24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla gazetecilerle bir araya gelen Öz İplik-İş Sendikası, toplantıda hem basın emekçilerine dayanışma mesajı verdi hem de tekstil ve hazır giyim sektörünün yaşadığı krize dikkat çekti. Sendika yöneticileri, sektörün Türkiye’nin en köklü ve en fazla istihdam sağlayan alanlarından biri olduğunu ancak derin sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu vurguladı.

Öz İplik-İş Sendikası Genel Başkanı Rafi Ay'ın açıklamaları şu şekilde:

Ülkemizin en köklü ve en fazla istihdam sağlayan sektörlerinden biri olan, tekstil ve hazır giyim sanayisinin, içinde bulunduğu derin sıkıntı ve emekçilerin durumuna dikkat çekmek istiyorum.

Bildiğiniz üzere sizlerle her yıl bir araya geliyoruz. Sektörümüzle ilgili tabloyu tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyoruz. Biz her ne dediysek, her ne uyarı da bulunduysak, sonrasında gelen aylarda maalesef tüm söylediklerimizi yaşadık ve hala da yaşıyoruz.

Çalışma hayatında ciddi sorunlar bulunuyor. Genel ücretlerdeki düşüklük yanında, sendikalar örgütlenmede ciddi sorunlar yaşıyor.

Ülkemizde tekstil ve hazır giyim sektörü, üretim gücü ve yeteneğini korumaya çalışıyor.

Ancak ekonomik gelişmeler ve Türkiye’nin enflasyonla mücadele için uyguladığı sıkı para politikasının, imalat sanayiine olan olumsuz etkisi yüzünden istihdam kayıpları yaşanıyor.

Firma sayısı düşüyor. Hazır giyim ithalatında dikkat çekici bir yükseliş gözlemleniyor. Bazı Türk firmaların, maliyet baskısı nedeniyle Mısır başta olmak üzere MENA ve Güney Asya ülkelerinde imalata başladığını biliyoruz.

Küresel ekonomik belirsizlik ve tarife savaşları, imalatçı ülkeleri ve küresel markaları yeni pazar arayışlarına sürüklüyor. İmalatçı ülkelerin ithalatlarının artışı, dış ticaret fazlasının azalması, işçiler açısından ücretlerin baskılandığı bir sürece yol açma ihtimalinin bulunduğunu gösteriyor.

Bakınız; daha net olması için size kaybedilen irtifayı göstereyim:

Hadi salgın dönemini bir yana bırakalım, ihracatımız olağan dönemden yüksek, ithalatımız ise daha azdı. 2022’deki seviyemizden bu yana, ithalat artıyor, ihracat azalıyor.

Yıllık bazda, Hazır giyim ihracatı, 2022’ye göre 2024 sonunda yüzde 10 azaldı.

Hazır giyim ithalatı ise yine 2022’ye göre 2024 sonunda yüzde 55,42 arttı.

Peki bu eğilim devam ediyor mu? Evet ediyor. 2025 Ocak-Mayıs döneminde, ithalat yüzde 23,37 artarken, ihracat yüzde 6,24 azaldı.

Yani makas açılmaya devam etti. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz: Bu yıl sadece 5 ayda cebimize girecek 458 milyon dolardan olduğumuz gibi, cebimizden bir de ithalata 318 milyon dolar fazladan para verdik! Yani cari açığa sadece 5 ayda 776 milyon dolar negatif katkı oluştu. Nerede oluştu? Dünyada en güçlü olduğumuz sektörlerden birisinde oluştu.

Geçenlerde güvenilir bir iktisatçı “İşverenlere yönelik olarak, eğer siz ücretten başka şeyle rekabet edemiyorsanız, zaten başarısızsınız, gitseniz de olur” dedi. Sonra düzeltti. Temelde haklı ama bu sektör ölürse öyle etkisi kolay kolay atlatılır gibi değil.

Tekstil ve hazır giyim insanlar var oldukça olacak. Bu kesin.

Biz de söylüyoruz.

Türk işçisi verimli, Türk işçisi çalışkan. Bu sektörü ayakta tutan biziz.

Ücretle rekabet etmenin sonu yok. Ucuz işgücünün sonu yok. Dün Asya, bugün Kuzey Afrika, Yarın Sahra ve Sahra altı Afrikası.. Ertesi gün Güney Hindistan…

Burada işverenin parasını konuşmuyorum, emeğin hakkını konuşuyorum.

Burada söylediğim şu:

İşvereni devleti, tüccarı, bürokratı, bilim insanı, hepinize sesleniyorum.

Bana, 1 milyon iş yaratılacağını,50 milyar dolar para bulunacağını, cari açık sorunu da yaşamayacağımızı söyleyin...Tamam, kabul. O zaman 25 milyar dolar kazandıran, 1 milyondan fazla istihdam sağlayan sektörü yok edin !!!

