Ortaylı hukukçulara seslenerek, "Ceza hukukçusu dediğin insanının -bunu genç hukukçulara söylüyorum- dosya kadar, bir parça Dostoyevski, Çehov okuması gerekir. Hiç değilse Victor Hugo’nun Sefiller’inde Jean Valjean ile Müfettiş Javert karakterlerini bir araya getirip karşılaştırması gerekir. İnsan bu gibi tetkiklerle de olgunlaşır" dedi. Paylaşımında "suça sürüklenen çocuk" maddesini tartışan Ortaylı, "Dengesizlik ise maalesef hukukçu çevrelerden geliyor. Baro’nun tutumunu kabul etmek mümkün değil. Kardelen Ateşci, yaşını kendi söylediği için ele alıyorum; 30 yaşlarında genç bir avukatımız. Onun gibi barodaki daha kıdemli üyelerin yorumları: 'Efendim, bütün çocuklar masum ve mağdurmuş.' İnsan bazı şeyleri etrafıyla birlikte ele alarak konuşur. Hukukçuluk sadece dosyadaki kuru bilgiden ibaret olmamalı" ifadelerini kullandı.
15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi cinayetinde, 18 yaşından küçük olduğu için katilin cezasında indirime gidilecek olması tartışma yarattı. 24 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılanan katil zanlısı, ‘çocuk indirimi’ uygulanacağı için hukukçulara göre 10-15 yıl sonra cezaevinden şartlı olarak salıverilebilecek. Hem Minguzzi’nin ailesi hem de kamuoyu indirimli ceza uygulamasına tepki gösteriyor. Konu hakkında paylaşımlar yapan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Minguzzi ailesiyle bir araya geldiğini söyledi. Ortaylı buluşma hakkında yaptığı paylaşımında "Suça Sürüklenen Çocuk" maddesi hakkında hukukçulara tavsiyelerde bulundu.
Minguzzi ailesiyle birlikte fotoğrafını paylaşan Ortaylı, şu ifadeleri kullandı:
"Geçen hafta Minguzzi ailesiyle görüştüm; Yasemin, Andrea ve kardeşleri Ayşenur. Böyle olgun, bilinçli ve bilgili insanları ve aile bireylerini bir felaket vesilesiyle tanımak, hiç şüphesiz ki işin trajik yanı. Basın, bu konuda beklemediğim kadar duyarlı ve dengeli bir tavır içinde.
Dengesizlik ise maalesef hukukçu çevrelerden geliyor. Baro’nun tutumunu kabul etmek mümkün değil. Kardelen Ateşci, yaşını kendi söylediği için ele alıyorum; 30 yaşlarında genç bir avukatımız. Onun gibi barodaki daha kıdemli üyelerin yorumları: “Efendim, bütün çocuklar masum ve mağdurmuş.” İnsan bazı şeyleri etrafıyla birlikte ele alarak konuşur. Hukukçuluk sadece dosyadaki kuru bilgiden ibaret olmamalı. Yani çarşıda bıçaklanan Ahmet Minguzzi de, ekmek çalarken yakalanan da eşit derecede mağdurmuş, doğru. Ancak ekmek çalarken yakalanan gibi biri bu olayın içinde değil. O, üçüncü bir muhayyel paradigma. Yaşları 20’ye yaklaşan katillerin durumunu, ekmek çalan küçük çocukla mukayese etmek çok da mantıklı gözükmüyor.
Dünyanın bir ucunda 16 yaşındaki insanların oy vermesi tartışılıyor ve oy verdikleri toplumlar da var. Bir tarafta böyle gelişmeler yaşanırken, hanım kızımızın baronun çocuklara ilişkin biriminden yaptığı açıklamada slogandan başka bir şey çıkmadı. Oysa hukukçuluk, bu hafta muhterem Fakülte arkadaşım Prof. Dr. Ümit Kocasakal’ın çok güzel ifade ettiği şekilde, “maddi delilleri, vakayı soğukkanlı bir şekilde mütalaa etmekten” geçer. Ceza hukukunun -hatta Roma hukukunun, hatta İslam hukukunun- sert kurallar ve mantık soğukkanlılığı içerdiği çok açıktır. Hukukçular asırlar ve mekanlarda müşterek ilkelere, kavramlara ve kurumlara hâkim olması gereken meslek erbabıdır.
İşte bu nedenle, genç hukukçuların mektepte öğrendiği birtakım bilgileri slogana çevirmesini hiç doğru bulmuyorum. Bir ceza davasına, bir vakaya baktığımız zaman, “memleketin fakirliği, 20 yıllık gelişmelerin insanları ne hâle getirdiği” gibi lafları tekrarlamak, işin çözümü olmuyor. Onları çarşıda pazarda herkes söyleyebiliyor.
Ceza hukukçusu dediğin insanının -bunu genç hukukçulara söylüyorum- dosya kadar, bir parça Dostoyevski, Çehov okuması gerekir. Hiç değilse Victor Hugo’nun Sefiller’inde Jean Valjean ile Müfettiş Javert karakterlerini bir araya getirip karşılaştırması gerekir. İnsan bu gibi tetkiklerle de olgunlaşır.
Sevgili dostum, hakikaten muhterem bir hukukçu olan İdare Hukuku Profesörü Tekin Akıllıoğlu’na, mezarlıklar üzerine bir küçük deneme yazdığımda başvurdum. Bana André Malraux’un Fransız edebiyatından ve mezarlıkların medeniyetleri nasıl temsil ettiğine dair çok ilginç pasajlarla gelmişti. Hukukçuluk, hiç şüphesiz insanı dosyadan ve önündeki vakanın somutluğundan uzaklaştırmamalıdır. Bir Roma hukukçusu gibi olmalısınız. Ama aynı zamanda da bütün zamanlara hükmeden, bütün zamanlarda yaşamış meslektaşlarınızla mantıki bir birlik ve arayış içinde olduğunuzu unutmamalısınız.
M.Ö. 2. yüzyılda Romalılar, Falerii şehriyle savaş hâlindeydi. Romalı komutan Camillus’a, şehrin dışında gezinen Falerli okul çocukları yakalanarak getirildi. “Bunları rehin alıp şehri savunmadan uzak tutabilirsin” dediler. Camillus’un cevabı, “Eğer ben çocuklara karşı harp edersem bir alçağım” demek oldu.
Çarşıda masum hayatının son neşesi içinde sapıkça öldürülen yavrunun ebeveyni ve ailesi de rahat bırakılmıyor. Son olarak avukat olan dostum Rezzan Epözdemir’e gönderilen tehdit mesajlarını gördüm. Belli ki iş, çocuk masumiyeti ve mağduriyetinin çok ötesine geçmiş. Yaşları seçime girecek çağlarda olan katil sanıklarının, mezar tehditleri gibi acayip sapıklıklara başvuran çeteleri Uruguay ve İngiltere üzerinden bu faaliyetlerini yürütüyor. Kazın ayağı hiç de bildiğimiz gibi değil. Gerçi çıkacak ve değişecek kanunun (makable şumulü) olmayacağı, yani eskiyi kapsamayacağı açık; ama suç ve cüret ve saldırganlık günden güne artıyor ve arkasından başka şeyler çıkıyor. Adliye Bakanlığı’nın ve kanun koyucuların hareketi gecikmemeli.
Baronun dikkatini çekeriz: Adaletin üç ayağından birini temsil ediyorsunuz. Fuzuli tepki çekmemenizi tavsiye ve rica ederiz. Bu, hepimizin selameti için gereklidir."