Nefes gazetesi yazarı Nuray Babacan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile DEM Parti arasında yaşanan tartışmayı ve iktidar kulislerinde konuşulanları bugünkü köşesine taşıdı. Babacan, AK Parti kulislerinde son dönemde Suriye’nin kuzeyinde YPG üzerinden yapılan yeni pazarlıkların, hem açılım sürecini sabote etme hem de varılan anlaşmalardan uzaklaşma olarak değerlendirildiğini aktardı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 13 Ağustos’ta Suriyeli mevkidaşı Esad Hasan Şeybani ile yaptığı ortak basın toplantısında, “Bizim de artık tolere etmekte zorlandığımız gelişmeler var. Örgütün Suriye’de güven telkin edici bir gelişmesini görmüyoruz. Tam tersine, süreçlerden faydayı maksimize etmek için beklediklerini görüyoruz. Enayi değiliz” ifadelerini kullanmıştı.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan ise Fidan’ın sözlerine, “Hakan Fidan’ın dili sürecin ritmine ve tonuna uygun değil” diyerek tepki göstermişti.
Nuray Babacan, "Açılımı Suriye'ye çıpalayanlar" başlıklı yazısında şunları söyledi;
- Terör Örgütü Lideri Abdullah Öcalan’ın Şam hükümeti ile SDG arasında yapılan 10 Mart anlaşması konusunda pozisyon almaması, DEM yönetiminin sık sık Suriye’de sadece kuzeydeki gelişmeleri önceleyen açıklamalar yapması, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan üzerinden hükümetle polemiğe girmesi ‘şüpheyle’ değerlendiriliyor.
- Türkiye’nin ve Şam yönetiminin bölgede varlık göstermesini istenmediği YPG’nin 3-4 bin PKK’lının elinde olduğu, Şam yönetimiyle yapılan 10 Mart anlaşmasını sabote etmek için son günlerde belirgin bir faaliyete geçtikleri bilgisi paylaşılıyor. Yapılanlar, 'Bu süreçte ne koparırsak kardır anlayışına’ bağlanıyor.
- Son çıkışlar, bölgedeki Kürt ve Arap aşiretlerinin komiseri olarak hareket eden YPG’nin, kendine yönelik yeni avantaj sağlama çabası olarak yorumlanıyor. DEM yönetiminin açıklamaları, ‘örgütten alınan talimat’ olarak değerlendiriliyor.
- Ayrıca Şam hükümetinin şimdiye kadar bölgede sadece Kürt aşiretleri muhatap aldığı, en az onlar kadar nüfusa sahip Arap aşiretleriyle ilişki geliştirmeye başlaması üzerine kriz çıktığı anlatılıyor. Bölgenin sosyolojisine farklı bakışın, rahatsızlık yarattığı iddialar arasında.
- Bütün bunlar, Suriye’nin kuzey bölgesinde yüzde 6-7 nüfus varlığı ile coğrafyanın yüzde 35’in de hüküm sürme çabası olarak yorumlanıyor. Tüm bu zorlamalara karşın, son seçimlerde 300 kişilik parlamentoda sadece 6 milletvekili çıkarabildikleri de notları arasında.
- SDG’deki Kürt ve Arap aşiretlerinin söz hakkı olmadığı, tüm kontrolü PKK’nın üstlendiği, anlaşmanın ardından bu etkilerini kaybetme korkusu yaşadıkları savunuluyor. Bu ekibin Türkiye’deki çözüm sürecini sabote etme çabası içinde olduğu istihbaratçıların iddiası.
- Hükümet kaynakları, ABD’nin ve Avrupa’nın gelişmelere Türkiye’yle uyumlu bir açıdan baktığını savunuyor. Kesinlikle bölünmüş bir Suriye istenmediği, geçiş sürecinin Şara hükümeti tarafından tamamlanmasına karar verildiği anlatılıyor. 'Temel uzlaşmadan sapma yok' yorumları yapılıyor.
- Ancak iktidar için asıl sorunun, Öcalan ve DEM yönetiminin Suriye’de varılan anlaşmaya karşı nasıl tavır geliştireceği. Fidan üzerinden başlatılan tartışma bununla ilişkilendiriliyor. 'Biz enayi değiliz' sözü sanki Türkiye’deki gelişmeler ve açılım süreciyle ilgili söylenmiş gibi tepki gösteren DEM’in asıl niyeti sorgulanıyor.
Hatta, Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye verilen mesajın, 'Eğer siz Suriye’de bizim aleyhimize adım atarsanız, Türkiye’deki açılım çabalarını sabote edersiz…' olduğunu öne sürenler var…"