Selim Ercan
Kadın haklarından eğitime, laiklikten gençlerin geleceğine kadar birçok önemli başlığı değerlendiren Güler, Atatürk’ün emanetine sahip çıkmanın bir görev değil, bir yaşam biçimi olduğunu söyledi.
Güler, kariyer yolculuğunu ve dernekle tanışma sürecini anlatarak, TÜKD Genel Başkanlığı’na 2021 yılında seçildiğini belirtti. Güler, yıllardır kadın hakları savunuculuğu yaptığını, bu mücadeleyi örgütlü bir yapıda sürdürmenin önemine inandığını söyledi.
“Kurucu kadınlar geleceği görerek yola çıktı”
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin 1949 yılında, üniversite mezunu kadınların toplumsal yaşamda daha etkin olabilmeleri amacıyla kurulduğunu hatırlatan Meral Güler, kurucuların vizyoner duruşuna dikkat çekti. Güler, öncü kadınların ismini anarak, “O dönem Cumhuriyet’in ilk nesil kadınları, eğitimli olmanın yetmediğini, örgütlenmenin ve dayanışmanın gerekliliğini görerek bu yapıyı kurdu.” dedi.
“Uluslararası bağlar kadın mücadelesini güçlendirdi”
TÜKD’nin kurucularının, kısa süre içinde Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu (IFUW) ile iletişime geçerek Türkiye’yi temsil etme hakkını kazandıklarını belirten Güler, bu temasın derneğin hem vizyonunu genişlettiğini hem de Türkiye’de kadın hareketine uluslararası bir boyut kazandırdığını söyledi.
“Kamu yararına statü, toplumsal güvenin ifadesidir”
1993 yılında TÜKD’nin “kamu yararına çalışan dernek” statüsü kazanmasının çok önemli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Güler, bu unvanın devletin ve toplumun derneğe olan güveninin kurumsal bir ifadesi olduğunu söyledi ve bu statünün çalışmaları toplumun bütünü için değerli kıldığını ekledi.
TÜKD’nin 75 yıllık yolculuğunu da değerlendiren Meral Güler, Türkiye’de kadın haklarının gelişiminde derneğin iz bırakan projeler yürüttüğünü vurgulayarak şöyle dedi:
“Bugün geldiğimiz noktada hâlâ mücadele bitmiş değil. Ancak kararlılığımız daha da büyüdü. Çünkü Atatürk’ün çizdiği yolda yürüyen kadınların umudu ve mirası bize emanet.”
