Özel Haber: Deniz Dalgıç

Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü Ahmet Güldal, 2023 yılının çok bereketli bir hasat sezonu olduğunu belirterek, "Uzun yıllardan sonra Türkiye'nin son 30 yılda görmediği buğday, arpa gibi tahıl üretimi rekoltesinde rekor yaşanıyor” dedi. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bazı bölgelerde buğday hasadının devam ettiğini, rekoltenin Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ekim ve aralık aylarında açıklayacağı rakamlarla belli olacağını belirterek, “Tahıl koridorunun ne olacağı meçhul. Küçük ölçekli çiftçiler tarlada ürününü satmak zorunda olduğu için çoğu tüccara verdi. Girdi maliyetleri artıyor. Mazot, gübre fiyatlarında artış var. Bunların yansıması önümüzdeki günlerde Tahıl Koridoru’ndaki süreçle birlikte buğday fiyatlarının dünyada yükselişe geçip geçmeyeceğini gösterecek. Bu durumda stoklayanlar para kazanacak. Gene çiftçimiz para kazanmayacak” dedi. Yüksek girdi maliyetlerinin çiftçiyi zorladığına dikkat çeken Gürer, “Gübrede fiyat artışı altı ayda yüzde 90’ı buldu. Mazotta ise geçen ekim dönemi 19 lirayken bu dönem 38 liraya kadar geldi. Onun için kasım, aralık ayında girdi maliyetlerinin ne olacağı ve çiftçinin bu yılki kazancına göre ekim alanları artıp azalacak. O anlamda ÖTV, KDV'yi mazotta kaldırmak, gübrede destek vermek, tohumda da benzer desteği sağlamak çiftçinin elini rahatlatır. Ama şu anda siyasi iktidarın böyle bir düşüncesi olmadığı görülüyor” diye konuştu.

“Rekolte önümüzdeki günlerde netleşecek”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyon Üyesi Ömer Fethi Gürer, buğday fiyatlarının seyrine ilişkin ELİPS HABER’e açıklamalarda bulundu.

Buğdaydaki rekoltenin Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) ekim ve aralık aylarında açıklayacağı rakamlarla netleşeceğini söyleyen Gürer, “Öncelikle TÜİK'in mayıs ayı bitkisel üretimindeki açıklanan 20 milyon 500 ton olarak tahmin edildi. Sonrasında kuraklık, dolu ve yağışların etkisiyle kısmi olarak sorunlar oldu ama kesin rakamlar ekim ve aralık aylarında açıklanacak verilerle ortaya çıkacak. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin verdiği fiyat daha iyi olduğu için çiftçiler, Toprak Mahsulleri Ofisi'ne ürününü satıyor. Ancak onlar da 6,5 milyon ton beş ayda hasat öncesi yurt dışından arpa, buğday ithal ettikleri için depoları dolu olduğundan alım yapamadılar. Randevu sistemi tıkandı. Bu nedenle uzun ara randevular verildi ya da hiç ulaşılamadı. Bundan beri ciddi sorun oluştu. Şu anda Toprak Mahsulleri Ofisi çoğu deposunu, silosunu sattığı için de açık alanlarda, yerler kiralayıp ya da daha önce sattığı yerlerde geri kiralayarak buralara ürün almaya çalışıyor. Ama rakamsal olarak verilerin tam olarak açığa çıkması önümüzdeki süreçteki verilerle olacak” açıklamasında bulundu.

“Tahıl koridorunun ne olacağı meçhul: Fiyatların yükselişe geçip geçmeyeceğini zaman gösterecek”

Gürer, bazı bölgelerde buğday hasadının devam ettiğini belirterek, “Ağustos ayı sonu itibariyle hasat bitecek. O bittiği dönemde rakamları görmüş olacağız. TMO’nun alımı açısından geçmiş yıllara göre daha çok alıyor. Çünkü TMO teşvik ve destek dahil 9 bin 250 liradan alıyor. Özel sektör 6-7 yedi bin aralığından alıyor. Bu nedenle daha çok TMO’ye yöneliş var. TMO’da ortaya çıkan sorunun bir nedeni bu”­ dedi. Önceki yıl buğday fiyatlarının dünya piyasalarında dengeli seyrettiğini söyleyen Gürer, “Tahıl koridorunun ne olacağı meçhul. Şu anda küçük ölçekli çiftçiler tarlada ürününü satmak zorunda olduğu için çoğu tüccara verdi. Girdi maliyetleri artıyor. Mazot, gübre fiyatlarında artış var. Bunların yansıması önümüzdeki günlerde Tahıl Koridoru’ndaki süreçle birlikte buğday fiyatlarının dünyada yükselişe geçip geçmeyeceğini gösterecek. Bu durumda stoklayanlar para kazanacak. Gene çiftçimiz para kazanmayacak” diye konuştu.

