Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) tutuklu cumhurbaşkanı adayı ve görevden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 11 Eylül’de İstanbul Adliyesi’nde görülmesi planlanan diploma davasının ilk duruşması, bugün Silivri’deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu duruşma salonunda yapıldı.
İmamoğlu, üniversite diplomasının usulsüz olduğu iddiasıyla açılan ceza davasında ilk kez hakim karşısına çıktı. Savcılık, İmamoğlu hakkında “zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasak talep ediyor.
Salona alkışlar eşliğinde giren İmamoğlu savunmasında, "Bu iddianameyi bir sonraki seçimde kendisini yeneceğimi bilen bir kişi yazdırdı. Bu davanın varlığı bile yüz karası bir durumdur," dedi. İmamoğlu savunmasının devamında İstanbul'un yerel seçim sonuçlarını gösteren bir haritayı tutarak "Benim içeride olmamın nedeni ne biliyor musunuz? İşte bu tablo. İstanbul'da elde ettiğimiz bu tablonun yaydığı korku nedeniyle buradayım," dedi.
Duruşmaya verilen aradan sonra İmamoğlu savunmasında avukatı Mehmet Pehlivan'ın tutuklu olduğunu hatırlattı. Bunun üzerine hâkim, Pehlivan'ın duruşmaya katılmasını isteyip istemediğini sordu. İmamoğlu, "Tabii ki katılsın o benim canım ciğerim" dedi. Pehlivan'ın duruşmaya katılmasında yasal bir engel olmadığını söyleyen hâkim, Mehmet Pehlivan'ın davaya katılmasını onayladı. Pehlivan, bulunduğu cezaevinden görüntülü olarak mahkeme salonuna bağlanırken, "Müvekkilim ile görüştürülmeden, salonda olmadan, cübbem olmadan savunmayı reddediyorum" dedi, bir sonraki duruşmada fiziksel katılım talebinde bulundu.
Ara kararını açıklayan mahkeme, savcılığın da talep ettiği şekilde İstanbul 5. İdare Mahkemesi’ne yazı yazılarak İmamoğlu’nun avukatlarının diploma iptaline karşı itirazına verilen ret kararının mahkemeye sunulmasına karar verdi.
Mahkeme ayrıca; gelecek duruşmanın Marmara Kapalı Cezaevi yerleşkesinde görülmesine, İmamoğlu'nun tutuklu Avukatı Mehmet Pehlivan’ın ise sanık müdafii sıfatıyla duruşma salonunda savunma yapması talebinin reddine karar verdi.
Pehlivan, 20 Ekim'deki celsede SEGBİS bağlantısıyla duruşmaya bağlanacak.
Gözler diploma davasında
İmamoğlu'nun yargılandığı duruşmayı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP İstanbul Milletvekili Ali Gökçek, görevden alınan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi, CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, babası Hasan İmamoğlu, oğlu Selim İmamoğlu ve kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu, tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in kızı Seraf Özer İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu, İzmir Barosu, Antalya Barosu, Kocaeli Barosu, Uluslararası Hukuk kuruluşları takip etti.
İmamoğlu salona alkışlar ve sloganlarla girdi
Jandarma eşliğinde kelepçesiz bir şekilde duruşma salonuna gelen İmamoğlu alkışlar ve sloganlarla karşılandı. İmamoğlu'nun salona girmesiyle salondakiler, "Hak, hukuk, adalet", "Cumhurbaşkanı İmamoğlu", "Türkiye seninle gurur duyuyor" sloganları attı.
İmamoğlu'nun üniversiteden arkadaşları da salonda
İmamoğlu'nun İstanbul Üniversitesi'den arkadaşları da duruşmayı salonda takip ediyor. İmamoğlu duruşma öncesinde salondaki arkadaşlarına selam verdi.
Kimlik tespitinde eğitim durumu sorulan İmamoğlu: "Yüksek lisans"
Duruşma İmamoğlu'nun kimlik tespitiyle başladı. Kimlik tespiti sırasında eğitim durumu sorulan İmamoğlu, yüksek lisans deyince salondaki destekçileri İmamoğlu'nu alkışladı. Sabıka durumu sorulan İmamoğlu, "Allah'a şükür yok" dedi.