İşveren kesimine sesleniyorum:

Ekonomik güven endeksi temmuzda geriledi
Ekonomik güven endeksi temmuzda geriledi
İçeriği Görüntüle

Rekabeti, emeği sömürerek değil, kalitenizle yapın. Markalaşın. Biz verimliyiz, siz de teknolojik yatırım yapın biz uyum sağlarız. Biz becerikliyiz. Türkiye’de yabancı markaların mağazaları önünde kuyruk oluyor. Buradan ders çıkarması gereken biz değil sizsiniz.

Bakın sözümü esirgemeyeceğim. Hani hepimiz aynı gemideydik, nereye gidiyorsunuz! Lüks gemilere binip Akdeniz’in öte yanını yurt bilenler!

Size sesleniyorum:

İki gün sonra fabrikalarınız elinizden gittiğinde, dönüp bize ağlamayın. Bugün size kucak açanlar, iki gün sonra işi öğrendiklerinde sizi orada tutar mı? Bundan 20 yıl önce gidenlere sorun başlarına neler geldiğini. Sağda soldaki ülkelere market açan perakendecilere sorun nasıl kapı dışarı edildiklerini.

Sözüm ona kibarlaştırarak ifade ettiğiniz “yurt dışı yatırımları artırmalıyız” laflarının ne anlama geldiğini biliyoruz.

İktidar, muhalefet tüm siyasetçilere bürokratlara sesleniyorum: Hepimiz aynı gemideysek, işçi güvertesine inin. Lüks güvertedekiler başka gemilere biniyor haberiniz olsun. Gerçek vatan evlatları bu güvertede.

Bakın her yıl 25-30 milyar dolar bu ülkeye katkı sağlıyoruz. Dış ticaret fazlası veriyoruz.

Eğer bu sürece dur denilmezse, kazandığımız parayı kaybettiğimiz gibi, bir de ithalatçı olacağız. Her 1 kuruş, üretim kaybı demek, ülkenin cebinden 2 kuruş çıkması demektir.

Sektörümüzün bir başka özelliği istihdam deposu olmasıdır. İmalat sanayiinde çalışan kadınların yüzde 35-40’ı, tekstil ve hazır giyimde çalışmaktadır. Kadın-erkek dengesinin birbirine yakın olduğu, tek imalat sanayii koludur. Hazır giyimde çalışan kadın sayısı, erkek sayısından fazladır. Emekçi kadınların kalesi tekstil ve hazır giyimdir.

Bakın, işte böylesine bir sektörde hem işyeri, hem de çalışan sayısı azalıyor. Nisan ayı itibariyle, bir önceki yıla göre işyeri sayısı 2 bin 960 azalmıştır. İstihdamdaki kayıp ise toplamda 67 bin 528 kişidir.

Size çarpıcı gelmedi mi?.. Öyleyse veriyi genişletelim: Tekstil, hazır giyim ve deride istihdam 2022 sonunda 1 milyon 305 bin kişiydi. 2025 Nisan ayı itibariyle istihdam 990 bin kişiye geriledi.

Bakın, işkolumuzun istihdam ve işyeri bakımından zirve yılı olan 2022’ye göre 315 bin 107 kişi daha az insan çalışıyor. Yine aynı dönemde 7 bin 805 işyeri artık yok. Her gün iş bulmamız gereken kişi sayısı artıyor, her gün küçük-büyük yeni bir işyeri kapanıyor.

Bir konu daha var ki, o da tarife savaşları. Tarife savaşları bizde çok ciddi tartışılmıyor ama tekstil ve hazır giyim sektörümüzde ciddi bir risk taşıyor. Öncelikle, ilk etapta bazı değerlendirmeler, Türkiye’ye göreli olarak düşük tarife uygulandığı için ABD pazarında avantaj sağlayacağı söylendi. Bu kâğıt üzerinde doğru ama gerçekte tam tersidir!

Birincisi ABD, başta Güney Asya olmak üzere, tekstil ve özellikle hazır giyim sektöründeki bazı ülkelere çok düşük tarife uyguluyor. ABD pazarında avantaj bu ülkelerde, yani biz ABD pazarına ancak markayla girebiliriz. Bizde ise küresel marka yok. Yıllardır bunun uyarısını yapıyoruz. Şimdi gerçekle yüz yüzeyiz.

Sadece kayıtlı ticaretten söz etmiyoruz. Menşe değiştirme operasyonlarının da bilisi gelmeye başladı. Başta uzak doğu ülkeleri olmak üzere, hangi pazara saldıracaksa, o Pazar ile vergi avantajı olan ülkede etiket değiştirme, başka yollarla menşe saptırma olayları görülüyor. O ülke ürünü olarak getiriliyor. Türkiye’de bu tür operasyonlarla hedef Pazar durumunda.

İkincisi, Çin başta olmak üzere ABD’nin pazarında güçlü ve yüksek tarifeyle karşı karşıya kalmış ülkeler alternatif pazarlara saldıracak. Alternatif de Avrupa ve biziz.

Avrupa ise markalı ürünlerin hâkim olduğu bir yer. Dolayısıyla, tarifeler dönüp dolaşıp bize ithalat olarak yansıyabilecektir.

Üçüncüsü, ABD ve Avrupa’nın markalı ürünleri, siparişlerini kaydırma eğilimine girecektir ki bu da başladı diyebiliriz.

