Özel Haber: Deniz Dalgıç

Kasım ve nisan aylarındaki birer haftalık ara tatil uygulamasını sürdürme kararı alan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 180 olan eğitim iş günü süresini artırmaya yönelik hazırlık yapıyor. Öğrencilerin yılda 200 gün okula gidecek şekilde bir takvim oluşturulması için çalışmalara başlandı. Eğitim ve Bilim İşgörenleri (Eğitim-İş) Sendikası Genel Başkanı Kadem Özbay, Bakanlığın eğitimin temel sorunlarını görmezden geldiğine dikkat çekerek, “Milli Eğitim Bakanlığı eğitimin bileşenlerine, uzmanlarına danışmadan ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla davranmaya devam etmektedir. Eğitimde asıl önemli olan ders saati sayısı, eğitim-öğretim süresinden daha öte; eğitim ortamlarının fiziki donanım yetersizliğine çare çözüm üretmek” dedi. Türkiye’de çoğunluğun asgari ücretle geçimini sağlamakta olduğunu söyleyen Özbay, “Okul ve eğitim ortamları, çocuğunun okula ulaşımından, okuldaki beslenme hakkından, barınmasına kadar birçok anlamda ekonomik olarak velinin üzerine yüklenen bir yük haline gelmiş durumdadır” diye konuştu.

“MEB eğitimin uzmanlarına danışmadan kararlar vermeye devam ediyor”

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, ELİPS HABER’e okullarda eğitim iş gününün uzatılması çalışmalarını değerlendirdi. MEB’in almış olduğu karara ilişkin konuşan Özbay, “Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin onlarca sorunu varken bunu görmezden gelip yine eğitimin bileşenlerine, uzmanlarına danışmadan ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla davranmaya devam etmektedir. Eğitimde asıl önemli olan ders saati sayısı, eğitim-öğretim süresinden daha öte; eğitim ortamlarının fiziki donanım yetersizliğine çare çözüm üretmek. Bunun yanında eğitim çalışanlarının öğretmenlerin çalışma ortamlarındaki angaryaları, dayatmaları ortadan kaldırıp onların talepleri doğrultusunda düzenleme yapmak gerekiyor. Ayrıca biliyoruz ki bugün çocuklarımızın en az bir öğün beslenme hakkı, temiz su hakkı bile devlet tarafından sağlanmamış. Ulaşımdan, beslenmeye çocuklarımızın ihtiyaçları sağlanmadığı için sağlık ve motivasyon açısından sorunlar yaşamakta. Birçok çocuğumuzun okullara ulaşım açısından sorunları var” ifadelerini kullandı.

“Tatil süreleri uzadığı zaman öğrenme kayıpları yaşanır”

Söz konusu durumu iki ayrı açıdan değerlendiren Özbay, şöyle konuştu:

Bakan Tekin'den 'eğitimde şiddet' açıklaması: Cezaların yüzde 50 artırılmasını teklif ettik Bakan Tekin'den 'eğitimde şiddet' açıklaması: Cezaların yüzde 50 artırılmasını teklif ettik

“Olayın öncelikle pedagojik tarafı var. Pedagoji tarafından şunlar tartışılmaya açık; Dünyada da örnekleri var. Bizden daha uzun eğitim-öğretim süresi olan yerler var. Bizim kadar olanlar da var Eğitim bilimi açısından şu söylenir; Tatil süreleri uzadığı zaman öğrenme kayıpları yaşanır. Öğrenme kayıplarının en aza indirilebilmesi için ‘Okulda 6-7-8 saat ders yaparım’dan öte, ‘kısa dinlenme süreleri’ şeklinde planlamalıdır.”

“Beslenme, ulaşım, barınma velinin üstüne yük olmaktadır”

Türkiye’de çoğunluğun asgari ücretle geçimini sağlamakta olduğuna dikkat çeken Özbay, şunları söyledi:

“Okul ve eğitim ortamları, çocuğunun okula ulaşımından, okuldaki beslenme hakkından, barınmasına kadar birçok anlamda ekonomik olarak velinin üzerine yüklenen bir yük haline gelmiş durumdadır. Çünkü devlet tarafından karşı alınmıyor. Sosyal devlet olarak; veliler çocuklarını eğitim ortamlarında teslim ettiğinde çocuğun eğitimine inanılmaz parçası olan beslenme, ulaşım ve barınma ihtiyaçlarına çözüm bulan bir Milli Eğitim Bakanlığı olacaksa ve okul ortamında çocuğun yalnızca akademik anlamında ders yükletmek ezberletmek değil, duygusal sosyal gelişim süreçlerine de katkı sağlayacak şekilde bir eğitim ortamı sağlanacaksa o zaman tatil sürelerinin çok uzun olmaması ve daha çok dinlenmeye yönelik olması doğru bir tavır olur.”

