Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu Silivri Cezaevi’nde ziyaret etti. Ziyaretin ardından açıklama yapan Özgür Özel, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.  Esila Ayık'ın tahliyesi hakkında konuşan Özel,  "Bu ayıptan 37 gün sonra dönüldüğü için kimse kimseye teşekkür borçlu değil. Yaşanan büyük bir utanç ve ayıptır" dedi.

"Terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılanma, toplumsal uzlaşı. Bunların hepsi bir zeminde olabilir" ifadelerini kullanan Özel'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Esila Ayık'ın tahliyesi

"Bir gün bile yatarı olmayan gençleri 37 gün boyunca cezaevinde tutmak yeterince ayıp. Bu ayıptan 37 gün sonra dönüldüğü için kimse kimseye teşekkür borçlu değil. Yaşanan büyük bir utanç ve ayıptır.

Kimse daha suçlama aşamasında, iddianame bile ortada yokken ön infaza tabi tutulamaz. Bunu yapanlar diktatöryel rejimlerdir.

Ankara’dan buraya siyasi bir operasyonla yollanmış Başsavcı, “Git bak, elinle koymuşsun gibi bulacaksın” denilen hiçbir şeyi bulamamıştır.

Rüşvet dediği yerden jammer çıktı, jammerı kendi adamları aldı çıktı. Ne söyledilerse boş çıkıyor, yalan çıkıyor.

Tayyip Bey eğer uygun görüyorsa en güvendiği üç hukukçuyu o görevlendirsin, en güvendiğimiz üç hukukçuyu biz görevlendirelim. Bu iddialarla ilgili Tayyip Bey’i Zekeriya Öz’ün kandırdığı gibi Akın Gürlek de kandırıyorsa bugün yol yakınken dönülüp bakılsın, bu yanlıştan dönülsün.

Sistem tıkandı. Onlar ispat edemiyorlar, bizim de anlatacak bir suçumuz yok.

Bu işin faili Erdoğan, görevlendirdiği Akın Gürlek ise, Akın Bey dönsün gitsin 'Dediğiniz gibi olmadı, bir şey bulamadık. Biz istiyoruz diye bir suç örgütü icat edemedik' desin bu iş bitsin.

"Meclis'in muhatap olması durumunda varız"

Terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılanma, toplumsal uzlaşı. Bunların hepsi bir zeminde olabilir. Eğer Devlet Bey geçmiş dönemde olduğu gibi ‘Suçlu varsa, yargılanıp ceza alsın. Yoksa beraat etsin’ diyorsa o beraatın zamanı geldi. Bir ricada bulunsun, iddianame yazılsın, tutuksuz yargılama yapılsın. Hatta TRT gelsin, canlı versin. İftiralar da görülsün, kapı gibi cevapları da görülsün. Biz haklı çıkmaktan, haklılığımızı anlatmaktan yorulduk. Birisi de çıksın, hadi bakalım çıksın, ‘Tayyip Bey’in dediği gibi oldu, Akın Beyin dediği gibi oldu’ desin. Yok işte yani. Olmayanı ne yapacağız? Zorla olmayanı çıkarıp gönlünüzü yapmayacağımıza göre siz hatanızı kabul edeceksiniz. Arkadaşlarımız çıkacak. Terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılanma, toplumsal uzlaşı, bunların hepsi birden bir zeminde olabilir. Bir taraftan Terörsüz Türkiye derken, Abdullah Öcalan’ın kurduğu parti, PKK partisiyle bir müzakere, bir uzlaşı, kurucuların birbirine teşekkürü giderken; Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin namuslu belediye başkanlarıyla böyle hesaplaşma olmaz. Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanıyla, onun partisiyle bu tip bir ilişki içine giremezsiniz. Bugüne kadar demokrasiyi borçlu olduğunuz partiyle çatışma yaşayıp, 45 yıldır terör eylemleri yapan bir partinin kurucusuyla bu süreçleri götüremezsiniz. Götürürseniz milletin vicdanından döner. Biz ilk günden beri diyoruz: Kanın durması, annelerin ağlamaması, Meclis’in muhatap olması, sürecin şeffaf yürümesi, şehit aileleri ve gazilerin de dışlanmayıp, zor durumda bırakılmamaları şartıyla biz burada varız. Biz Terörsüz Türkiye’de varız. Siz de tutuksuz yargılamada var olun. Türkiye’de tansiyon düşsün. Borsa çıksın. Milyar dolarlık rezervler boşu boşuna yanmasın. Kimse daha çok bu işlerden zarar görmesin. Bizim diyeceğimiz, söyleyeceğimiz bundan ibarettir.

“DEM Parti ile AKP arasındaki pinpon meselesini dikkatle takip ediyorum”

