İran’ın resmi Fecr Film Festivali, bu yıl “Türkiye – İran Kültür Yılı” kapsamında Türk sinemasına özel bir bölüm ayırdı ve yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ı “özel konuk” olarak duyurdu.
Bu davet, sürgünde yaşayan İranlı sinemacıların tepkisine yol açtı. İran Bağımsız Sinemacılar Derneği (IIFMA), Ceylan’a açık bir mektup göndererek, Fecr Film Festivali’nin “İslami Cumhuriyet’in propaganda mekanizmasının parçası” olduğunu savundu ve ünlü yönetmene daveti yeniden değerlendirme çağrısı yaptı.
Mektupta, Ceylan’ın sinemasına ve entelektüel duruşuna atıf yapılarak şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’nin ve dünyanın saygın sinemacısı ve sinema figürü, İran’daki İslami Cumhuriyet yönetimi altındaki Fajr Film Festivali ile işbirliği yaptığınıza dair haber, yıllardır insancıl ve entelektüel dünya görüşünüzü yakından takip edenler arasında büyük bir şaşkınlık ve üzüntüye neden olmuştur.”
Dernek, İran’da 2019 protestolarında yaşanan ölümler, bir yolcu uçağının düşürülmesi ve “Kadın, Yaşam, Özgürlük” hareketi sırasında artan baskılara dikkat çekerek, devlet destekli kültürel etkinliklerin “normalleştirme ve örtbas etme” işlevi gördüğünü savundu:
“Devlet tarafından yönetilen bu festivale katılımınız, hükümetin ülkenin kültürel durumunu sunmaya çalıştığı imajları… etkili bir şekilde güçlendirmektedir. Sanatsal itibarınızın bu propaganda gösterisi için kötüye kullanılması anlamına gelmektedir.”
IIFMA, mektupta Ceylan’dan Fecr Film Festivali davetini yeniden değerlendirmesini isteyerek, adının bu festivalle ilişkisinin İran sanat çevrelerinde nasıl algılandığını “daha net görmesini” talep etti.
Ceylan: Boykot oradaki sinemacıları cezalandırmak gibi
Nuri Bilge Ceylan ise Variety dergisine yaptığı açıklamada eleştirilere yanıt verdi. Ceylan, Fecr Film Festivali’yle uzun yıllara dayanan bağını hatırlatarak, İran’daki genç sinemacılarla temasın önemine vurgu yaptı:
“Fajr Film Festivali en az 40 yıldır var. Birçok film yapımcısı gibi ben de buraya defalarca geldim. Angelopoulos ile burada tanıştım ve Béla Tarr’ın jürisinden bir ödül aldım. Birkaç ay önce Tahran’da bir ustalık sınıfı da verdim ve bu tür karşılaşmaların İran’da yaşayan genç film yapımcıları ve sinema öğrencileri için ne kadar değerli olduğunu fark ettim.”
Ceylan, İran toplumundaki dinamiğe işaret ederek, boykot çağrılarına mesafesini şu sözlerle dile getirdi:
“Gençlikte olağanüstü bir kıvılcıma tanık oldum; başka hiçbir yerde nadiren gördüğüm bir şey. İran dinamik bir toplum ve çok şey öğrendiğim olağanüstü bir sineması var. İran’da yaşayan ve koşulları ne kadar zor ve karmaşık olursa olsun film çekmeye ve bir çıkış yolu aramaya devam eden film yapımcıları, bu tür buluşmalara ve umuda diğerlerinden daha çok ihtiyaç duyuyor. Bir festivali boykot etmek elbette bir direniş biçimi olarak anlaşılabilir ancak orada yaşayan insanları gösterilecek filmlerden veya bu tür karşılaşmalardan herhangi bir nedenle mahrum bırakmak onları cezalandırmak gibi geliyor ve bu bana doğru gelmiyor.”
“Sanatı siyasete feda etmek istemiyorum”
Ceylan, festivallere katılımın politik anlamı üzerine de değerlendirmede bulundu. Dünyadaki pek çok festivalin önemli ölçüde devlet desteğiyle ayakta kaldığını belirterek, kültürel etkinlikleri doğrudan hükümet desteğiyle özdeşleştirmenin sakıncalarına dikkat çekti:
“Her festival karmaşık siyasi koşullar tarafından şekillendirilir. Günümüz dünyasında, hatırı sayılır miktarda devlet desteği olmadan varlığını sürdüren neredeyse hiçbir festival yok. Ancak siyasi nedenlerle katılımı reddetmek bana sanatı siyasete kurban etmek gibi geliyor. Eğer festivalleri ve orada yaşayan sanatseverleri hükümetlerin günahlarını yüklenmeye zorlayacaksak, dünyada çok az festival boykottan muaf kalacaktır.”
Ceylan, Fecr Film Festivali’ne katılımının siyasi bir onay olarak değil, kültürel bir temas olarak görülmesi gerektiğini savundu:
“Festival katılımı, bence, hükümetlere destek olarak değil, siyasi rejimlerin halklar arasında yarattığı sınırları aşmanın ve kültür ile sanatı siyasetin üstünde bir şey olarak onaylamanın bir yolu olarak yorumlanmalıdır.”
İran’daki bağımsız sinema çevreleri ile dünya sinema kamuoyunun tartışmayı nasıl sürdüreceği, Ceylan’ın festivaldeki varlığının sahadaki sinemacılara nasıl yansıyacağı ise önümüzdeki günlerde netleşecek.




