Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin, kırdan kente göç eden insanların sanayiye ve kamuya değer kattığını ancak barınma ihtiyaçlarının uzun süre göz ardı edildiğini belirtti. “Biz bu insanlara layık oldukları yaşam alanlarını sunmak yerine kaynakları sanayi yatırımlarına yönelttik. Konut üretimini de piyasanın insafına bıraktık” dedi.

Kontrolsüz piyasa kentleri dönüştürdü

Şahin, ölçüsüz bir piyasa mekanizmasının kentleri rastgele imara açtığını, bunun da yozlaşmış ilişkiler ağına zemin hazırladığını vurguladı. “Bugün Türkiye’de rant, üretimden değil, gayrimenkulden elde ediliyor. İnsanlar meslekleriyle değil, sahip oldukları konutlarla kendilerini tanımlar hale geldi” şeklinde konuştu.

Gayrimenkul yatırımı üretimi ve inovasyonu engelliyor

Konutun bir yatırım aracına dönüşmesinin ekonomi üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu belirten Şahin, Türkiye’deki ulusal tasarrufların çok büyük bir kısmının inşaat sektörüne aktarıldığını söyledi. “Her yıl yaklaşık 100 milyar dolar gayrimenkule yatırılıyor, sanayi ve AR-GE’ye yalnızca 50 milyar kalıyor. Bu sürdürülemez bir ekonomik yapı demektir” ifadelerini kullandı.

Devletin üç temel konut politikası sorumluluğu var

Şahin’e göre, devletin konut politikalarında üstlenmesi gereken üç temel sorumluluk bulunuyor:

Planlama: Hangi şehirde, hangi özellikte, ne kadar konuta ihtiyaç olduğunu belirlemek.

Piyasa düzenlemesi: Gayrimenkulün aşırı sermaye çekmesini engellemek.

Sosyal konut yatırımı: Alt ve orta gelirli gruplar için doğrudan konut üretmek.

Sosyal konut olmadan ekonomik denge sağlanamaz

Şahin, devletin sosyal konut projelerine öncelik vermesi gerektiğini belirterek, bu adımın yalnızca barınma krizini çözmekle kalmayacağını, aynı zamanda ekonomiyi de dengeleyeceğini söyledi. “İnsanların barınma sorunu çözülürse, ellerindeki kaynakları üretime, eğitime ve gelişime aktarabilirler” dedi.

Ücretsiz girişli 2 halk plajı daha açılacak
Ücretsiz girişli 2 halk plajı daha açılacak
İçeriği Görüntüle

Konut politikası sadece yapı üretimi değil, toplum inşasıdır

Programda altını çizdiği bir diğer önemli nokta ise konutun yalnızca bir bina ya da yatırım aracı değil, toplumun genel refah yapısını belirleyen bir unsur olduğuydu. “Barınma hakkı, refah devleti anlayışının temelidir. Devlet bu sorumluluğu üstlenmeden sağlıklı bir sosyal yapı kurulamaz” ifadeleriyle konunun toplumsal yönünü vurguladı.

Muhabir: Dursun Erkılıç