Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadın meclisi temsilcilerinden Tuana Gençer, iktidarın kadınlarla ilgili olumlu hiç bir adım atmayacağını ve bu iktidarın kadın düşmanı iktidar olduğundan emin olduklarını vurguladı. Gençer, “Onlar bu kadar kadın düşmanlığında kararlıysa biz de kadın mücadelesini vermekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kadın düşmanı ittifakın devrini kapatacağız” dedi.
Kadına yönelik şiddet en ağır insan hakları ihlalidir ve tüm dünyanın sorunudur. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), "Gölge Pandemi" olarak tanımladığı COVID-19 sonrasında, kadına yönelik şiddette artışın en az yüzde 25 olduğunu açıklamıştır. Türkiye’de de son yıllarda korkutucu düzeylere ulaşan kadına yönelik şiddet olayları sürekli artış eğilimi göstermektedir. Türkiye’de her gün en az 1 kadın öldürülürken, kadına yönelik şiddetle mücadele edilebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, bu yasaların etkin uygulanabilmesi ve periyodik olarak izlenmesi elzemdir. Kadına karşı şiddetin önlenmesini amaçlayan 6284 sayılı kanun (İstanbul Sözleşmesi) nedir, kadınlar için neden hayati öneme sahip? Neden tartışılıyor? sorularını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadın meclisi temsilcilerinden Tuana Gençer ile konuştuk.
“İstanbul Sözleşmesi devlete çeşitli sorumluluklar yükler”
İstanbul Sözleşmesi nedir?
İstanbul sözleşmesi 2011 yılında Türkiye’nin de ilk imzacısı olduğu uluslararası insan hakları sözleşmesi aslında. Bizler için hayati bir öneme sahip. Zaten İstanbul sözleşmesinin hazırlanmasına da bakarsanız her bir maddenin altında farklı farklı çok kapsamlı alt başlıklar var. Hazırlanması da epey uzun zaman almış diyebiliriz. Bir kadın şiddete uğramadan önceki süreçten kadınlar şiddete uğradıktan sonraki sürece yapılacaklara kadar çok bütünlüklü ele alır İstanbul sözleşmesi. Devlete çeşitli somut sorumluluklar yükler. Yani bir kadın şiddete uğramadan önceki önleyici politikaları da söyler, şiddete uğradıklarında sonra yapılacakları da söyler. Bir kadın şiddete uğradığında yapılacaklar bizim yol göstericimiz o maddeler olursa birçok kadın kardeşimiz hayatta olabilir.
“Bu iktidar kadın düşmanı”
İstanbul Sözleşmesi neden kaldırıldı?
Şimdi AKP iktidarı gideceğinin çok farkında. Elindeki bir avuç gericinin oyuna çok çok ihtiyacı var. Biz bunu o dönemde söylüyorduk. Şu anda baktığımızda o kadın düşmanı ittifakı gördüğümüzde bunu çok rahatlıkla emin olabiliyoruz, söyleyebiliyoruz. Şu an 6284 dil uzatmış durumdalar. Derneğimize hukuksuz bir kapatma davası açıldı. Kadın eylemlerinde hukuksuz gözaltılar devem ediyor. Dolayısıyla bu iktidarın kadın düşmanı bir iktidar olduğunu söylemek zor değil. Gayet gözle görülebilir. İşte biz bunu görürken sadece biz kadınlar değil bunu bütün toplum görürken kadınlar için bir şey yapıyoruz söyleme çabaları boşa düşüyor.
“Nafaka hakkımıza dil uzatıyorlar”
Ne yapıyorlar şu an evet İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekildiler. Evet 6284’e nafaka hakkımıza dil uzatmaya çalışıyorlar. Toplumu sürekli manipüle etmek için ne diyorlar kadına yönelik şiddete sıfır tolerans diyorlar ne diyorlar kadın cinayetlerini azaltmak için bir şeyler yapıyoruz diyorlar. Genelgeler yayınlıyorlar illere kadına yönelik şiddetle ilgili. Sonrasında süreci takip etmeseler de topluma biz kadınlar için bir şey yapıyoruz diye göstermeye çalışıyorlar. Biz tabi bunun da kadın platformlarının sonucu olduğunu düşünüyoruz.