İmamoğlu ceketini çıkarıp kollarını sıvadı. Savunmasına böyle başlayan İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Bu iddianameyi bir sonraki seçimde kendisini yeneceğimi bilen bir kişi yazdırdı. Bu davanın varlığı bile yüz karası bir durumdur. 12 Eylül herkesin aklında darbeyi hatırlatır. Darbeyi destekleyenleri buradan en yüksek seviyede kınıyorum. Ülkemizin bu tür darbelerle yüz yüze gelmemesini diliyorum. Siyasi tarihimiz üzülerek ifade ediyorum ki nice davalarla doludur. Türkiye'de hak hukuk arayanlar ne yazıkki tarih boyunca muhattap olmuşlardır. Ona karşı 4 seçim kazandığımı ve sonraki seçimi kazanacağım bilindiği için bana bu davanın açıldığını da biliyorum. Tabii bu salondaki herkes siyasi tarihimize geçecek bu duruşmada izah edilemeyecek bir duruşma ile karşı karşıya olduğumuz biliyor. Elimin değdiği bir husus yok ama ben yargılanıyorum. İnsan bu davaya isim bulmakta zorlanıyor. Benim üniversiteden arkadaşlarım geldi. Bazılarının tavla oynayacak arkadaşı yok benim futbol maçı yapacak arkadaşım burada.
Bu davanın konusu tamamen saçmalıktır. İstanbul Üniversitesi görevi olmayan bir saçmalığa imza atması başka kurulda Hukuk Fakültesi'dnen kimsenin olmaması başka boyutta. Ben bu diplomaları her yerde kullanmışım. Yüksek Seçim Kurulu'nda kullanmam gerekeceği zaman zurna zırt dedi adeta."
"Ben bu davanın iki kere mağduruyum"
Eline örnek olarak iddianamede yer alan yatay geçiş belgelerini alan İmamoğlu savunmasına şöyle devam etti:
"Yüksek Seçim Kurulu'na üniversite diploması yalnızca Cumhurbaşkanlığı adaylığında veriliyor. İstanbul Üniversitesi'nin bu süreçte hiçbir yetkisi yok. 18 yaşında bir çocuğun gencin düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Tümüyle saçma bir fikrin metni oluşmuş. Bunu yazdıran kişinin nasıl bir kötülük peşinde koştuğunu ben çok iyi biliyorum. Hakikatin önemsizleştiği seçkin elitlerin toplumu manipüle ettiği bir çağdayız. Adını koyacağım bu tuhaf rejimin böyle bir davayı üretmesi de aslında şaşırtıcı değil. Ben bu davanın iki kere mağduruyum. Diplomam iptal edildi. Gençliğimin en önemli dönemler yok sayıldı. Gerçekten bunu tekrardan hatırlatıyorum; anacığımın ak sütü kadar temiz diplomamı. Kul hakkı yemekten çekinmeyen bir şebeke ile karşı karşıyayız. Bunu yapan, akıl tapunuzu, işinizi geçmişinizi bile elinizden alır. Tereddüt etmeden...
Kocaman bir şebeke kurmuşlar. Bu şebeke benim cumhurbaşkanı adayı olacağınımı anlamışlar. Bütün sistemleri kurmuşlar. Ben 17 yaşındayken anlamışlar cumhurbaşkanı olacağımı. Belgelerimi hazırlamışlar. Şu anlattığım senaryo bile iddianameden daha rasyonel bir senaryo. Onun için gerçekten şunu söylemem gerekiyor. Bu mantığı oturtmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yokmuş gibi davranabilirler. Benim hayatım çok sahicidir bu arada onu da belirteyim. Benim o kadar çok şahidim var ki Allah'a şükürler olsun."
"Sırf cumhurbaşkanlığı adaylığına erişemeyeyim diye beni içeri aldılar"
"Bizi hayatın gerçeklerine saplayarak bu ülkeye sahteciliğin dik âlâsını yapan birilerinin olduğu bir dönemdeyiz. Milletten ve miilletin iradesinden korkan o akıl nedeniyle bugün buradayız. Bu çok büyük bir ayıptır, yazıktır, utanç vericidir. Sanki kendine ait bir koltukta oturyor. Millete, 86 milyona ait orası. Kaybetmekten korktuğu rekabetten kaçtığı için bu ülke zulüm çekiyor. Partimiz 23 Mart'ta ortaya koyduğu fikirle beraber beni cumhurbaşkanı adayı yaptılar. Sırf bu adaylığa erişemeyeyim diye beni içeri aldılar, aynı gün. Kaybımız 250 milyar dolar desek yanılmayız. Sırf kendi itibarı ve koltuğu için... Bu uygulamalar çocukların geleceğini çalıp onları umutsuzlaştırmaktır. Açıkçası bugün başka gerçekler var. Diploma ve meslek sahtecilikleri var. Unvan sahtecilikleri var. Geçmişte hiç görmediğimiz ve bilmediğimiz işler bunlar. Türkiye'de insanların yüzde 80'i adalete ve yargıya güvenmiyor inanmıyor. Siyasete alet edildiğini düşünüyor. Arkanızda adalet mülkün temelidir yazıyor. Milletin üçte ikiden fazlası devlete ve kurumlarına güvenmiyor. Ortak yaşam irademizi azaltıyor bu tür hamleler. Millet hoşgörüyü değil kutuplaşmayı yaşıyor."
