Araştırma: Covid-19’un bilinmeyen etkisi ortaya çıktı
Araştırma: Covid-19’un bilinmeyen etkisi ortaya çıktı
İçeriği Görüntüle

Aralarında eski bakanlar, milletvekilleri, akademisyenler ve hukukçuların da bulunduğu 19 kişi, Türkiye'de hukuk sistemine ilişkin sorunlara dikkat çeken "Adalet Çağrısı" başlıklı ortak bir bildiri yayımladı. Bildiride, hukukun üstünlüğüne gölge düştüğü vurgulanarak, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının bağlayıcılığına riayet edilmesi gerektiği ifade edildi.

İmzacılar arasında eski AYM Başkanı Haşim Kılıç, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile çok sayıda siyasetçi, akademisyen ve hukukçu yer aldı. Bildiride, 2017 Anayasa değişikliğiyle yürütme erkinin kişiselleştiği, yasama ve yargı organlarının ise yürütmenin etkisi altına girdiği savunuldu.

Bildiride dikkat çeken ara başlıklar şöyle:

"Türkiye'de hukuk devleti askıdadır. Özellikle 2017 Anayasa değişikliğiyle 'Yürütme Erki' kişiselleşmiş, 'Yasama ve Yargı' fiili olarak yürütmenin yönlendirmesi ve kontrolü altına girmiştir. Demokrasinin temeli olan 'kuvvetler ayrılığı', kuvvetler birliğine dönüşmüştür. Anayasa'nın açık hükümlerine karşın AYM (Anayasa Mahkemesi) ve AİHM (Avrupa insan Hakları Mahkemesi) kararlarına çoklukla uyulmamaktadır. Yasaların uygulanmasında siyasi tercihler ve keyfilik egemen olmuştur.

"Kayyım atamaları ve KHK gibi uygulamalar anayasayı doğrudan etmektir"

Makul gerekçelerden yoksun tutukluluklar, yargılama süresini gereksiz olarak uzatmak, iltisak ve irtibat gibi uydurma delillerle yeni suçlar ihdas etmek, gizli tanık kullanılarak suç icat ve isnat etmek, mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilenlerin mal ve mülklerine el koymak, AİHM'nin kararlarını görmezden gelmek, kayyım atamaları ve KHK gibi uygulamalar anayasayı, uluslararası hukuku ve insan haklarını doğrudan ihlal etmektir.

"İçeride toplumun huzur ve refahına, dışarıda ülkemizin saygınlığına zarar vermektedir"

Hukukta öngörülebilirliğin zedelenmesi, yasal engeli olmayan insanların haksız yere ve hukuka aykırı olarak işinden, aşından yoksun bırakılması, çalışma hakkının ve mülkiyet güvencesinin ortadan kalkması, giderek bir 'korku ortamı' görüntüsü oluşturmakta ve bu görüntü içerde toplumun huzur ve refahına, dışarda ülkemizin saygınlığına zarar vermektedir.

"Keyfi gözaltı, tutuklamalar, yargıya güveni ve devlete saygıyı sarsmaktadır"

Adaletsizlik, bir beka sorunudur. Özellikle ceza yasalarının öngörülemez biçimde yorumlanması, gazeteci, yazar, iş insanları ve siyasilere dönük keyfi gözaltı, tutuklamalar, yargıya güveni ve devlete saygıyı sarsmaktadır.

"Hiçbir devlet hak ihlallerini 'iç işimiz' savunmasıyla geçiştiremez"

Yargı mensuplarının inançlarını, siyasi görüşlerini ve ideolojik yaklaşımlarını kararlarına yansıtmaları çözülmesi gereken en ciddi bağımlılık ve taraflılık sorunudur. Yargının siyasi hesaplaşmaya ve keyfiliğe yol açacak uygulamalara alet edilmesi hukuk devletinin, demokrasinin ve özgürlüklerin sonunu getirir. Hak ve özgürlüklerin evrenselliği gözetildiğinde, hiçbir devlet hak ihlallerini 'iç işimiz' savunmasıyla geçiştiremez.

"Köklü bir yargı reformu kaçınılmazdır"

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile 'hesap verebilirliği' arasındaki denge kurulmadan yargı ile yasama ve yürütme organları arasındaki sorun çözülemez. Bu nedenle yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını güvence altına alacak, hukuk eğitiminden yüksek yargı organlarının yeniden yapılandırılmasına kadar köklü bir yargı reformu kaçınılmazdır.

"Devlete yapılabilecek en büyük kötülük, hukukun işleyişine siyasetin ayrımcı biçimde müdahale etmesidir"

Vatandaşların en temel anayasal hakkı olan her türlü kaygı ve korkudan arındırılmış güvenli bir hayat sürmelerini sağlamak devletin varlık sebebidir. Bu nedenle öncelikle siyasi hedef taşıdığı açıkça görülen yargısal uygulamalara son verilmelidir. Devlete yapılabilecek en büyük kötülük, hukukun işleyişine siyasetin ayrımcı biçimde müdahale etmesidir.

Güncel adaletsizliklerin çözümü için AYM ve AİHM kararlarının objektif bağlayıcılığı esastır. 'Gizli tanık', 'iltisak' ve benzeri istismara açık uygulamalarla adil yargılama ilkesinin zedelenmesine son verilmelidir.

"Çoklukta birliğin bizi güçlendireceği açıktır"

Ciddi biçimde daraltılan ifade özgürlüğü alanının genişletilmesi demokratik hukuk devleti olma iddiasının vazgeçilmez gereğidir. İfade özgürlüğünün ve çoğulculuğun birliğimizi pekiştireceği, çoklukta birliğin bizi güçlendireceği açıktır.

Devlet güç kullanır. Bunun sınırlanmadığı ve denetlenmediği yerde keyfilik ve hukuksuzluk egemen olur. Yargı, bu tür olumsuzluklara karşı insanların son sığınağıdır. Hukukun ve adaletin olmadığı yerde özgürlük yoktur. Özgürlük ancak adalete dayalı bir hukuk düzeninin olduğu yerde korunabilir.

Bu bağlamda ilk yapılması gereken, kuvvetler ayrılığı ilkesine gerçeklik kazandırmak, devlet organları arasında denge ve denetimin sağlandığı bir yönetim biçimine geçmektir."

Adalet Çağrısı Bildirisi

Bildiriye imza atan isimler

Hüseyin Çelik, Ertuğrul Günay, Haşim Kılıç, Müslim Doğan, Hakan Tartan, Bahattin Yücel, Ertuğrul Yalçınbayır, Abdullah Erdoğmuş, Beyhan Aslan, Haluk Özdalga, Sırrı Özbek, Nesrin Nas, Suat Kınıklıoğlu, Ali Rıza Çoban, Doğu Erbil, Erdal Türkkan, Mehmet Altan, Figen Çalıkuşu, Helün Fırat.

Kaynak: Haber Merkezi