“Demokratik kamuoyuna hukuksuz saldırılar ve baskılar var”
Tabi konuyu sadece kadın hareketi üzerinden ele almakta yanlış olur. Çünkü şu an bütün mücadele edenlere demokratik kamuoyuna hukuksuz saldırılar ve baskılar var. Bu da bize yine AKP iktidarının gideceğinin çok farkında olmasını ve mücadele edenlerden ne kadar koptuğunu gösteriyor. Elindeki o bir avuç gericinin oyunu elinde tutabilmek için arada kadın düşmanı hamleler yapıyor, onları memnun edebilmek için. Aslında böyle yaparak kendi tabanındaki kadınların da hayatını tehlikeye atıyor. Çünkü biliyorsunuz İstanbul Sözleşmesi hepimizi korur.
“Mevcut hukukumuzda cinsiyet temelli ayrımlar yok”
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak neyi değiştirdi? Kadına şiddetle mücadelede iç hukuk yeterli mi?
Hayır iç hukukumuz yeterli değil. Çünkü İstanbul Sözleşmesi konuyu cinsiyet temelli ele alıyor demiştik. Yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin çok farkında ve bunun üzerinde bir politika yürütüyor. Fakat bizim baktığımızda mevcut hukukumuzda cinsiyet temelli böyle ayrımlar yok ve aynı olarak ele alıyor konuları. Oysaki bu ülkede, toplumumuzda kadınlar her gün erkekler tarafından öldürüyorlar. Dolaysısıyla bizde mücadele ederken bu cinsiyet temelli eşitsizliği göz önünde bulundurmalıyız ve buna göre ele almalıyız. Bir kadın şiddete uğradıktan sonra bu aklımızda olmalı İstanbul Sözleşmesi daha kapsamlı bir sözleşme diyebiliriz.
“Failler iktidardan güç alıyor”
Az önce de ifade ettiğim gibi bu iktidarın kadınlarla ilgili hiç olumlu bir adım atmayacağından emin olduk aslında. Bu iktidarın kadın düşmanı iktidar olduğundan emin olduk diyebilirim. Neyi değiştirdi. Baktığımız zaman artık failler kadınların ölümünü şüpheli bırakmaya çalışıyor. Yani kadın cinayetleri boyut değiştiriyor. Örneğin ya vahşice öldürülüyor kadınlar ya ölümleri bir şekilde gizlenmeye çalışılıyor. Ya da mahkemelerde farklı farklı adliyelerde de biz platform olarak dava takipleri yapıyoruz. O faillerin, o erkeklerin farklı illerde, farklı adliyelerde, farklı günlerde sürekli aynı ifadeleri kullandığını görüyoruz kadınlarla ilgili. Bunun bir sebebi var. Bunun sebebi bu iktidardan güç almaları, bu İstanbul Sözleşmesi'nden imzanın çekilmesinden güç almaları, faillere cesaret veriyor bu kadın düşmanı hamleler.
“Kadın düşmanı söylemler faillere cesaret veriyor”
Örneğin haksız tahrikten yararlanmaya çalışıyorlar. Sürekli iyi halden yararlanmaya çalışıyorlar. İktidarla aynı politikayı yürütüyorlar aslında. Çünkü baktıkları zaman ekranlarda da bu kadın düşmanı, söylemleri duyuyorlar. Dolayısıyla bunun mahkemelerde de çok rahat bir şekilde söylenebileceğini düşünüyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak ancak kadın katillerine cesaret verebilir. Ancak kadın katillerini mutlu edebilir. Kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmaya çalışanları memnun edebilir ancak. Tam olarak da bunu değiştirdi aslında. Kadın cinayetleri boyut değiştiriyor. O duyduğumuz kadın düşmanı söylemlerden faillere cesaret verdiğini anlamak çok mümkün diyebilirim.
