelerimiz, arkadaşlarımız hepsi birden Silivri’den ve diğer cezaevlerinden; Gebze'den, Bolu'dan, Afyon'dan, Antalya'dan sizleri duyuyorlar. Şimdi Küçükçekmece’den, bu muhteşem meydandan oraya bir selam yollamanın, bir muhteşem fotoğrafı yollamanın bence zamanıdır. Maçkalı Mehmet Murat Çalık'ın talebiyle bir başkalı Maçkalı’dan Volkan Konak’tan Yiğidim Aslanım söyleyeyim.”
''Meşruiyeti Trump'tan ararsan Küçükçekmece'de böyle perişan olursun''
Erdoğan kendine çalıştı, yetmedi. Zenginlere çalıştı, yetmedi. Yandaşlara çalıştı, yetmedi. Şimdi kime çalışıyor? Trump'a çalışıyor. Tayyip Bey, eğer sen meşruiyeti okyanus ötesinde Amerika'dan, Trump'tan ararsan Küçükçekmece'de böyle perişan olursun. Bir tane patron var. Patron; ne Amerika, ne Trump, ne başkası. Bu ülkede bir patron var, o da milletin kendisi, halkın kendisi. Trump'a giderken hediye paketi yaptırmış. Senin benim paramla 225 Boeing alıyor. Fahiş fiyata Amerika'dan sıvılaştırılmış gaz alıyor. Trump istiyor diye Çin mallarına vergi artırıyor. Amerikan mallarında vergiyi sıfırlıyor. Ne oluyor sıfırlayınca? Badem, pirinç, ceviz; bunların Türkiye'deki üreticileri perişan oluyor. Amerikan viskisinden vergiyi kaldırıyor. Amerikan otomobilinden vergiyi kaldırıyor. Yani bunlardan alacağı vergiden vazgeçiyor ama senden alacağı verginin bir kuruşundan vazgeçmiyor. Trump'a gelince var, vatandaşa gelince yok.
''Trump seni seçmenin elinden kurtaramaz''
Erdoğan'a soruyorum: Gittin geldin, Trump ne istediyse verdin. Amerika'dan bu vatandaşın işine gelecek neyi aldın? Hiçbir şey almadın. Ne almış? Hesapta meşruiyet almış. Güya Amerika'nın Türkiye'deki elçisi olacak adam diyor ki, 'Hiç aklımıza gelmedi. Trump bir dahi. Bu Erdoğan'ın meşruiyeti yok. Trump ona meşruiyet verecek. Karşılığında ne istiyorsa alacak'. Vallahi tam da dedikleri gibi oldu. Erdoğan bir televizyonda 'Gazze savaşını bitiremedi Trump' demiş. Amerika'nın Dışişleri Bakanı diyor ki, 'bunlar kapımızda bekler. 5 dakika görüşmek için yalvarırlar. İşte bu hafta Erdoğan görüşmeye geliyor' diyerek Erdoğan'ı aşağılıyor. Maalesef bu ülkede, bu ülkenin Cumhurbaşkanı'na bu laflar söylenince bizim ağrımıza gidiyor da bu adamların şu kadarcık umurlarında olmuyor. Çünkü varsa yoksa iktidara tutunmak, Trump'a yaranmak. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum: Trump seni Küçükçekmece'nin elinden kurtaramaz. İstanbul'un elinden kurtaramaz, seçmenin elinden kurtaramaz.
''Biz Filistin davasında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kararlılığındayız''
Amerika, Gazze planını açıkladı. Biz Filistin'de zulmün, soykırımın bitmesini isteriz. İnsani yardımların gitmesini isteriz. Gazzelilerin, Gazze'de kalmasını isteriz. Ancak Amerikalıların yine 100 yıl öncesinde olduğu gibi İngiltere ile oturup Filistinlilere sormadan yaptığı bu planın sonunda kanın durmasına evet ancak rahmetli İzzetbegoviç'in dediği gibi 'Bu adil bir barış değil. Ama en kötü bir barış da olsa savaştan iyidir' diyerek bütün dikkatimizle oraya bakıyoruz. Ancak ABD, İngiltere'nin Filistinlilere sormadan yaptıkları planla Irak'ın işgaline onay veren Tony Blair'i oranın başına oturtmakla, Birleşmiş Milletler'e sadece insani yardım dağıtım görevi vermekle, Barış Kurulu kurup Trump'ı oturtmakla Gazze'de sorunlar çözülmez. Biz gözümüzü dört açarak dönüp buralara bakıyoruz ve hükümeti uyarıyoruz. Biz Filistin meselesinde Trump'ın çizdiği sınırların içinde değil, Bülent Ecevit'in Yaser Arafat'la çizdiği dostluğun peşindeyiz. Biz Filistin'de işine gelince mücahit pozları kesip, Trump'ı görünce susup pısanlardan değiliz. Biz Filistin davasında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kararlılığındayız.