“Okulları okul haline getirin: Okullar bilimsel, çağdaş eğitimden uzaklaşmış durumda”

Günümüzde “okulların okul olmaktan çıktığını” vurgulayan Özbay, “Benim Milli Eğitim Bakanlığı tavsiyem önce okulları okul haline getirsin. Bugün okullarımız tamamen bilimsel, çağdaş eğitimden uzaklaşmış durumdadır. Okullarda adeta fiili işler görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve siyasi iktidarın sıklıkla kullandığı söylemler ve okullara tarikat ve cemaatleri dahil etmesi, bunlara teşekkür ediyor olması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir alt grubu haline geliyor olması, kendi anladıkları anlayışla bir dini, bir mezhebin uygulamalarını dayatıyor olması, burada ‘uzun süre çocuklara bu dayatmaları yapmayı mı amaçladıkları’ sorusunu beraberinde getiriyor” diye konuştu.

“Çocuğu sanatla, sporla, felsefeyle, bilimle buluşturacaklarsa 200 güne çıkarılsın”

Özbay, eğitim iş günü süresinin uzatılması için uygun ortamın sağlanması gerektiğinin altını çizerek, şöyle söyledi:

“Eğitim ortamlarında yalnızca akademik dersi yönetiminin ötesinde çocuğun sanatla, sporla, felsefeyle, bilimle buluşmasını; derslerin dışında çocukların akranlarıyla birlikte vakit geçirmesini sağlayabileceğimiz bir eğitim öğretim ortamından bahsediyorsak evet bu 200 gün de 220 gün de olur. Sorun daha fazla ders saati yapmak, daha uzun süre eğitim-öğretim süreci midir? Değildir. Milli Eğitim Bakanlığı yine asıl sorunları görmezden gelip eğitimin bilişenleri ile paylaşmadan bu süreci yürütüyor.”

“Okulların süresini uzatmak beraberinde yeni sorunları getirecektir”

Dezavantajlı bölgelerde öğrencilerin yaşadığı sıkıntıları dile getiren Özbay, “Şu an 1 milyonun üzerinde taşımalı eğitimde öğrencimiz var. Bunların taşınma süreci önemli. O nedenle yoksulluğa vurgu yapıyorum. Bu işin pedagojik açıdan bir boyutu olduğu gibi ekonomik açıdan da önemli bir boyutu var. Tatil sürelerinin uzun olması önemli kayıplarına yol açar. Doğrudur. Ancak toplumsal ve ekonomik yönden baktığımızda; bugün çocuklarımızın biri aile bütçesine katkı sağlamak için çalıştığı, bazı yerlerde bir nevi mevsimlik işçi gibi daha tatil başlamadan okuldan ayrılmak durumunda kaldığını görüyoruz. Temel sorunları ortadan kaldırmadan ‘Okulların süresini uzattık’ demek sorunları çözmeyeceği gibi beraberinde yeni sorunları getirecektir” açıklamasında bulundu.

“Haftada en az 1 gün okula gidemeyen çocuklarımız var”

Devleti devlet yapan en önemli özelliğin planlama olduğunu söyleyen Özbay, “Planlama dediğimiz, buradaki eğitim ortamlarının gerçek sorunlarına çözüm üretip, bu sorunları çözdükten sonra bunun daha nitelikli hale nasıl getirileceğine cevap vermeleri lazım. Biz bugün günümüzde birçok çocuğunuzun 180 iş gününde bile devam tarafında sorunlar yaşadığını, bunun temel nedeninin de ekonomik olarak zor durumda olan insanların çocuklarının da çalışarak aile bütçesine destek olmak zorunda kalmasıdır. Bugün eğitimin ayrılmaz parçası olan beslenme, ulaşım ihtiyaçları sağlamladığı için haftada en az bir gün okula gidemeyen çocuklarımız var. Dolmuş parası yok, servis imkânı yok. Siz bu süreyi arttırdığınızda, gerçek kök sorunları çözmediğinizde yalnızca kağıt üzerinde yapmış olursunuz” dedi.

“Okulların fiziki yetersizliği var, donanım yetersizliği var”

Okullardaki donanım yetersizliğini dile getiren Özbay, “Geçenlerde okullara bir yazı gönderildi. Teknofest gibi projelere üretim sağlanması isteniyor. Ancak okulların fiziki yetersizliği var, donanım yetersizliği var. Çocukların materyal sıkıntısı var. Eğitim ortamında beslenme ihtiyacı karşılanmadığı için açlık ve susuzluk sorunu var. Bunları çözmeden ‘eğitim süresini 200 güne çıkaracağım’ demek sorunlara çözüm bulmadığı gibi gerçekle de bağdaşmayan bir şey olduğunu söyleyebilirim. Tatil dinlenmek için olmalı. 3 aylık tatil sürecinde çocukların ciddi öğrenme kayıpları olduğu dünyada da konuşulan bir şey. Daha kısa aralıklarla dinlenme süreleri olmalı” diye konuştu.

Muhabir: Deniz Dalgıç