“Kadınların eşit ve özgür yaşamasını istiyoruz”
İstanbul Sözleşmesi'ni kim neden savunuyor, kim neden karşı çıkıyor?
Biz İstanbul Sözleşmesi'ni savunanlar olarak kadınların eşit ve özgür yaşamasını istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Bu sokaklarda saat kaç olursa olsun, özgürce yürüyebilmek, kendi haklarımıza, hayatlarımıza dair ne olursa olsun, boşanmak, ayrılmak özgürce karar vermek istiyoruz. Bir kadına şiddete uğrama tehlikesi altında olduğunu bilerek o evlerde o dört duvar arasında kalması değil bizim istediğimiz. Aksine eşit özgür bir şekilde karar verebilmesi. Ancak kadınların bu özgürlüğünden rahatsız olan bir kesim de var. Yani örneğin kadınların çalışmasını istemeyen, boşanmasını istemeyen İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olanlarla az önce bahsettiklerim diyebilirim.
“Kadın düşmanı ittifakın devrini kapatacağız”
6284 sayılı yasa masaya yatırılarak zararlı hususlardan arındırılmalıdır derken neyden bahsediyorlar?
Biz bu cümleyi çok iyi tanıyoruz. Daha önce de ne demişlerdi? Revize edeceğiz, düzenlemeler getireceğiz, yenilikler yapacağız. Burada bize düzenleme adı altında sundukları şey nedir? Ne yapıyorlar? Bu maddelerin bazılarını daraltmaya çalışıyorlar. İçlerinden birkaç kelimeyi çekip bazen yenisini koymaya çalışıyorlar. Hani hep kadın yerine aile kullanmaya çalışıyorlar ya. Ya da bazen o kadınlar için hayati öneme sahip olan bazı maddeleri daraltmak gibi de görebiliyoruz bunu. Yani buradan sormak isterim. Bir kadının şiddete uğradıktan sonra sığınma evine gitmek istiyorsa sığınma evine yerleştirilmesi, bir kadın şiddete uğruyorsa şiddete fail hakkında uzaklaştırma kararı çıkartması kimi neden rahatsız edebilir? Yani bunlar ancak kadın katillerini rahatsız edebilir. Kadın düşmanlarını rahatsız edebilir. İşte biz o yüzden bu ittifaka tam olarak kadın düşmanı ittifak diyoruz. Ve onlar bu kadar kadın düşmanlığında kararlıysa biz de kadın mücadelesini vermekten asla vazgeçmeyeceğiz. Biz de çok kararlıyız. Bu mücadele yıllardır sürüyor o yüzden kadın düşmanı ittifakın devrini kapatacağız.
“Oylarımızı özgürlük için kullanacağız”
14 Mayıs’ta oylarımızı özgürlük için kullanacağız diyoruz. 14 Mayıs'ta hem oylarımızı kullanmak için hem o kullandığımız oyları korumak sandık güvenliğini sağlamak için biz yine alanlarda olacağız, meydanlarda olacağız, mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Bu kadın düşmanı, iktidarı, bu kadın düşmanı politikalara rağmen sizler de görüyorsunuz bunu artık böyle anlatmak için çok uzun çabalar sarf etmemize hiç gerek yok. Çünkü artık birikmiş bir kadın hareketi var. Ve bütün toplum da bu iktidarın ve bu ittifakın onu da söylemek gerekir. Ne olduğunun çok farkında.
“Hiçbir kadın ölmeyene dek mücadele edeceğiz”
O sebeple az önce de ifade ettiğim gibi şu an bizim ilk hedefimiz bu ittifakı göndermek olacak. Sonrasında kadınların eşit ve özgür yaşaması için yapılacak daha çok şey var. Çünkü biliyorsunuz bir kadın kardeşimizin bile erkek şiddeti sonucunda öldürülmesi çok fazla. Biz bunu da kabul etmiyoruz. O sebeple Hiçbir kadın öldürülmeyene dek diye söylüyoruz. Hiçbir kadın öldürülmeyene kadar da mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi yaşatır demeye devam edeceğiz.