Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile komisyon üyeleri, Diyarbakır’da ziyaretlerde bulundu. Kurtulmuş ve beraberindeki heyetin ilk programı, Dicle Üniversitesi’nde düzenlenen 2025/2026 Eğitim Öğretim Yılı Akademik Yıl Açılış Töreni oldu.

Numan Kurtulmuş, burada yaptığı açıklamada, "Ana dil, ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiç kimse dilini istediği gibi kullanmak istediği için sorgulanamaz. Bir şekilde dil üzerinden memlekette ayrıştırma ya da ayrımcılık yapmanın hesapları yapılamaz çünkü biliyoruz ki dil insanın kalbe en yakın yeridir, çünkü biliyoruz ki Türkçedeki dil kelimesi de bildiğiniz gibi gönül manasında kullanılır. Sadece lisandan, yani dilimizle konuştuğumuz lisandan ibaret değildir. Onun için diyoruz ki dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lügatımızda yazmaz" ifadelerini kullandı.

Bakan Fidan, Romanya Dışişleri Bakanı Toiu ile görüştü
Bakan Fidan, Romanya Dışişleri Bakanı Toiu ile görüştü
İçeriği Görüntüle

Kurtulmuş, sözlerini Kürtçe, "Bi hev re bibin, dil bi dil, dest bi dest; aştî li nav me ra best (Birlik olalım, gönül gönüle, el ele olalım, aramızda barış esas olsun)" ifadeleriyle bitirdi.

İYİ Parti genel merkezinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Dervişoğlu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un Diyarbakır ziyaretinde Kürtçe konuşmasıyla ilgili ne düşündüğünün sorulması üzerine şu cevabı verdi.

"Bizim hiç kimsenin ana diliyle ilgili bir problemimiz yok"

Sayın Başkan, Numan Kurtulmuş Diyarbakır programı kapsamında Dicle Üniversitesi'nin akademik açılış töreninde Kürtçe bir şiir okudu. Bununla ilgili İYİ Parti milletvekilleri de bazı tepkiler gösterdi. Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Dervişoğlu, kimsenin ana dili ile ilgili bir problemlerinin olmadığını, Kürtçe'nin de bir dil olduğunu söylediğini aktardı. Ancak devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu, bu çıkışı yapan Numan Kurtulmuş'un tepkilerin geleceğini bildiğini, buna rağmen adım atmasının maksadı olduğunu öne sürdü. Dervişoğlu bu sorunun cevabının Kurtulmuş'ta olduğunu ifade etti:

Buna Türkiye tepki gösterdi. Tepkinin muhatabının bütün bunları yaparken böyle bir tepkiyle karşılaşacağını kestirmesi lazım. Sayın Numan Kurtulmuş o siyasi tecrübenin sahibidir, bana sorarsanız. Tepki görecek bir şeyi yapmış olmasının arkasındaki maksadın kendisine sorulması lazım. Ben meseleyi öyle değerlendiriyorum. Bizim hiç kimsenin ana diliyle ilgili bir problemimiz yok.

Biz, ben şahsen Kürtçenin de bir dil olduğunu söylüyorum. Yani eğer bunu analar kullanıyorsa, babalar kullanıyorsa bu bir dildir. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir resmi dili vardır. Herkesin yasalara uyması, tartışmalara konu olabilecek argümanlardan yararlanarak konuşmalarını ona göre şekillendirmemesi lazım. Ben Sayın Kurtulmuş'un bu tepkinin oluşacağını bildiğini ama bundan neyi murat ediyor, doğrusunu isterseniz aslında onu merak ediyorum.

Bu sorunun cevabı Numan Kurtulmuş'ta gizlidir. Diler ve umarım ki bu konuyla ilgili kamuoyunu da aydınlatacaktır. Yani bizim bu süreçle alakalı olarak bu zamana kadar ortaya koymuş argümanların hepsinin geçerliliğini koruduğunu, bu zamana kadar söylediğimiz her şeyde haklı çıktığımızın anlaşılması övüneceğimiz bir durum değil. Bu kadar öngörüsüzlüğü anlamamaktan, anlamamakla ısrar edenleri doğrusu yadırgıyoruz.

Onun için Türk toplumunu kendi içinde parçalara ayırarak birbirine karşı kutuplaştırmak ve o kutuplaşmadan beslenen siyasi anlayışları reddediyoruz. Bunu yapmaya da devam edeceğiz. Bizim için asıl olan Türkiye'nin birliği, beraberliği, bütünlüğüdür. Türkiye'nin birliğine, beraberliğine, bütünlüğüne, üniter devlet yapımıza, devletimize, milletimize, cumhuriyetimize kastedenlere karşı da uyanık davranılması gerektiğini bir kere daha buradan tekrarlıyorum.

O sebeple hem Sayın Numan Kurtulmuş'un hem onun değirmenine su taşıdığı maksadı toptan bir bakış açısıyla değerlendirmeye tabi tuttuğumuzu ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin birliğine kimse zarar vermesin, vermeye uğraşmasın, çabalamasın. Türk milleti buna müsaade etmeyecektir. Tarihte etmemiştir, bundan sonra da etmeyecektir. Türkiye, terör örgütünün yol göstericiliğinde çıkılmış bu yolculuktan kendi menfaatine uygun bir sonuç çıkaramaz.

O sebeple devleti yönettiğini zannedenlere de, buna teşne olanlara da burada bir kez daha uyarımı tekrarlıyorum. Türk milletinin birliği, beraberliği, bütünlüğü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlık gerekçeleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tapu senedi üzerinde yaşanan tartışmalara artık zaman kaybetmeden son verilmesi gerekir diye söylüyorum.

“Böyle bir şımarıklık beklenen bir şımarıklık”

Diyarbakır’da “Öcalan’a özgürlük” temalı bir miting düzenlendiği ve bu mitingde polislere yönelik “Düşman” dendiği hatırlatılan Dervişoğlu, “Bütün bunları bekliyordum. Bu kabil gelişmeler benim için hiçbir zaman sürpriz olmaz. Eğer bir yolculuğa terör örgütleriyle müzakere ederek ya da terör örgütünü İmralı’daki canibaşına ‘’kurucu önder’’ vasıflaması yaparak çıkarsanız böyle bir şımarıklık beklenen bir şımarıklıktır. En başından beri bu tehlikeye işaret ediyorum. Muhatabınız terör örgütü olunca provokasyonlar da itimatsızlıklar da söz konusu olacaktır. Bir yolculuğa iyi niyetle çıkıldığına inanırsanız doğru kişilerle çıkacaksınız.

Dolayısıyla bugün hem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan hem Diyarbakır’ın sokaklarında yaşananlar benim açımdan bakıldığında asla sürpriz olmaz. Böyle bir vasatın oluşmasına sebep olacak adımları atanların, nelere vesile olduklarını da değerlendirme ihtiyacı hasıl olmuştur” şeklinde konuştu.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın konuyla ilgili açıklamasına işaret eden Dervişoğlu, “Hükümet tarafından vahamet keşfedilmeye başlandı. Ne demiştim en başında? Türkiye’nin tartışılmazlarını tartışma masasına yatıracaklar, üniter devleti ve Cumhuriyet’in tapu senedini aşındıracaklar; bu vasattan da beslenmeye çalışacaklar. Onun artık sonuçlarını görüyoruz. Diler ve umarım ki bu yaşanan gelişmelerden Türkiye’yi yönettiğini zannedenler kendi namıhesaplarına bir pay çıkarmaya muvaffak olabilirler” diye ekledi.

Kaynak: Haber Merkezi