“Yabancı çiftçiyi kazandırmaktan vazgeçmek lazım”

Gürer, Türkiye’nin şu anda ortalama 8-10 milyon aralığında buğday ithal ettiğini ifade ederek, “Bu ithal ettiği buğdayı işiyor. Un, makarna, irmik yapıp yurt dışına satıyor. Normal koşullarda Türkiye coğrafyasında bunu biz yetiştirebiliriz. Türkiye kendisi ortalama 20 milyon buğday üreten bir ülke olarak bu 10 milyonu üretip kendi çiftçisine bu parayı kazandırabilir. Ama biz her yıl ithal buğday alarak onu işleyip dışına satmayı sürdürüyoruz. Onu da sonlandırmak gerekir. Çünkü ülkemizde kendi topraklarımızda bu işi biz kendi kendimize kendi çiftçimizle yapabiliriz. Bizim çiftçimize kazandırmak yerine yabancı çiftçiyi kazandırmaktan vazgeçmek lazım” ifadelerini kullandı.

“Gübredeki fiyat artışı yüzde 90’ı buldu: Mazot 38 liraya çıktı”

Gürer, çiftçiyi üretime teşvik etmek ve çiftçinin kazanmasını sağlamak için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:

“Birincisi taban fiyatı bir yıl önceden açıklamak gerekir. Girdi maliyetleri artı makul kar artı enflasyon. Bu üçünü bir araya getirdiğiniz zaman çiftçi her koşulda üretimi yapar. Çünkü çiftçinin tarlası var, traktörü var. Ekim yapmak zorunda. Yapacak başka işi yok. Zaten yaş ortalaması 55’in üzerinde bir çiftçi yoğunluğumuz var. Onlar da arazilerini ekipmanlarını değerlendirmek isteyecekler. Ama şu anda gübrede fiyat artışı altı ayda yüzde 90’ı buldu. Mazotta ise geçen ekim dönemi 19 lirayken bu dönem 38 liraya kadar geldi. Onun için kasım, aralık ayında girdi maliyetlerinin ne olacağı ve çiftçinin bu yılki kazancına göre ekim alanları artıp azalacak. O anlamda ÖTV, KDV'yi mazotta kaldırmak, gübrede destek vermek, tohumda da benzer desteği sağlamak çiftçinin elini rahatlatır. Ama şu anda siyasi iktidarın böyle bir düşüncesi olmadığı görülüyor.”

“Gübresiz ekimler artabilir”

Mazot ve gübre fiyatlarındaki artışın devam etmesi durumunda gübresiz ekimlerin artacağına dikkat çeken Gürer, “Buğdayda kuru tarım alanından bir dönemde 140 ila 270 aralığında ürün elde edilir. TÜİK rakamı 270. Bizim orada 140 ile alınıyor. Eğer sulu tarım yapımı olanakları yaratılırsa bu anlamda çalışma yapılsa 550’nin kilonun üzerinde ürün alınır. O da çiftçinin elini rahatlatır. Verim artışı girdi maliyetlerine daha göreceli olarak sorunsuz kılar. Aksi takdirde önümüzdeki süreçte sıkıntıların oluşması olağandır. Bunun için yapılması gereken girdi maliyetlerini düşürmek, girdi maliyeti düşerse bu raftaki ürünün maliyetine kadar yansır” ifadelerini kullandı. TMO’nun açıkladığı rekolte artışının vatandaşın sofrasına yansıması olmayacağını açıklayan Gürer, “Şu anda zaten mevcut haliyle buğday ve un fiyatları doğal olarak bu yılki piyasa fiyatlarıyla oluştu. O nedenle ekmek fiyatları arttı. Soframıza yansıyabilmesi için girdi maliyetlerinin düşmesi lazım. Aracılık sisteminin dağıtılması lazım. Devletin bu konuda sübvanse etmesi lazım” dedi.

Editör: Deniz Dalgıç