MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de terörle mücadele amacıyla ortak komisyon kurulması yönünde çağrıda bulunmasının ardından grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Yeni sürecin çözüm adresi Meclis’tir. Meclis’in 86 milyonun şahitliği ve temsil gücüyle barışı inşa etmesi son derece kıymetlidir. Meclis’te tam yetkilendirilmiş bir 'Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu' kurulabilir. Bu komisyonla kısa, orta ve uzun vadede atılması gereken adımlar belirlenebilir. Komisyon, hızlı ve etkin çalışabilmeli; ortak paydalar üzerinden kararlar alarak yasal zemini hayata geçirebilmelidir" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla yazılı basın açıklaması yapmıştı. Bahçeli, "Evvelemirde, komisyon çalışmalarının geniş katılımlı ve şeffaf yürütülmesi amacıyla, Gazi Meclis’te temsil edilen 16 siyasi parti temsilcilerinin bulunacağı komisyon 100 üyeden oluşmalı, çalışma şartlarına göre komisyonlar kurulmalıdır" ifadelerini kullanmıştı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Hatimoğulları'nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Geçtiğimiz hafta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Süleymaniye kentindeydik. Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Demokratik Kadın Koalisyonu’nun “Kadın Devrimi ile Demokratik Topluma Doğru” şiarıyla düzenlediği kongreye katıldık. Kongreye 19 ülkeden kadın delegeler iştirak etti.
Dünya düzeni yeniden şekillenirken, özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da devam eden savaş ve çatışmaların kadınlar üzerindeki etkilerini konuştuk. Bölgede kadınların yaşadığı yoğun şiddeti, zorunlu göçleri, erkek egemen sistemin baskıcı yönlerini ve siyasal İslam’ın kadınların yaşamına ve topluma etkilerini değerlendirdik.
Kaçırılan, katledilen Ezidi kadınlarla benzer acıları yaşayan Suriye’deki Arap Alevi kadınların maruz kaldığı ağır koşullar da tartışma başlıklarımız arasındaydı. Özgürlük isteyen Afgan kadınları konferansa yüzlerini maskeyle örterek katıldı. Çünkü bu tür çalışmalarda yer aldıkları için Taliban’ın hedefi haline geliyor, tutuklanıyor ya da katlediliyorlar. Afganlı kadınların maskeli hali, Ortadoğu’da kadın olmanın en gerçekçi ifadesi olarak karşımızda duruyordu.
Tüm bu zorluklara rağmen kadın devrimini gerçekleştiren Rojavalı kadınlar da oradaydı. Onlar, Ortadoğu’daki kadın gerçekliğinin, kadınların örgütlü ve bilinçli mücadelesiyle değiştirilebileceğinin en canlı örneğiydi.
Kadının özgürlüğü ve kurtuluşu için, bölgenin barışı ve demokratik toplumun inşası yolunda çok başarılı tartışmaların yapıldığı ve önemli kararların alındığı bir konferans oldu.
"Kadim Çerkes halkı, Kafkas Dağları’ndan zorla sürgün edildi"
'Kadın, yaşam, özgürlük', 'Mara, heya, hırriyye', 'Jin, Jiyan, Azadî' şiarını haykıran bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrikalı kadınların selamlarını getirdik.
Tarihi acılarla yoğrulmuş bu coğrafyada yarın, tarif edilmesi imkânsız bir acının yıl dönümü.
21 Mayıs 1864 tarihinde, bu toprakların tanık olduğu en büyük soykırımlardan biri yaşandı. Kadim Çerkes halkı, Kafkas Dağları’ndan zorla sürgün edildi; yüz binlercesi bu sürgün sırasında yaşamını yitirdi.
Uluslararası toplum, bu büyük acı ile yüzleşmelidir.
Bugün aramızda Çerkes dostlarımız var. Bir kez daha hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz.
Değerli Çerkes kardeşlerim, sizin acınız bizim acımızdır. Tüm halkların acısı, bizim ortak acımızdır.
Bildiğiniz gibi Mayıs, kayıpların ayıdır. Bir yazarın dediği gibi: 'Mayıs, ayların gülüdür. Taze bir çiçek dalıdır. İçerim ateş doludur.'
"Hakikat olmadan adalet, adalet olmadan barış olmaz"
Şu anda Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’ndayız.