''Trump'ın ihlâkının meşrulaşacağı bir oldu bittiye karşı Filistin halkının yanındayız''
Şimdi İsrail askerleri Sumud filosunun etrafını kuşatmış. Barış olacak ama barışa giden filoyu kuşatıyorlar. Buradan Filistinli kardeşlerimize ve Sumud Filosu'ndaki tüm barış aktivistlerine Küçükçekmece'den en kuvvetli selamlarımızı yolluyoruz. Erdoğan kabullense de biz, Filistin'in teslim alınacağı iki devletli bir çözümün unutulacağı, Filistin'de güya İsrail işgalini bitirip Trump'ın ilhakının meşrulaşacağı bir oldu bittiye karşı Filistin halkının yanındayız. Sonuna kadar onlara sahip çıkmaya devam edeceğiz.
"Ne TikTokçu Hakan, Ne Bilal Erdoğan; geliyor Ekrem Başkan"
Bir yandan memlekette bunlar olurken, dünyada bunlar olurken Hakan Fidan damada, damat Hakan Fidan'a AKP içindeki tüm gruplar bir diğerine operasyon çekmeye, Tom Barrack satır arasında, 'Erdoğan artık 71 yaşında' diyerek Erdoğan sonrasına işaret etmeye, Erdoğan'dan sonrası için 'tiktokçu Hakan mı gelecek? Yoksa Bilal oğlan mı gelecek hesapları?' AKP'nin içini karıştırmaya devam ediyor. Ben Türkiye'de iktidar partisinin bir karışıklık, bir kafa karışıklığı yaşamasını, birbirine düşmesini istemem. Bu sorunu çözmelerini isterim. Ne tiktokçu Hakan, Ne Bilal Erdoğan; geliyor Ekrem Başkan.
''Erdoğan kendi hocasına ‘Yaş 70, iş bitmiş’ diyordu''
Bu arada Küçükçekmece'den, Türkiye'nin bütün insanlarına, seçmenlerine bir şey hatırlatayım: Biz kimsenin yaşını konu edip de bunun üzerinden siyaset yapmıyoruz. Amerikan elçisi hatırlatıyor, parti içinde konuşuluyor ancak biz bu işlere bakmıyoruz. Ayıplı bir şey olur değil mi? Bakın, bugün 71 yaşı kendisine hatırlatılan Erdoğan, kendi hocası Erbakan‘a ne demiş? ‘Yaş 70, iş bitmiş’ demiş. Bakın AK Gençler, AK Parti’nin gençlik kolları. Erdoğan’ın yaşına laf edene ‘Ayıp ediyor’ diyorsunuz ya. Erdoğan kendi hocasına ‘Yaş 70, iş bitmiş’ diyordu. Ya da kendinden önceki Başbakana, rahmetli Ecevit‘e ‘Ölünce mi bırakacaksın be adam. Sandalye ile geziyorsun, hastane raporları ile geziyorsun. Bırak artık, düş bu milletin yakasından’ diyordu. AK Partililere, MHP’lilere, bilhassa gençlerine hatırlatıyorum. Bu Erdoğan 70 yaşını geçenlere, ‘Sende iş bitmiş, ölünce mi bırakacaksın?’ diyen bir adamdır. Kimin peşinden gittiğinizi görün artık. Nasıl bir kötülüğün peşinden gittiğinizi.
“Bu ülkeye halkın iktidarı gelecek''
Bugün 19 Mart darbesinin 195’nci günü. Gelecek hafta 200’üncü günde bir büyük eylemde birlikte buluşacağız. Önceden Trump’tan darbenin icazetini alanlar, şimdi kendi koltuklarını Trump sayesinde ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ve bir gerçekle karşı karşıyayız. Bugün Ekrem İmamoğlu niçin hapistedir? Ekrem İmamoğlu‘nun bir suçu var mı? Onun suçu çok ağır. Onun suçu, dört kez üst üste Tayyip Erdoğan’ı yenmektir. Onun için hapistedir. Onun suçu, bu suçu bir kere daha işlemekte kararlı olmasıdır. Onun için tutukludur. Ama karşımızda Ekrem Başkan’ı, Cumhuriyet Halk Partisi’ni yenmek yerine, bu konuda kendine güvenmek yerine, kumpas kuran bir anlayış var. Mart’ta Ekrem Başkan’a saldıranlar, geçen hafta Mansur Başkanımızı hedef almaya kalktılar. Erdoğan’a şunu söylüyorum: 195 gün önce bana ‘Bir aya kadar sokağa çıkacak hali kalmayacak, birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar, ailelerinin gözünün içine bakamayacaklar’ diyordun. 195 gün sonra Küçükçekmece’nin gözünün içine baka baka söylüyorum. Ekrem Başkan da Mansur Başkan da tertemizdir. Onlar seni yenecek. Bu ülkeye halkın iktidarı gelecek. Biz kazanacağız, sen yenileceksin. Halk kazanacak millet kazanacak. Artık bir devir kapanacak, bir devir açılacak. Artık bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak.”