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, anlayışından geliyoruz biz; kafasına bastır gazı sık!"
"Öfkeli bakan bir yönetici anlayışı var şu anda. Devlet şefkattir. Her mesleğe kendi konumunda hakkını temsil eden br konumda olmalı devlet. Devlet kızgın olur mu, eziyet çektirir mi? Binlerce yıl süren bizim devlet anlayışımızın kıyısından geçmez bu anlayış. Ama ben bu ülkeyi umutsuzluğa teslim etmeyeceğim. Ülkenin çoğunluğu, geleceğe dair umutsuzluğum yok diyor. Bu diploma davasına inanmayanların oranı yüzde 75. Beni çıkarsınlar, ben konuşayım. Sevgi pıtırcığı diye benimle dalga geçiyorlardı. Ben hâlâ sevgi pıtırcığıyım. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, anlayışından geliyoruz biz. Kafasına bastır gazı sık. Öyle yok! Ben 12 metrekarede öyle özgürüm ki, o sarayında çatlasın."
"35 yıl önceki emeğim gitmiş, bunun anlamı her şeyinizin gidebileceğidir"
"Yeni bir döneme ihtiyaç var, bütün sorunun çözümü bu. Demokrasinin en önemli özelliği topluma sağladığı süreklilik duygusudur. Daha iyisini seçme imkanı verir. Bu ayrıca rekabet ve toplumun gözüne girme yarışı sağlar. İktidar gücünü elinde bulunduruanlar kendilerinden sonra gelecek kişilerin önünü kesmektedir. Bunun yarası derindir tahribatı ağır olur. İnsanlar yanlış bir tercih yapabilir ama demokrasi onu iyileştirir. İnsanların oyuyla gelenler aynı oylarla gidecek. Bu ülkede özgürlük ilkesi var. Demokrasiyi ve seçim sandığını korumak hepimizin görevi ama sayın hâkim bu en önemli olarak sizin göreviniz. Dünyada demokrasiyi yok sayan ülkelerin peşinden gidemeyiz. Bizim en büyük zenginliğimiz insan kaynağımız. Benim güzel inancımı ve Anadolu'yu aydınlatan güzel inancımı kötüleyenleri devletin kapısına yanaştırmayacağız. Adalet devletin en temel görevidir. Adalet olmazsa devlet olmaz. Devletin başına ne gelirse gelsin sizin töreniz kalırsa devletinizi yaşatabilirsiniz. Bizi ayakta tutan da töremizdir. Siz töreyi yani yasayı yani adaleti yerle bir ettiğinizde ülkeyi uçurumun kenarına sürersiniz. Hukukun olmadığı yerde devlet olamaz. 35 yıl önceki emeğim gitmiş. Bunun anlamı her şeyinizin gidebileceğidir."
"Yargı iktidarın elinde bir sopa hâline düşerse, devasa bir beka sorununa döner"
"Kendi siyasetini gözeten ve adeta düşman hukuku yaşatan biri devleti böyle bir zaafiyete sokmuştur. Yargı iktidarın elinde bir sopa hâline düşerse devasa bir beka sorununa döner. Atarürk'ün bir sözü var: 'Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.' diye. Adaleti tesir etmek için sonuna kadar çalışmak zorundayız.
