Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımla Türkiye’nin toplumsal yapısına dair önemli bir perspektif sundu. Yıldız, Türkiye’de yürütülen "barış ve demokrasi süreci"ne yönelik siyasi iklimi işaret ederek, Türk edebiyatının çınarı Yaşar Kemal’in 1996 yılında kaleme aldığı sosyolojik analizi gündeme taşıdı. Yıldız, iki toplumun asırlar süren birlikteliğini vurgularken, "O kadar iç içe geçmişiz ki, Kürtleşen Türkler, Türkleşen Kürtler sık sık dile getirilir" ifadelerini kullandı.
Yıldız’ın alıntıladığı metin, Yaşar Kemal’in Diyarbakır ovasındaki saha gözlemlerine dayanıyor. Anlatıda, 1865 yılındaki Kozanoğlu başkaldırısı sonrası Toroslar’dan Diyarbakır’a sürülen binlerce Avşar Türkmen çadırının zaman içindeki toplumsal serüveni ele alınıyor. Yaşar Kemal, Diyarbakır’ın köylerinde yaptığı incelemelerde, Sünni Avşarların yerel halkla kurdukları evlilik bağları neticesinde zamanla dillerini değiştirerek Kürtleştiğini; buna karşın Alevi Avşarların ise geleneklerini ve Toroslar’a özgü özgün ağıtlarını koruduklarını belgeliyor.
Paylaşımında "İçinde bulunduğumuz iklime yaslanarak ağır ağır okuyalım" diyen Feti Yıldız, bu tarihsel verinin güncel siyasi süreçler için taşıdığı anlama dikkat çekti. Yaşar Kemal’in Diyarbakır’ın Büyük Kadıköyü’nde derlediği Avşar ağıtlarının, Toroslar’daki Avşar ağzıyla birebir aynı olmasını toplumsal hafızanın gücü olarak niteleyen Yıldız, bu kaynaşmanın Türkiye’nin sosyolojik dokusunun ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. MHP’li Yıldız’ın bu paylaşımı, güncel siyasi arayışlarda toplumsal kardeşliğin tarihsel temellerine yönelik güçlü bir mesaj olarak nitelendirildi.
Yıldız’ın paylaşımı şu şekilde:
“O kadar iç içe geçmişiz ki, Kürtleşen Türkler, Türkleşen Kürtler sık sık dile getirilir. "Türk edebiyatının çınarı" olarak anılan 2015 Yılında yitirdiğimiz Yaşar Kemal’in anlattıklarını içinde bulunduğumuz iklime yaslanarak ağır ağır okuyalım. “Diyarbakır ovasını dolaşırken tuhaf bir olayla karşılaştım: Diyarbakır'ın Köprü köyünde bir öğretmenle tanıştım. Öğretmen 1920'lerde Balkanlardan göç etmiş, Köprü köyünü kurmuş. Köyünün öğretmeniydi. Çok güzel Kürtçe konuşuyordu. 'Kürt müsün?' diye sordum. 'Yok, göçmenim' dedi. Köye girdik, hep Kürtçe konuşuyorlardı. Türkçe biliyorlardı da yarım yamalak. 1865 Kozanoğlu başkaldırısında, yenilgiden sonra Türkmenler, dediklerine göre binlerce çadır Diyarbakır'a sürülmüşlerdi. ‘Nerede bunlar?' diye öğretmene sordum. ‘Var, dedi, istersen gidelim, bunlar sekiz köy hiç Kürtçe bilmezler.' Öğretmenle birlikte Büyük Kadıköyü'ne gittik. Gerçekten büyük bir köydü. Köylüler başımıza biriktiler. Bunlar Avşar Türkmenleriydi. Ağızları da tıpkı bizim Torosların Avşarlarının ağızlarıydı. Sekiz köydüler, Kürtçe bilip bilmediklerini sordum, bilmiyorlardı. Başkaldırıdan sonra binlerce Avşar sürülmüştü Diyarbakır'a. 'Bize Çukurova'da söylediklerine göre otuz bin çadır gönderilmişti buralara. Haydi, on bin çadır olsun, en aşağı yirmi köy eder, ötekiler nerede?' dedim. Bir yaşlı adam, 'Onların hepsi Kürt oldu' dedi. 'Siz niçin olmadınız?' diye sordum. 'Bizler Aleviyiz' dedi yaşlı adam. ‘Ne var bunda?' dedim. ‘Şu var ki, dedi yaşlı adam, biz Sünni Kürtlerden kız alıp vermeyiz. Öteki Kürt olan Avşarların hepsi Sünni'ydi. Kürtlerden kız alıp verdiler, şimdi sorarsan hiçbirisi Avşar olduğunu söyleyemez, Türkçe de bilmezler. ‘Bize söylediklerine göre Sünni Avşarlar büyük çoğunlukmuş, belki bizim on mislimiz kadar' dedi. Ve sekiz Avşar köyünü öğretmenle dolaştık. Birkaç Avşar Ağıtı derledim oralardan. Tıpkı Toros Avşarlarının ağıtlarıydı.”
(Yeniyüzyıl, 1996)”
O kadar iç içe geçmişiz ki,
— Feti Yıldız (@YildizFeti) December 26, 2025
Kürtleşen Türkler, Türkleşen Kürtler sık sık dile getirilir.
"Türk edebiyatının çınarı" olarak anılan 2015 Yılında yitirdiğimiz
Yaşar Kemal’in anlattıklarını içinde bulunduğumuz iklime yaslanarak ağır ağır okuyalım.
“Diyarbakır ovasını dolaşırken…




