Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Terörsüz Türkiye'ye geçiş sürecinde atılacak yeni adımları ve 1239 sayılı Kanun'un bu süreçte nasıl bir emsal teşkil ettiğini AA Analiz için kaleme aldı. Uçum’un değerlendirmeleri şöyle:
Geçiş sürecinde öne çıkan beklentiler
Görüldüğü kadarıyla Terörsüz Türkiye’ye geçiş süreci, temel doğrultuda esasa münhasır bir sapma olmadan ilerliyor. Artık yeni adımların atılacağının beklendiği bir aşamaya geçtiğimiz anlaşılıyor.
Tartışılan ve gündeme getirilen hususlar dikkate alındığında geçiş sürecinin tamamlanmasına yönelik beklenen adımlar şöyle öngörülebilir:
- Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonunun İmralı’yı dinlemesi konusunda bir karar vermesi.
- Diyarbakır annelerinin çocuklarına kavuşması için gerekli adımların atılması.
- Silah bırakma pratiklerinin genişletilerek ve geliştirilerek ilerletilmesi.
- Münfesih terör örgütüne yani terör örgütünün fiilen sona erdiği hususuna ve silah bırakma konusuna ilişkin pratik teyitlerin ve idari tespitlerin yapılması.
- Komisyon tarafından geçiş sürecine ilişkin hukuk raporunun yazılması.
- Komisyonun kendi belirleyeceği raporlama şekliyle demokrasiyi geliştirme perspektifini ortaya koyması.
- Suriye’de ülkenin birliği hedefine uygun olarak bütünleşme adımlarının daha güçlü şekilde atılması.
- Olumluya Odaklanmak, Olumsuzu Bertaraf Etmek
Ayrıca bunların dışında geçiş sürecine olumlu katkı yapacak çeşitli hukuki ve siyasi gelişmeler de olabilir. Tüm bunları hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Tabii bu süreçte başından beri vurgulandığı gibi fikri ve fiili sabotajlara ilişkin teyakkuz halinde olmak son derece önemlidir.
Öte yandan Terörsüz Türkiye’ye geçişle ilgili bir yılı aşkın süredir çok önemli mesafeler alınmasına rağmen sürecin birikimini değersizleştiren yaklaşımlar görülüyor. Bunlara hiçbir surette prim vermemek gerekir.
Zaman yönetiminde farklı etkenlerle ortaya çıkan bazı uzamalar, asla geçiş sürecinin ilerlemediği ya da başarıya ulaşamayacağı şeklinde yorumlanamaz. Bunları istismar eden ve aslında niyetleri geçiş sürecini sabote etmek olan açık ve örtük tüm hasım çevreler ise her ortamda deşifre edilmelidir.
Geçiş döneminin bu yeni aşaması, umutların daha da arttığı ve iyimserliğin daha da güçlendiği bir pratik üretecektir. Emin olmamız gereken tek şey budur.
Cumhuriyet tarihimizden bir örnek: 1239 sayılı kanun
Olaylar, dönemlerin dinamikleri ve özellikleri tamamen farklı olsa da Cumhuriyet tarihimizde hayata geçirilmiş bir geçiş süreci kanunu dikkat çekiyor.
1925 yılında ve devamında devlete karşı gerçekleştirilen ve suç olan çeşitli vakalardan sonra TBMM’de “1239 sayılı Şark Mıntıkasında Muayyen Vilayet ve Kazalarda Ceraim Takibatı ile Cezalarının Tecili Hakkında Kanun” isimli bir düzenleme yapılmıştır. Kanun, 14 Mayıs 1928 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Bu kanun, dönemsel hukuki ihtiyaçlar açısından Cumhuriyet tarihimizdeki ilk uygulamalardan biridir. Kanuna ilişkin Adalet Komisyonu tutanağında öncelikle bir af yapılmadığı vurgulanmıştır ancak mevcut mevzuattan beklenen gayeye ulaşılamadığı için özel bir düzenlemenin uygun görüldüğü belirtilmiştir. Buna göre hukuken kaçak olan, özel ve doğal olmayan hadiseler veya saiklerle doğru yoldan çıkmış ancak Cumhuriyet'e saygı gösteren ve memlekete faydalı olabilecek vatan evlatlarını bir müddet için takipten vareste bırakmak, kanunun amacı olarak ifade edilmiştir.
Altı maddeden ibaret bu kanunla hadiselere karışmış olanlar ile bu olayların başından 27 Kasım 1927 tarihine kadar geçen süre zarfında kanunda belirtilen il ve ilçelerde işlenen suç ve kabahatler dolayısıyla sanık veya mahkum olanlar hakkındaki soruşturmalar ve infazlar ertelenmiştir.
Ayrıca halihazırda hukuken kaçak olan ve kanunun yayımı tarihinden itibaren üç aylık süre içerisinde başvuran sanık ve mahkumların ertelemeden yararlanacakları düzenlenmiştir.
Erteleme kapsamındaki suçların tabi olduğu zaman aşımı süresinin yarısı kadar süre içerisinde suç ve kabahat işlemeyenlerin önceki suçlarının da işlenmemiş sayılacağı öngörülmüştür. Aksi durumda Türk Ceza Kanunu’nun cezaların içtimaı ve tekerrür hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
1928 yılında TBMM’nin tek, özel ve geçici bir kanuni düzenlemeyi ihtiyaç olarak tespit edip bu kanunu çıkarması, önemli bir hukuk politikası olarak Cumhuriyet tarihimizde yerini almıştır. Bu tecrübe, bugünkü geçiş süreci hukuku açısından en azından sürece özgü tek, özel ve geçici bir kanun yaklaşımına esin olacak özelliktedir.
Sonuç
Elbette 1925’te yaşanan olaylar ile devamındaki koşullar, kendi bağlamı içinde değerlendirilir. Bugünkü şartlar ve dinamikler, tamamen farklı özelliklere sahiptir. Ayrıca tarihsel bir hukuki tecrübenin birebir bugüne örnek olması beklenemez. Bununla birlikte sadece Cumhuriyet tarihimizde geçiş süreci hukukuna ihtiyaç olan dönemlerin yaşandığını ve TBMM’nin bu ihtiyaçlara cevap verdiğini tespit etmek bakımından 1239 sayılı Kanun'a işaret etmek anlamlıdır.
TBMM’nin, Terörsüz Türkiye’ye geçiş sürecinin ihtiyacı olan kanunu bugünün koşullarına göre en işlevsel olacak şekilde düzenleyip yasalaştıracağı izahtan varestedir. TBMM’nin hem tarihinden gelen yüksek birikimi hem de bugünkü güçlü kapasitesi, tüm yetkilerini tereddütsüz kullanarak geçiş sürecinde ihtiyaç duyulan her türlü işi ve görevi eksiksiz yerine getirmeye fazlasıyla yeter.




