MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye-Rusya-Çin (TRÇ) ittifak önerisine ilişkin yeni açıklamalarda bulundu. Bahçeli, önerinin Türkiye’nin coğrafi konumu, diplomasi ve siyasetin ruhu ile yeni yüzyılın stratejik ortamına uygun olarak tasarlandığını söyledi.
Türkgün’ün aktardığına göre, TASAV Başkanı İsmail Faruk Aksu’ya konuşan Bahçeli, NATO müttefiki ABD ile ilişkilerin, ekonomik, siyasi ve güvenlik boyutlarıyla eşitlik ve karşılıklılık temelinde yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Bahçeli, Avrasya’nın merkezinde yer alan Türkiye’nin başta Rusya, Çin ve İran olmak üzere Karadeniz ve Hazar Havzası ülkeleriyle bölgesel barış ve istikrarı güçlendirecek çok boyutlu ve uzun vadeli politikalar izlemesi gerektiğini ifade etti.
Bahçeli, şöyle devam etti: "21’inci yüzyılın stratejik odağı durumundaki Avrasya’nın merkezinde yer alan Türkiye’nin, başta Rusya, Çin ve İran olmak üzere Karadeniz ve Hazar Havzası ülkeleriyle bölgesel barış ve istikrarı güçlendirmeyi, iş birliği imkânlarını geliştirmeyi hedefleyen çok boyutlu ve uzun vadeli politikalar izlenmesi gerektiğini düşünüyoruz."
"Türkiye’nin, dünya nüfusunun yaklaşık yarısının, Avrasya coğrafyasının yüzde 60’ının ve dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 30’unun bir araya geldiği bir yapı ile iş birliği her açıdan çok değerlidir" diyen Bahçeli, şunları söyledi:
"Türkiye bölgesel bir güç olmanın da ötesine geçerek hem Batı hem de Doğu ile diyalog kurabilen nadir bir ülke örneği sergileyerek Asya’daki güvenlik ve politik denklemi etkileyebileceğini göstermektedir. Bu girişimler esasen yeni de değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminden itibaren de Türkiye milli hedefler ve menfaatler doğrultusunda Selçuklu kartalı misali hem Doğu'ya hem de Batı'ya bakan bir anlayışla Türkiye merkezli politikalar belirlemiştir. Bu iki örgütle ilişki de Türkiye’nin kökü çeyrek asır öncesine dayanan Asya-Pasifik açılımı sürecinin bir devamıdır. Günümüzde ABD ve Avrupa devletleri ekonomik olarak görece güç kaybederken mevcut uluslararası düzenin kurumlarını ve kurallarını da çalıştırmamaktadır. BM sistemi de IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar da etkinliğini kaybetmiştir.
Esasen NATO ve AB açısından yapılması gereken değerlendirme, NATO müttefiklerinin Türkiye için tehdit teşkil eden unsurlara, girişimlere ve ittifaklara alenen neden destek verdikleri olmalıdır. Türkiye’nin Batı blokundan uzaklaştığını iddia edenlerin öncelikle hem NATO müttefiklerimizin bu yaklaşımını hem de 1963 yılından beri AB’nin bizi kapısında bekletip, bizden çok daha sonra başvuran ve ekonomik ve siyasi anlamda çok gerimizde olan ülkeleri üyeliğe kabul ettiğini sorgulamaları gerekmektedir. Çok kutuplu bir dünya düzenine geçiş arayışlarının arttığı, yeni paylaşım savaşlarının ve güç kaymalarının yaşandığı bir dönemde Türkiye'nin Batı'dan vazgeçmeden Doğu ile yani Asya ile ekonomik, siyasi ve kültürel iş birliğini geliştirmesi Türkiye’nin gelecek hedefleriyle uyumlu olacaktır.”
Yazının devamı için tıklayınız..