Arjantin’de 'Canlı olarak geri getirin', İstanbul’da Cumartesi Meydanı’nda 'Kayıplar bulunsun, failler yargılansın', dünyanın dört bir yanında 'Sevdiklerimiz nerede?' sloganları, evrensel bir adalet çağrısı olarak yankılanmaya devam ediyor.
Berfo Ana, oğlunun adını hiç titremeden haykırdı.
Sakine Arat, evlat acısını içinde taşırken dahi barış için mücadele etti.
Onlar bizim vicdanımızdır.
Yalnızca kayıplarını değil, hakikati ve barışı da aradılar.
Onların mücadelesi, bizlere bırakılan en kıymetli mirastır.
Hakikat olmadan adalet olmaz.
Adalet olmadan barış olmaz.
Barış olmadan bu topraklar huzura kavuşamaz.
Unutmayalım: Hatırladığımız kadar güçlüyüz, unuttuğumuz kadar suçluyuz.
"Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, tarihsel bir anlam taşıyor"
Bu hüzün haftasında tüm kayıplarımızı saygıyla anıyorum. Dünyanın en uzun ve kararlı eylemlerinden biri olan Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi, tarihsel bir anlam taşımaktadır.
Bu adalet yolundan asla dönmeyeceğiz. Barış, adalet ve demokrasi; uğruna gece gündüz, bedeli ne olursa olsun mücadele edeceğimiz ortak değerlerimizdir. Sonuna kadar mücadele edeceğiz.
"86 milyon yurttaşın geleceği için hükümetin somut ve cesur adımlar atması, tarihi bir zorunluluk"
27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan’ın yaptığı Asrın Çağrısı, tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu çağrı, Türkiye’de yarım asırdır süren çatışmayı sona erdirmek için eşsiz bir fırsat doğurmuştur.
Ve 12 Mayıs’ta PKK’nin açıkladığı kongre kararıyla birlikte bir dönem kapanmış, yeni bir çağın kapısı aralanmıştır. Bu karar bir milattır. Demokratikleşme ve barış ortamı adına atılmış en önemli adım, büyük bir şanstır.
Şimdi herkesin sorduğu ortak sorular var:
Türkiye’de demokrasi nasıl gelişecek? Kürtlerin hakkı ve hukuku nasıl tanınacak? Tüm kimlikler ve inançlar bu topraklarda nasıl eşit ve özgürce yaşayacak?
Bu soruların yanıtı, ortak paydaları büyütmekte; çözümün, barışın ve demokrasinin kapısını ardına kadar açmakta gizlidir. Artık şiddet ve çatışmayı gerekçe göstererek atılmayan adımlar için herhangi bir engel kalmamıştır. 86 milyon yurttaşın geleceği için hükümetin somut ve cesur adımlar atması, tarihi bir zorunluluktur. Türkiye, klasik güvenlikçi anlayışın kelepçelerinden kurtulmalı; hukuki, siyasi ve kültürel adımlarla yeni bir süreci inşa etmelidir.
"Hukukun ve adaletin olmadığı bir yerde barış ve demokrasiye inanç nasıl gelişecek?"
Bugün barış ve demokrasi sürecine, demokrasideki gerileme ve hukuksuzluklar gölge düşürüyor.
Bir düşünün: İnsanlar tweet atarken “Acaba ben gözaltına alınıp tutuklanır mıyım?” korkusu yaşıyor. Seçtiği belediye başkanının yerine kayyım atanıyor. Belediye başkanları, meclis üyeleri cezaevlerinde.
Hukukun ve adaletin olmadığı bir yerde barış ve demokrasiye inanç nasıl gelişecek? Toplum bunu soruyor. Biraz önce söyledim, yüzlerce halk toplantısı gerçekleştirdik. Toplumun en temel sorularından birisi bu: Bu süreç nasıl olacak?
"HDK davasında tahliye kararı çıkmasının gerekliliğinin altını çiziyoruz"
Hukuk ve demokrasi, barış güvercininin iki kanadıdır. Güvercin tek kanatla uçmaz.