Az önce sizlere gösterdim. Diplama iptal edilsin diye neredeyse ülke yokmuş gibi davranacak bu merciler. Benim dahil olduğum okul Kıbrıs'taki üniversite eğitiminin öncüsü olmuştur, tebirk etmek lazım. Okuduğum bir arkadaşım da burada. 86-91 yılları arasında okumuş bu arkadaşım. İddianamede bu okulun 90 öncesinde olmadığını söylüyorsunuz. Ama bu arkadaşım diplomasını almışlar, Türkiye'de kullanabilirsin demişler. Ben de dilekçemde yazmışım, dilekçem de de çok güzel. Bu bana yöneltilen suçlamalar komik şeyler. Ben büyükelçilikten belge alıyorum. Bunu sahte olarak sunuyorsunuz. Oturma izniyle iki sene orada kalıyorum. Bir savcının çıkardığı olaya bak ya, Kıbrısı ve İstanbul Üniversitesi'ni tartışıyoruz. Ben karar verilmeden önce kararı veren kişiyi aradım. Telefonda o korku içindeki tiz sesini duydum. Ayıptır bu."
İmamoğlu savunmasının devamında kürsüye vurarak şöyle seslendi:
"İnfaz yapılıyor burada. Yargısız infaz. Burada korku üretmeye çalışıyorlar. Bizi zannediyorlar ki zindanlarda susturabilirler. Ne kadar çok isteseler de susturamayacaklar."
İmamoğlu savunmasının devamında İstanbul'un yerel seçim sonuçlarını gösteren bir haritayı tutarak "Benim içeride olmamın nedeni ne biliyor musunuz? İşte bu tablo. İstanbul'da elde ettiğimiz bu tablonun yaydığı korku nedeniyle buradayım," dedi.
"Yargıyı milletten kaçıramazsınız. Toplumun buraya ilgisini binaların etrafına bariyerler çekerek söndüremezsiniz. Bu anlamda da çok kötü bir sınav verdiğimiz ortada. Yurt dışından ziyaretçilerimiz geldiğinde bu durumu anlatamıyoruz. Bizim derdimiz kimsenin başına bela olmak değil, kadim milletimizi kurtarmak için yürüyoruz. 86 milyon insanımızın nefes aldığı bir sabaha uyandırmak istiyoruz. Ben milletimizin adalet terazisine güveniyorum, hep güvendim. Her gün vatandaşına hizmet eden biri oldum. Ben kendimi her yönüyle sorumlu kabul etmiş bir insanım. Bizi bir diplomayla engellemek istenler asla başarılı olamayacaklar. Milletimizin kendi kariyerini tayin etme azmi herkesten daha büyüktür. Türkiye çok acı zamanları yaşıyor. Son bir haftada güvenlik güçlerini kullanarak endişe verici ortamları ülkemizi yaşatmaktadır. Eninde sonunda doğru kararlar alınacaktır. Biz sırtımızı bu ğlkenin adaletine yaslamak zorundayız. Avukatım Mehmet Pehlivan, bile tutuklu."
İmamoğlu'nun Mehmet Pehlivan'ın adını anmasının ardından hâkim, Pehlivan'ın duruşmaya katılmasını isteyip istemediğini sordu. İmamoğlu, "Tabii ki katılsın o benim canım ciğerim" dedi.
Pehlivan'ın duruşmaya katılmasında yasal bir engel olmadığını söyleyen hâkim, Mehmet Pehlivan'ın davaya katılmasını onayladı. Pehlivan hâkimin onayının ardından görüntülü olarak duruşmaya bağlandı.
İmamoğlu, "Avukatım, sevgili kardeşim Mehmet'i selamlıyorum. İnşallah yakında özgür bir şekilde savunmamı yapması için burada olmasını istiyorum," dedi.
102 yıl önce kapanan tebaa perdesini açmayacağız. Yurtta barış ve dünyada barışo inanan biri oldum. Burada bütün topluma bir şiir hazırladım.
"Umut millette, her şey çok güzel olacak"
Ahmed Arif’in Anadolu şiirini okuyan İmamoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
"Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?
Umut millette. Umut millette. Her şey çok güzel olacak.”
Pehlivan: Müvekkilim ile görüştürülmeden, salonda olmadan, cübbem olmadan savunmayı reddediyorum
İmamoğlu'nun ardından, avukatlarından tutuklu Mehmet Pehlivan, uzaktan bağlantı yoluyla söz aldı.
