Selim Ercan

Yazar Güner Dinçaslan, Elips TV’de yayınlanan ‘İşimiz/Gücümüz’ programında soruları yanıtlayarak, Milli Mücadele romanları ve yeni eseri hakkında bilgiler verdi.

Programda soruları yanıtlayan Dinçaslan, “Kızılca Gün, Yirmi İki ve Dörtnala üçlemesini yazarken temel motivasyonum, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesini genç kuşaklara doğru ve etkileyici bir şekilde aktarmaktı” dedi.

22 günlük roman yazma sürecinde motivasyonu savaşı tamamen yaşamak oldu

Sakarya Savaşı’nı anlattığı “Yirmi İki” romanını 22 günde tamamlamasının sorulması üzerine Dinçaslan, “22 gün süren savaşın 22 günde yazılması gerekiyordu. Hayat benim için 22 gün durdu. Ölmemek için yedim, bayılır gibi uyudum. Gece gündüz kendimi romana adadım” ifadelerini kullandı.

Tarihi roman yazmanın büyük bir sorumluluk olduğunu düşünüyor

Dinçaslan, “Sakarya Savaşı’nı baştan sona anlatan, 100 yıl içinde yazılmış tek romanın yazarı olmak bana büyük bir sorumluluk hissettirdi. Tarihi roman yazmak vebal bir iş; yanlış bir detay bile çok anlam değiştirir” dedi.

Kurgu ile tarihsel gerçeklik arasında dengeli bir çalışma yürütüyor

Romanlarında askeri danışmanlarla çalıştığını belirten yazar, “Emekli Albay Kadim Koç ve diğer danışmanlarla, kurguyu tarihsel gerçeklerle dengede tutuyoruz. Okurun doğru bir tarih algısıyla keyif almasını önemsiyorum” diye konuştu.

'Al Fadimem' türküsünün gerçek hikayesi ortaya çıktı
'Al Fadimem' türküsünün gerçek hikayesi ortaya çıktı
İçeriği Görüntüle

Savaş romanı yazmakta kadın olmanın hem zorluğu hem avantajı var

“Dünya’da ve Türkiye’de savaş romanı yazan tek kadın yazarım. Kadın yazarlar çok önemli eserler verdiler ama hiçbiri savaş romanı yazmamış” diyen Dinçaslan, kadın bakış açısının karakter derinliği ve insan psikolojisini anlatmada avantaj sağladığını söyledi.

Okurdan gelen geri dönüşler Anadolu’yu merkez alan anlatımı onayladı

Romanlarında Anadolu ve halkı merkeze aldığını ifade eden Dinçaslan, “Okur romanları çok sevdi. Dördüncü baskıyı yaptık. İnsanlar kendi tarihlerini ve kültürlerini görmeyi önemsiyor” dedi.

Sürrealist anlatım ona yaratıcı özgürlük sağlıyor

Dinçaslan, sürrealist anlatımı tercih etmesini, “Soyut kavramlarla görünmeyeni anlatabiliyorum. Bu anlatım savaş ve tarih romanlarında olayların psikolojisini ve derinliğini vurgulamamı sağlıyor” şeklinde açıkladı.

İmge ve simgeler okurla aktif bir iletişim kurmayı sağlıyor

Okura aktif bir katılım sunduğunu belirten Dinçaslan, “Okur kendi kahramanını yaratıyor, simgelerle kendi algısını ekleyebiliyor. Bu sayede roman bir anlamda herkesin romanı oluyor” dedi.

Yeni romanı tarihi yanlışları ortaya çıkarıyor

“Tiyatora Hayriye – Köveng’in Yollarında” romanıyla sahneye çıkan ilk Türk Müslüman kadının Afife Jale değil, Elazığlı Tiyatora Hayriye olduğunu ortaya koyduğunu anlatan yazar, “Bu tür tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkarmak edebiyatın görevi” diye konuştu.

Ankara’yı araştırmacı gözle roman gibi yazıyor

Araştırmacı yazar kimliğiyle Ankara üzerine hazırladığı şehir kitabına değinen Dinçaslan, “Bir şehri roman gibi okumak mümkün. Her detayı, kişiyi ve tarihi belgeyi kayıt altına almak gerekiyor. Kitabımı Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk ile tamamlayacağım” dedi.

İyi bir romancı olmak için önce yetenek sonra bilgi gerekiyor

Dinçaslan, iyi bir romancı olmak için yetenek ve bilgi birikiminin birlikte gerekli olduğunu vurgulayarak, “Yetenek olmazsa yazı çıkmaz, bilgi olmazsa yazı eksik kalır. Hayatı dolu dolu yaşamak, okumak ve farkındalık şart” ifadelerini kullandı.

Elips TV’deki program boyunca Dinçaslan, soruları içtenlikle yanıtlayarak hem edebiyat hem de tarih tutkunlarına önemli bilgiler aktardı ve genç kuşaklara Cumhuriyet’in 100. yılı için kaleme aldığı “kardeş romanlar”ı tanıttı.

Muhabir: Selim Ercan