Pendik'te Işıl Öykü Dinç(15)'in hayatını kaybettiği kazaya ilişkin, 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenen sanık Ömer Faruk Ballı (26) ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada savunmasını yapan Ballı "Alışveriş yaptıktan sonra Tuzla'ya doğru yola çıktık. İDO'yu geçtik sağ kör noktamda bir ses duydum. Sesle birlikte nişanlımın üzerinde cam parçaları gördüm. Yavaşlayarak sağa çektim. Araçtan indim, arkasına doğru bakarak birine çarptığımı fark ettim. Psikolojik olarak çok yoruldum. Maalesef böyle bir olay yaşandı. Ailesinden çok özür dilerim" dedi. Işıl'ın annesi Özlem Dinç ise mahkemede "Sanık aynı aracı kiralasın 50-60 kilometre hızla bana çarpsın eğer ölürsem şikayetten vazgeçeceğim. Kaza tespit tutanağını kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidindeydi" dedi. Duruşma, eksik hususların giderilmesi için 23 Aralık’a ertelendi.
Olay, 18 Mayıs’ta Kaynarca Mahallesi Erol Kaya Caddesi Tuzla istikametinde meydana geldi. 34 KAB 356 plakalı otomobilin sürücüsü Ömer Faruk Ballı (26), yolun karşısına geçmek isteyen Işıl Öykü Dinç'e çarptı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Yapılan müdahalelere rağmen Dinç olay yerinde hayatını kaybetti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma tamamlandı. Ömer Faruk Ballı'nın (26) 'Taksirle ölüme neden olma' suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istendi.
Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, baba Yunus Dinç ve taraf avukatları katıldı. Duruşmaya çok sayıda kişi de destek için geldi.
"Ailesinden özür diliyorum"
Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, "Olay günü Pendik’e gidiyorduk. AVM’ye geçtik. Alışveriş yaptıktan sonra Tuzla’ya doğru yola çıktık. İDO’yu geçtik sağ kör noktamda bir ses duydum. Sesle birlikte nişanlımın üzerinde cam parçaları gördüm. Yavaşlayarak sağa çektim. Araçtan indim, arkasına doğru bakarak birine çarptığımı fark ettim. Sonrasında eşime dönüp iyi misin? dedim. Sonrasında olay yerine geçtim. Olay yerine geçtiğimde arkamdan eşim geliyordu. 112’yi aradınız mı diye bağırdığımda birkaç kişi aradığını söyledi. Sonrasında bir anda bağrışmalar oldu, aracı kim sürüyordu şeklinde bağrışmalar olunca polis memurları zaten oradaydı. Eğildiğim nabzına bakmaya çalıştığım esnada polis memurları ekip aracına binmem gerektiğini söyleyip bizi uzaklaştırdılar. Bu olay nedeniyle üzgünüm, çok pişmanım. Psikolojik olarak da çok yoruldum. Sosyal medyadan hakaret ve ölüm tehditleri aldım. Can güvenliğim yönünden korkuyorum. Maalesef böyle bir olay yaşandı. Ailesinden çok özür dilerim" dedi.
"Kızıma verilen kusuru kabul etmiyorum"
Hayatını kaybeden Işıl Öykü’nün babası Yunus Dinç beyanında, "Sanığın bir sağlıkçı olarak hatta yoğun bakım hemşiresi olarak, yanında oturduğunu söylediği Ayten B. de yoğun bakım hemşiresidir. Böyle bir kaza olduktan sonra yalnızca nabzını kontrol etmesi... Polis otosunu götürülürken ben yoğun bakım hemşiresiyim diyerek müdahalede bulunmuyor. 50-60 kilometre hızla gittiğiniz bir yolu frene bastığınız ya da birine çarptığınız anda yaya tam kusurlu olsa bile yaya ters basar, bacağı kırar, kolunu kırar ancak ölüm olmaz. Sanığın hıza ilişkin beyanını kabul etmiyorum. Ayrıca kaza tespit tutanağında kızıma verilen kusuru da kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidi üzerindeydi" dedi.
"50-60 kilometre hızla bana çarp, ölürsem davadan vazgeçeceğim"
Anne Özlem Dinç ise "Sanık aynı aracı kiralasın 50-60 kilometre hızla bana çarpsın eğer ölürsem şikayetten vazgeçeceğim. Kaza tespit tutanağını kabul etmiyorum. Kızım yaya geçidindeydi. İç İşleri Bakanlığı Ali Yerlikaya’nın tv programında verdiği demeçte şöyle söylüyor; bir aracın bir kişiye çarpıp ölüme sebebiyet vermesi ve vücutta doku hasarı verebilmesi için en az 80 kilometre hızla çarpması gerekiyor. Buna ilişkin elimizde video görüntüleri var. Işıl’ın yere düştükten ambulansa bindirilene kadar görüntüleri var. Sanık veya eşi asla kızımın başında değiller. Çevredekilerin, doktor yok mu? Hemşire yok mu? Diye bağırmalarına dair görüntü kayıtları var. Çevreden bir vatandaşın kızıma kalp masajı yaptığına dair görüntüler ve tanıklarımız var" dedi.
"Işıl’ın havada uçtuğunu gördüm"
Duruşmada pedagog eşliğinde SEGBİS ile tanık olarak dinlenen 15 yaşındaki N.R., "Olay 18 Mayıs’ta oldu. Olay günü biz sahil tarafındaydık ve karşıya geçecektik. Karşıya geçmek için kaldırımda yürüyorduk. Benim önümdeki iki kişiye yol verirken Işıl’ın havada uçtuğunu gördüm. Dona kaldım ve sonra Işıl’ın yanına gittim"dedi.
"Işıl'ın uçtuğunu hatırlıyorum"
Mahkeme hakiminin, 'karakolda Işıl’ın kırmızı ışıkta geçtiğini beyan etmişsin' sorusu üzerine tanık N.R., "Ben ışığı hatırlamıyorum. Sadece Işıl’ın uçtuğunu hatırlıyorum. Ben olayın şokundaydım. Polisler üzerime geldi, hırpaladı. Karakolda ne dediğimi hatırlamıyorum. Şimdiki beyanım doğrudur" dedi.
"Ömer kızın nabzına bakmak istedi polisler götürdü"
Olay günü sanığın yanında bulunan sanığın eşi tanık Ayten Ballı ise, "Sanık eşimdir, öğle saatlerinde Pendik’e gelinliğimi almaya gitmiştik. AVM’ye girip Tuzla’ya doğru dönüş yolundaydık. Trafikte normal akıştayken sağ tarafımda bir anda gölge gördüm. Ve tak diye bir ses geldi. Ömer durup aracı sağa çekti ve araçtan indi. Benim sağ tarafımdaki cam buzlu şekilde inmiş durumdaydı. Neye çarptığımızı da bilmiyorduk. Sonrasında Ömer aşağı indi, ben inmeye çalıştım. Sağ taraftaki kapım yarıya kadar açılabildi. Ben de indim. Ömer iyi misin dedi, iyiyim dedim. Sonrasında yerde yatan kızın yanına ilerledik. Ömer kızın yanına doğru ilerledi. Nabzına bakmaya çalıştı ancak polisler onu götürdü. Etraftaki insanlar 112’yi aramıştı. Ömer'i araca bindirdiler." dedi. Duruşma, eksik hususların giderilmesi için 23 Aralık’a ertelendi.




