Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Edirne'de düzenlenen "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingine katıldı. Burada gündeme yönelik konuşan CHP Lideri Özel, asgari ücretin 39 bin lira olması gerektiği talebini yeniledi.
Vatandaşlara seslenen Özel, "Kimin kökeni, inancı, etnisitesi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti'nin evladıdır, ay yıldızlı ve al bayrağın altındadır, Gazi Mustafa Kemal'in evladıdır. O demokratlar bizimdir! Biz Türkiye İttifakı'yız, biz sahip çıkacağız bu ülkeye" dedi.
Özel'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
"Var gücümüzle mücadele ediyoruz"
“Edirne, Osmanlı'ya başkentlik yapmış eşsiz bir kent. Yılda 5 milyon turist geliyor bu kente. Ama Selimiye Camii, Edirne'mizin göz bebeği, Koca Sinan'ın emaneti Selimiye Camii'ni perişan ediyorlardı. Başvurular yapıldı, durduruldu, yenisi yapıldı. Bir dizi beceriksizlik, bir dizi kötü niyet! Güya bunlar muhafazakar olacak... Sen Koca Sinan'ın eserini muhafaza edemiyorsun, bir de 'muhafazakar siyasetçiyim' diye milletin duygularıyla oynuyorsun. Yazıklar olsun, yazıklar olsun!
Bunlar ne Osmanlı'nın ne Cumhuriyet'in biriktirdiği hiçbir güzelliği gerçek anlamda benimsemiş, içselleştirmiş insanlar değil. Cumhuriyet Halk Partisi; geçmişiyle, tarihiyle, Selçuklu'yla, Osmanlı'yla ve Cumhuriyet'le oralarla gönül bağı kurmuş. Bugün korunacak bir şey varsa, muhafaza edilecek bir değer varsa; binada olsa, camide olsa, köprü de olsa ya da insani değerler de olsa, onları muhafaza etmek koca yürekli demokratların işidir, demokratların işidir."
Biz Türkiye İttifakı olarak; Türkiye'nin elbette aslan sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, sosyalist demokratları, liberal demokratları, Kürt demokratları, Alevi’si, Sünni’si... Kimin kökeni, inancı, etnisitesi ne olursa olsun; değil mi ki Türkiye Cumhuriyeti'nin evladıdır, değil mi ki bu sınırların içinde vatandaşıdır, Ay Yıldızlı, al bayrağın altındadır, Gazi Mustafa Kemal'in evladıdır; o demokratlar bizimdir! Biz Türkiye İttifakı'yız, biz sahip çıkacağız bu ülkeye.
Devletin sorumluluğunda olan ancak yapılmadığında şehirlerin susuz kaldığı hizmetler nedeniyle belediyeleri suçlayan bu anlayışa karşı, belediyemiz kendi imkânlarıyla çözüm üretmeye çalışıyor. Yeni kuyular açıyor, şehrin su sorununu belediye olanaklarıyla gidermeye uğraşıyor.
Edirne’de kent lokantası açıldı ve yoğun ilgi görüyor. Halk kafe hizmet veriyor. Konak Edirne, kadınlar için yepyeni bir yaşam alanı haline geldi. Doğal yaşam alanı oluşturuldu, mama fabrikası kuruldu; Can Dostları unutulmadı. Belediye arazilerinde üretilen buğday ve arpa ile besicilere destek sağlanıyor. Sıfır atık marketle geri dönüşüm atıkları sosyal desteğe dönüştürülüyor.
Tüm bunlar yapılırken, birileri de bu hizmetler yapılmasın diye bakanlara ‘Silkeleyin bunları’ diyebiliyor, bunu canlı yayında söylüyor. Ne demek bu? Belediye vergi borçlarını bir seferde, faiziyle alın, hepsini alın demek. Oysa yapılan tüm bu çalışmalara rağmen vergi borçlarının tamamı ödendi. SGK borçlarının tamamı için karar alındı, imzalar atıldı, oylar verildi.
Yalnızca 20 ayda bu kadar altyapı yatırımı, bu kadar sosyal belediyecilik yapılırken; aynı zamanda tüm borçlarından kurtulan Filiz Başkan’a yürekten bir alkış istiyorum. Helal olsun kendisine, helal olsun ekibine.
Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde haksız saldırılara karşı onun arkasında duran Baran Yazgan kardeşim de var. Aslan gibi bir milletvekili. Belediye başkanının yetiştiği yerde onun yaptıklarını anlatan, yetişemediği yerde bizzat gidip mücadele eden bir il başkanımız, bir örgütümüz var. Hepsine yürekten alkış istiyorum.
Biz AK Parti olarak samimiyetle ve var gücümüzle mücadele ediyoruz. Bu şehrin evlatları olarak Edirne’ye elimizden gelen katkıyı sunuyoruz. Ancak seçim yaklaşınca bu şehirden oy isteyen, seçim zamanı buraya yüzünü dönenler; seçimden sonra yetkiyi alıp Ankara’ya gidince arkasını dönüyor.
Bu işler yandaş basına yalan manşet attırmakla, yerel basına asılsız yazılar yazdırmakla olmaz. Söylediğimiz sözün arkası dolu olmasa, eleştirilecek bir eksiklik olsa, burada başarı yerine başarısızlık konuşulsa bu meydan böyle tıklım tıklım dolar mıydı?
Özgür Özel’den TARSİM eleştirisi
TARSİM’e gidelim, parasını verelim’ diyorlar. Parayı alırken öyle bir zevkle sayıyorlar ki; tek tek sayıp çekmeceye atıyorlar. Doğru değil mi? Bakın, bunu görün. Ellerini kaldırıp böyle yapıyorlar. TARSİM yapılırken parayı alırken büyük bir iştahla sayıyorlar, çekmeceye koyuyorlar.
Ama sonra kuraklık oluyor. Çiftçi diyor ki: ‘Buğday düştü, dekarda altmış-yetmiş kilo aldım, zarar ettim.’ Peki şimdi gelip tersine para veriyorlar mı? Hayır. ‘Sen altmış kilo biçmedin, yüz elli kilo biçtin’ diyorlar. Çiftçi de diyor ki: ‘Kardeşim, benden iyi mi bileceksin? Gel bak, ben altmış kilo biçtim. Ortalamaya bakıyorsun ama gerçek ortada.’
Parayı alırken iştahla alanlar, vermeye gelince titreyerek veriyor. Değil mi? Bu sistem böyle. Tüccar gibi davranıp çiftçiyi yan bastıran, kandıran bir anlayış var.
Vallahi bundan sonra buna karşı duracağım. Ben duracağım. Partim de gelip hiçbirinizi yazarken, çizerken, ödeme yaparken kandırmayacak. TARSİM’de çiftçi dost olacak. Aksi olursa, çiftçinin düşmanı bu kardeşiniz olacak. Size söz veriyorum.
“Türkiye’yi şirket gibi yönetiyorlar”
Eğer bir haneye ayda 97 bin lira girmiyorsa, bunun altı yoksulluktur; yani fakirliktir. Şimdi meydana bakın. Dürüstçe bakalım. Üç-beş kişi değil, yanınızdakine de bakın. Mesela Osmaniye milletvekilinin durumu iyi olabilir; ama buradaki vatandaş ‘Emekliyim’ diyor. Emekli öğretmen var, geliri yetersiz.
Şimdi soruyorum: Aylık geliri 97 bin liranın altında olanlar el kaldırsın. Bakın şu meydana. Bu meydan, Türkiye’nin en büyük korosudur ve en acıklı şarkısını söylüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mikrofonu eline alınca söylediği ‘Nereden nereye’ diye bir şarkı var ya, işte bu meydan ona eşlik etmesin. Edirne’nin çok bilmiş milletvekilleri, Edirne’nin AK Partili yöneticileri gelsin, bu acıklı şarkıyı burada görsün. Bu milletin sesini duysunlar. Bu halkın ne yaşadığını fark etsinler.
AK Parti 23 yıldır iktidarda. Hatırlayın, ilk geldiklerinde ne demişlerdi? ‘Bana yetkiyi verin, ülkeyi şirket gibi yöneteceğim.’ Hakkını teslim edelim, gerçekten dediğini yaptı. Nasıl yaptı biliyor musunuz? Bir kabine açıklıyor; Milli Eğitim Bakanı’nın özel okul zinciri var, Sağlık Bakanı’nın özel hastaneler zinciri var, Turizm Bakanı’nın otelleri, turizm şirketleri var. Gerçekten Türkiye’yi şirket gibi yönetiyorlar.