Bakın, yarın Çağlayan Adliyesi’nde HDK ve Kent Uzlaşısı’ndan yargılanan arkadaşlarımızın duruşmaları var. Halkların Demokratik Kongresi’nin dediği gibi: 'Kente ortak olmak da, HDK’li olmak da suç değil.' Yargıya sesleniyoruz: Yarın tahliye kararı çıkmasının gerekliliğinin altını çiziyoruz. Bu sürece hizmet etmesi için bu adımların önemini vurguluyoruz.
"Kobanê Kumpas Davası’nda tutuklu bulunan arkadaşlarımızın bir yıldır gerekçeli kararları yazılamıyor"
Örneğin, Kobanê Kumpas Davası’nda hâlâ tutuklu bulunan arkadaşlarımızın bir yıldır gerekçeli kararları yazılamıyor:
Zeynep Karaman, Dilek Yağlı, Pervin Oduncu, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Bülent Parmaksız, Nazmi Gür, İsmail Şengül, Günay Kubilay, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş.
Onlar da bunu bekliyor. Onların şahsında hapishanelerde bulunan bütün siyasi mahpuslara selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
Bildiğiniz üzere, PKK’nin 12 Mayıs’ta açıkladığı kararın ardından İmralı heyetimiz Sayın Öcalan ile ilk görüşmesini gerçekleştirdi. Bu vesileyle Sayın Öcalan’ın, barış ve demokratik toplum sürecine destek veren herkese selamlarını iletiyoruz.
Sayın Öcalan’ın açıkladığı kısa mesajda da vurguladığı gibi, kalıcı ve köklü bir barış için büyük emekler vermemiz gereken bir dönemdeyiz.
Bizler de son gelişmeler üzerine siyasi parti ziyaretlerimizin dördüncü turuna başladık. Dün DEVA ve Saadet Partisi’yle görüştük. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi ve Yeniden Refah Partisi’yle görüşeceğiz. Devamında AKP ve MHP dahil diğer siyasi partilerle görüşmelerimizi sürdüreceğiz.
"Partilerle barışa dair daha net projeksiyonlar üzerinden görüş alışverişinde bulunuyoruz"
Bu ziyaretlerde artık barışa dair daha net projeksiyonlar üzerinden görüş alışverişinde bulunuyoruz.
Meclis’in neden önemli olduğu ve tarihi rolünü neden oynaması gerektiği üzerine verimli istişareler yürütüyoruz.
Bu süreci, barışa güç vermenin tarihsel sorumluluğuyla; herkesi kapsayacak şekilde, açık ve şeffaf ilkeler etrafında sürdürmeye devam edeceğiz.
Buradan iktidara ve devlete çağrımızdır: Sürecin başarısı için çoklu katılım ve toplumsal mutabakat tarihi bir önemdedir. Bu kapsamda, devletin ve iktidarın tüm siyasi partileri ziyaret ederek istişarelerde bulunması büyük önem taşımaktadır.
Görüşmelerimizde de gündeme gelen ve Sayın Bahçeli’nin açıkladığı komisyon önerisini son derece değerli bulduğumu belirtmek isterim.
Yeni sürecin çözüm adresi Meclis’tir.
Meclis’in 86 milyonun şahitliği ve temsil gücüyle barışı inşa etmesi son derece kıymetlidir.
Meclis’te tam yetkilendirilmiş bir 'Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu' kurulabilir. Bu komisyonla kısa, orta ve uzun vadede atılması gereken adımlar belirlenebilir.
Komisyon, hızlı ve etkin çalışabilmeli; ortak paydalar üzerinden kararlar alarak yasal zemini hayata geçirebilmelidir.
Aynı zamanda bu komisyon hem barış ve demokratik toplum için yasal düzenlemeleri oluşturabilir, hem de sürecin ilerleyen aşamalarına tanıklık edebilir, gelişmeleri izleyebilir.
Türkiye’de barış ve demokratikleşme için halk hazır; uluslararası ve bölgesel koşullar da son derece uygundur.
Aydınlar, yazarlar, akademisyenler, meslek örgütleri ve hak örgütleri bir araya gelerek barışı daha güçlü biçimde toplumsallaştırmak için adım atabilir. Bu konuda hepimize büyük sorumluluk düşüyor.
Artık boşa harcanacak tek bir saatimiz dahi yoktur. Milyonlar, bizden barışın ve demokratik toplumun inşasını talep etmektedir. Barışa ve demokrasiye ulaşmak boynumuzun borcudur."