Dördüncüsü, marka siparişlerinin başka ülkelere kaymasıyla oluşacak bir risk daha var.

Türkiye’ye sipariş veren markalı ürünlerin Türkiye satışları da var. Bazı markaların mağazaları önündeki kuyrukları görüyoruz. Bütün bu Türkiye’de üretilip,

Türkiye’de satılan ürünler artık ithal hale gelebilecektir.

Bu söylediklerim küresel raporlara da yansımıştır. Dünya Bankası, Haziran 2025 raporunda (Global Economic Prospects) global ekonomideki yavaşlamaya özel vurgu yapmış, Avrupa ve Orta Asya grubunun büyüme hızında da aşağı yönlü revize yapmıştır. Bu revizenin önemli bir kısmı, Türkiye ve Rusya etkisinden gelmekle birlikte, Avrupa’nın da 2025 ile 2026 büyümesi sorunlu olarak nitelenmiştir. Avrupa Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün ana pazarı konumundadır.

Dolayısıyla, hep söylediğimiz gibi; ucuz emek değil faktör verimliliği, harcıalem mal değil markalaşma-moda endüstrisi, emeği ve sanayiyi koruyucu yaklaşım şart.

Tekrar söylüyorum, bugün yurt dışına gidenin sonu yok. Avrupa Birliği ile Hindistan Serbest Ticaret Anlaşması gündemde. Mart ayında taraflar sonuçlandırmaya yakın olduklarını duyurdular.

Bugün Çin filan diyoruz ama sadece bizim sektörümüz değil, tüm sektörler için Avrupa pazarında herkesin başı belada. Hindistan, bir zamanlar Çin’in yaptığı gibi, Avrupa’nın üretimini ucuza yapma konusunda çok heyecanlı.

Bizden söylemesi. İhmallerin, sorunları görmezden gelmenin ceremesini işçinin çekmesine izin vermeyiz. Artık herkes aklını başına almalı.

Tüm bu detayları açıkça ortaya koyabiliyoruz. Çünkü okuyoruz, araştırıyoruz. Dünyayı takip ediyoruz. Çünkü biz sahadayız. Alandayız. Fabrikadayız. Üyelerimizle, işçilerleyiz.

Gördüğümüz manzara açık: Fabrikalar kapanıyor. Sipariş alamıyor. Maaşlar maalesef gününde ödenmiyor. Emekçiler enflasyona karşı ezilen ücretleriyle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Diğer yandan sendikal haklar baskı altında ihlal ediliyor.

Buradan yüksek sesle ifade ediyoruz: Bu kriz, sadece ekonomik değildir. Bu kriz, emeğin değersizleştirildiği, sosyal adaletin görmezden gelindiği bir düzene doğru yol alıyor.

Bizim çözüm yolunda çağrımız açıktır:

Emekçinin örgütlenme hakkı güvence altına alınmalıdır.

Asgari ücret tespit komisyonu yapısındaki sorunlar çözülmelidir.

Asgari ücrete, insanca bir yaşamı sağlayacak şekilde artış yapılmalıdır.

İşverenlere verilen destekler kıymetli ancak,

destekler çalışanı yaşatacak şekilde planlanmalıdır.

Emek yoğun sektörlerdeki KOBİ’lere çalışan başına verilen desteğin, ölçek gözetmeksizin tüm firmalara verilmelidir.

EYT ile kaybedilen kalifiye eleman ve iş gücünün,

işletmelere dönüşünü sağlayacak destekler verilmelidir.

Kadınların iş gücüne katılımlarının artırılması için destek verilmesi gözden geçirilmelidir.

Bugün bir kez daha yineliyoruz;

Bir yerde üretim varsa, orada emek vardır. Emek varsa umut vardır. Bu ülkenin çarkları işçinin alın teriyle dönmektedir.

Bunun adı ister kriz, ister sıkıntı, ister geçiş süreci olsun.

Bu aşamaya göz göre göre geldik.

Biz defalarca uyardık. Sanayi 4.0, ikiz dönüşüm denilen yeşil ve sayısal dönüşüm geliyor dedik. Bu yeni dünyada, tekstil ve hazır giyim yine olacak. Ancak dönüşüm ve adapte şart dedik. Üzerine gidilmedi. Sendika olarak kapasite, bilgi becerimiz var, uyum sürecinde destek verelim dedik. Umursanmadı.

Şimdi ise işverenlerin çaresizliği, emekçilerin feryadı dağları aştı. Bu süreci izleyemeyiz, sessizce bekleyemeyiz. Haklarımız için mücadele edecek, mücadelemizi de her platformda yine dile getireceğiz. Çünkü biz emeğin örgütlü gücüyüz.

Siz değerli basın mensuplarına da, bu haklı mücadelemizde sesimiz olduğunuz için teşekkür ediyoruz. Emekçileri örgütlenmeye, kamuoyunu da emekçilerin yanında olmaya davet ediyoruz. 10’uncu kez bir arada olmanın mutluluğunu yaşadığımız davetimize katılımınız için teşekkür ediyoruz. Gününüz kutlu olsun.

Muhabir: Selim Ercan