Peki bu şirketin adını biliyor musunuz? Bilenler var: Kara Düzen Anonim Şirketi. Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti’nin kurduğu bu kara düzenin anonim şirketi. Madalya üstüne madalya alıyorlar, rekor üstüne rekor kırıyorlar.
Ama vergiyi kimden alıyorlar? Sizden alıyorlar. Ayrıcalığı kime tanıyorlar? Başkalarına tanıyorlar.
“AK Parti’den önce sekiz çeyrek altın alan maaş, bugün bir buçuk çeyrek altına düştü”
AK Parti iktidara gelmeden önce, bugün beğenmedikleri DSP’nin, rahmetli Bülent Ecevit’in; ANAP’ın, rahmetli Mesut Yılmaz’ın ve MHP’nin, Devlet Bahçeli’nin yer aldığı üçlü koalisyon döneminde en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek altına karşılık geliyordu.
Bugün bir çeyrek altın yaklaşık 11 bin lira. En düşük emekli maaşı ise 16 bin 800 lira. Yani emeklinin maaşı bugün ancak bir buçuk çeyrek altın ediyor. Yarın gidin, burada Peşincioğlu Kuyumcusu var; 2002 yılındaki altın fiyatını sorun. O gün en düşük emekli maaşıyla sekiz çeyrek altın alınabiliyordu. Bugün aynı maaşla bir buçuk çeyrek altın bile zor alınıyor.
Emekliler bunu iyi düşünsün. AK Parti’den önce sekiz çeyrek altın alan maaş, bugün bir buçuk çeyrek altına düşmüş durumda.
Asgari ücretli de aynı durumda. Eskiden asgari ücretle yedi çeyrek altın alınabiliyordu. Bugün bu rakam iki çeyrek altına düşmüş durumda. Yani ciddi bir kayıp var.
Bir de buğday hesabı yapalım. AK Parti geldiğinden bu yana buğdayda altı kat zarar var. Eskiden bir kilo buğdayla bir litre mazot alınabiliyordu. Bugün aynı hesapla altı litre mazotluk bir kayıp söz konusu.
Emekli açısından baktığımızda da tablo aynı. Sekiz çeyrek altından bir buçuk çeyrek altına düşmüş bir maaş var. Emekli en az beş kat zararda. Asgari ücretli de üç buçuk kat zararda.
Eğer bu hesapları bilmiyorlarsa, gittiğimiz her şehirde soruyoruz. Malatya’da kayısıyı soruyoruz, Manisa’da üzümü, Osmaniye’de ve Adana’da pamuğu, Çukurova’da üretimi, Rize’de çayı, Ordu’da fındığı konuşuyoruz. Edirne’ye geldiğimizde ise buğdayı soruyoruz.
Edirne çiftçisi de aynı durumda. Buğday üretiyor ama aldığı para, maliyetleri karşılamıyor. Bir yıllık emeğin karşılığı, geçinmeye yetmiyor.
“Emeklinin yüzü gülene kadar mücadeleye devam edeceğiz”
(Ankara’da otelde kalan emekliler) Geceliği 200–300, hatta 400 lira olan otellere sığınmak zorunda kalan emekliler var. Aldığı maaşın yarısı otele gidiyor; kalanıyla simit, kuru ekmek, bazen de bir kase çorbayla ayakta kalmaya çalışıyor. Bayat ekmeğin arasına küflü peynir koyup hayata tutunmaya çalışan insanlar var.
Buradan Edirne’den size yeminle söylüyorum: Bu kara düzeni bitireceğiz. Bu ayıptan kurtulacağız. Yıllarca emek vermiş, alnının terini akıtmış, elleri nasır tutmuş, dirsekleri yıpranmış, ömrünü çalışarak geçirmiş emekliye yapılan bu ihaneti kabul etmiyoruz. Bu sefaleti reva görenlerden, bu haksızlığı yapanlardan sandıkta hesap sormazsak, bu milletin vicdanı rahat etmez.
Bu millet, hakkını alana kadar durmayacak. Bu millet, ‘uzun adamdan’ hakkını alana kadar durmayacak. Bu millet, emaneti bu kara düzenden alıp halkın partisine verene kadar durmayacak. Emeklinin yüzü gülene kadar, bu düzen değişene kadar, bu adaletsizlik sona erene kadar mücadeleye devam edeceğiz. Mücadeleye devam edeceğiz."