Pehlivan, şunları söyledi:
"Öncelikle salonda bulunan tüm katılımcıları, meslektaşları ve tüm tutuklu avukatları selamlıyorum. Belki yargı tarihinde bir ilki yaşıyoruz. Tutuklu avukat olarak üzerimde cübbem bile olamdan müdafii olarak hazır edildim. Üzerimde cübbemin olmaması savunmadan geri duracağım düşünmesine neden olmamalı. Biz özgürlüğümüzden bile olabiliriz. Ben görevini yaparken tutuklanan bir avukat olarak burada bulunuyorum.
Benim tutuklu olarak karşınızda olmamın tutanaklara geçmesi gerekiyor. Bu durum adil yargılanma ilkelerinin çoğunun ihlali anlamına geliyor. Ben müvekkilim ile görüştürülmeden, salonda olmadan, üzerimde cübbem olmadan savunma yapmayı reddediyorum. Bir sonraki duruşmada gerekli şartların sağlanmasıyla salonda savunma yapmayı talep ediyorum."
İmamoğlu'nun avukatı Pekin: Savcı, gücünün yettiği her yere yazmış
Pehlivan'ın bağlanmasının ardından İmamoğlu'nun avukatlarından Tora Pekin söz aldı.
Pekin, şu ifadeleri kullandı:
"İmamoğlu’nun bu dosyada sunduğu tek bir husus var. İmamoğlu yatay geçişten haberi yoktu deniyor. Asıl sunulan husu bu. İddianamede bu okula broşür ile girdi gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Orada Northern Cyprus yerine Akdeniz Üniversitesi yazıldı diye iddianame kurulmaya çalışılıyor. Bundan ibaret değil savcının yaptığı. Ben dosyada suçlamayı bu kadar kanıtlamaya çalışılan bir dosya görmedim. Savcı gücünün yettiği her yere yazı yazmış. Böyle bir savcılık olabilir mi? Leyh ve aleyhte delil toplanması yönünden kabul etmek mümkün değil. Dünyanın en taraflı mahkemesine çıksanız bile böyle durumlarla karşılaşmazsınız.
Savcılık iddianameye İmamoğlu ile ilgisi olamayan sayısız kısım yazmış. Devlet kurumundan gelen bir belge olunca bir bakayım dedim. Orada bile bizimle ilgili olmayan belgelere yer verilmiş."
İmamoğlu'nun avukatı İlkiz: Böyle bir iddianameyi anlayabilmek mümkün değil
İmamoğlu'nun diğer avukatı Fikret İlkiz de şunları kaydetti:
Savcılık hiçkimsenin anlayamayacağı şekilde bir iddianame yazmış. İddianamelerin nasıl yazılacağını biz avukatlar olarak size gösteririz. Eğer bir noktada adalete ihtiyacınız olursa onu da sağlarız.
Bir avukatı cezaevine koydunuz. Bunu bilerek yaptınız. Sayın mahkeme görüşümüze bile ihtiyaç duymadan 'bağlayın' dedi kararını verdi.
Böyle bir iddianameyi anlayabilmek mümkün değil. Ek-1, Ek-2 diye giden bir iddianame olamaz. Mehmet Pehlivan önümüzdeki duruşma buraya gelecek. İmamoğlu’nun yanında oturacak. Etrafından jandarma oturacak. İşte sizin yarattığınız sistem de bu aslında.
Avukat Demir: Duruşmayı Silivri’ye almak için uyguladığınız madde, darbecileri yargılayabilmek için kullanılan bir maddedir
İmamoğlu'nun avukatlarından Hasan Fehmi Demir de şunları kaydetti:
"Bugün sadece darbenin yıldönümü değil ayrıca da Sayın İmamoğlu’nun yatay geçişinin onaylandığı gün...
Ben bunu size ima olarak söylemiyorum. Bundan 45 yıl önceki faşist darbesinin gölgesi ne yazık ki bugüne düşüyor. Neden bunu söylüyorum peki? Sizin 4 Eylül tarihli tutanağınız bize tebliğ edildiğinde ben okurken şaşırdım uzun bir gerekçe yazılmasına... Epey geniş bir gerekçe yazmışsınız, AİHM ve TCK alıntılarında bulunmuşsunuz. Bu şahane bir şey. Tam da atıf yaptığınız metinler, duruşma salonu yerinin değiştirilmesi kararını desteklemeyen metinler... Hepimiz yargılamanın usulüne kısmen uygun yapılması konusunda mutluyuz.