(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediyelerle ilgili yaptığı açıklamalara ilişkin) Birincisi belediyelerle ilgili yeni bir yapı kurulması yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi’nin, AK Partili belediyelerin de şikâyetlerini taşıyarak aktardığı bir husus. Belediyelerin çoğu elindeyken bu düzen iyi, şimdi belediyeleri kaybetmiş ‘Oturalım yeniden konuşalım. Valiliğin, kaymakamın yetkilerini konuşalım.’ Aynı Olağanüstü Hal kalkarken, Terörle Mücadele Yasasının içine nasıl OHAL yetkileri koydular, şimdi kayyımlar kalkacakken vali, kaymakamların kayyımkenki yetkilerini bir yere koymaya kalkıyorlarsa bu olacak iş değil. Ama yerel yönetimleri güçlendirmek, onların şeffaf ve adil denetimi bizim en çok isteyeceğimiz iş. Zaten yerel yönetimleri kimin denetleyeceği belli. Ama bunlar murakıpların, denetçilerin aylarca içinden çıkamadıkları dosyaları 500’er 500’er isteyip, altında kalıp, saçma sapan iddialarına bir tane somut delil bulamadılar. Savcının görevi yerel yönetimi denetlemek değildir. Yerel yönetimleri denetleyenler bir suç bulduysa onu ihbar ederler, savcı o suçun üstüne gider. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde geçmiş dönemde Sayıştay’ın bulduğu, ortaya çıkardığı birtakım şeyler var. Diyor ki ‘Burası yapılırken beklenenden fazla malzeme tüketilmiş. Efendim dijital deneyim müzesi yapılırken şuralar şuralarda fazla harcamalar olmuş.’ Bunu Sayıştay yazmış, bunu gördüğü gün Ekrem İmamoğlu, iç denetim başlatmış ve sorumluların üzerine gitmiş. Bu konuda, bu operasyondan aylar önce Ekrem İmamoğlu sorumluların üstüne gitmiş, o konuda soruşturma başlatmış, suçu ortaya çıkarmış. Şimdi bu normal işleyişler döneminde savcı devreye gireceğine, savcı yaptığı lalettayin işlere dönüp itirafçı diye Ekrem Bey’in o dönemde soruşturduğu, bakın Sayıştay‘ın hata bulup Ekrem Bey’in ‘Soruşturun’ deyip üzerine gittiği kişiyi, savcı itirafçı yapıp kullanmaya çalışıyor. Yani burada bir gün Sayın Erdoğan’la, öyle bir zemin yok şu anda, ama bir denk gelse otursak 15 dakika anlatsam, bu işin faili değilse vallahi böyle parmağını ısırır ‘Ya böyle şey mi olur?’ diye. Kendisi de belediye başkanlığı yaptı. Belediyeyi Sayıştay denetler, denetçi denetler, suç unsuru bulursa söyler. Savcı suçun üstüne gider. Burada savcı belediye denetimi yapıp suç arıyor. Denetim yapmak senin için değil ki. Suçluya karar vermiş, suçu icat etmek için arama yapıyorlar dedektörle. Onu da bulamıyorlar. O yüzden yerel yönetimlerin denetimi meselelerini geniş doğru bir zeminde konuşmak lazım ama iyi niyetli konuşmak lazım. Aslında bizde taslak hazır, biz iktidar olunca yerel yönetimlerin nasıl yetkilendireceğiz, ne kadar şeffaf denetleyeceğiz, bizde var. Tayyip Bey istiyorsa paylaşırız. O iyi niyet onda varsa. Suriye’deki durum meselesini, ben DEM Parti ile AKP arasındaki pinpon mücadelesini, topu karşı tarafa atma meselesini dikkatle takip ediyorum. Bana bu konuda bir bilgi verilmiş değil ki. Ama birisi başka söylüyor, birisi başka söylüyor. Ama okuduğumuzdan, duyduğumuzdan, çağrıdan, çağrının dilinden, çağrının coğrafyasından… Çağrıdan sonra örneğin Devlet Bey itiraf etmedi mi, söylemedi mi bazı PKK’lıların gidip Suriye’ye katılması konusunun gözetilmesi meselesinin karşılıklı olmasını, bazılarının şunu yapmasını, bazılarının bunu yapmasını? Şimdi Sayın Bahçeli’nin dediklerinden anlaşılan şu: Devlet adına görüşmeyi yapanlar birtakım taahhütlerde bulunmuşlar. Birtakım pazarlıklar yapmışlar. Devlet Bey de bunun ipuçlarını söyleyip duruyor. Tayyip Bey ise kendi milletvekillerine diyor ki ‘Pazarlık yok, anlaşma yok gidin bunu anlatın.’ Şimdi Devlet Bey’in ifadeleri Tayyip Bey’in argümanlarını çökertiyor. Tayyip Bey’in davranışları da Devlet Bey’in ortaya attığı sözü paspas ediyor. Devlet Bey bu işe ne kadar daha dayanacak, Tayyip Bey tarafından söylediği sözün yerde bırakılmasına. Ya da Tayyip Bey bu kadar her şey ayan beyanken ‘Gidin gidin anlatın onlara. Pazarlık yok, terörsüz Türkiye demek tek taraflı silah bırakmak demek.’ Şimdi taraflar başka bir şey anlatmaya başladı doğal olarak. Ben bunun böyle olacağını aylar önce söylediğimde bana saldırıyorlardı. Hepiniz hatırlıyorsunuz.

"Tayyip Bey’e sorun, Bahçeli’ye sorun"

PKK, fesih açıklaması yaparken Lozan’ı hedef aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda sessiz. Ne söylemek istersiniz?

15 Barodan ‘PKK ve barış’ açıklaması 15 Barodan ‘PKK ve barış’ açıklaması

Ben iktidarda olsam, talimatımızla devlet bir müzakere yürütmüş olsa sonra da örgüt bir bildiri yayınlasa ve yayınlanana kadar MİT orada üç gün müzakere etmiş olsa, mevcut başkanı önceki başkanı hep işin içerisinde olsam. Hükümetin başında biz olsak bana sor. Bu durumda kime soracaksınız? Tayyip Bey’e sorun, Sayın Bahçeli’ye sorun.

Ben terör örgütüyle müzakere etmiyorum ki. Terör örgütünün ifadelerini baz alıp ne yapacağım? Biz, Lozan’ı Türkiye’ni tapu senedi gören taraftayız. Bu yüzden bu meselelerin hepsini AK Parti ve MHP’ye sormak lazım."

Muhabir: Şevval Dalgıç