Ancak bu yargılama kesinlikle Silivri’de yapılamaz. Duruşmayı Silivri’ye almak için uyguladığınız madde, darbecileri yargılayabilmek için kullanılan bir maddedir. Az önce bahsettiğim gölge de bu salondur. Bu adliyeye yakışır bir durum değildir. Silivri’de yargılama yapılması muhalif bir siyasetçi için yıpratıcı olabilir. Bu hususlar adil yargılama ilkeleriyle bağdaşamaz."
Duruşmaya 20 dakika ara verildi
Avukatların savunmalarının ardından duruşmaya 20 dakika ara verildi. Ara için duruşma salonundan ayrılan İmamoğlu, gitmeden önce Özgür Özel ile görüştü. Programı olması nedeniyle salondan ayrılması gerektiğini söyleyen Özel, salondan ayrıldı. Özel ile konuşan İmamoğlu, “Duruşma konusundaki fikirlerimi size yazarım, kendinize iyi bakın” diyerek Özel ile vedalaştı.
Aranın ardından duruşmaya, İmamoğlu’nun gözaltına alınıp serbest bırakılan avukatı Nusret Yılmaz ile devam edildi. Yılmaz, diğer avukatların beyanlarını tekrar ettiğini ifade etti.
Savcı, mahkeme reddinin mahkemeye sunulmasını istedi
Savcı, İmamoğlu’nun avukatlarının diploma iptaline karşı İstanbul 5. İdare Mahkemesi’ne yaptığı itirazın ret kararının mahkemeye sunulmasını istedi.
İmamoğlu: Küçücük bir ateş gibi görünen bu kıvılcım tüm ormanı yakabilir
Avukatlarının ardından son kez söz hakkı verilen İmamoğlu, savunmasını şu sözlerle noktaladı:
"Kul hakkı yenilen bir durumdayız. Basit gibi gözükebilir ama bunun aralayacağı kapılar herkesin tapusunu, malını, mülkünü her ihtimale açacak bir duruma neden olacaktır. Gerçekten dünyanın en eski kurumlarından biri kara leke olarak o kuruma işlemiştir. Bu bir namustur, diye kendisine hatırlattığımda rektörün korkusunu telefondan hissettim.
Bu bağlamda bütün bunlara neden olan Başsavcılık ve bu iddianameyi kaleme alan savcının kim olduğunu biliyoruz zaten. Bu vahşi sürecin içindeki herkesin görevini yapması, bu memleketin umutla yaşamasını sağlayacaktır. Benim şu an içinde olduğum bu davanın mutlaka geri döneceğine inanıyorum.
Tabii bir ceza davası var. Mahkemeyi meşgul etmemesi gereken bir husus aslında. Bugün bu iddianameyi yazan savcı diğer İBB soruşturması denen süreci yürüten savcı. Tüm bu nedenlerden ben bu iddianameyi tanımıyorum, reddediyorum. Küçücük bir ateş gibi görünen bu kıvılcım tüm ormanı yakabilir, sorumluluğunuz ağrıdır.
"Bu iddianameyi yazan kişi ancak ve ancak ülkeyi uçurumdan aşağıya atar"
Aynı nedenlerle İBB soruşturması süreci de şimdiden yok hükmündedir. Tabii ki nereye geleceğini buralarda nasıl mücadele edeceğimizi şimdiden görüyorum. Mücadelemizi de vereceğiz. Bu iddianameyi yazan kişi ancak ve ancak ülkeyi uçurumdan aşağıya atar.
Çok yüksek bir gayret göstereceğim ancak sorumluluk bu ülkenin yargıçlarının omuzlarında olacaktır. Sorumluluğunuz ve yükünüz ağırdır ama şunu tekrarlıyorum bu ülkenin kurtuluşu bu mahkeme salonlarındadır."
İmamoğlu'nun sözlerinin ardından duruşmaya ara karar için ara verildi.
Mahkemenin ara kararını açıklayan hâkim, savcılığın da talep ettiği şekilde İstanbul 5. İdare Mahkemesi’ne yazı yazılarak İmamoğlu’nun avukatlarının diploma iptaline karşı itirazına verilen ret kararının mahkemeye sunulmasına karar verdi. Hâkim ayrıca; gelecek duruşmanın Marmara Kapalı Cezaevi yerleşkesinde görülmesine, Avukat Mehmet Pehlivan’ın sanık müdafii sıfatıyla duruşma salonunda savunma yapması talebinin reddine, Pehlivan’ın SEGBİS bağlantısıyla duruşmaya bağlanmasına karar verdi.