Türk resim sanatının modern çizgisinde önemli bir iz bırakan ressam Muammer Durmuş, 81 yaşında hayatını kaybetti. Uşak doğumlu sanatçı, yaşamının altmış yılını resme adamış, hem yurtiçinde hem yurtdışında elliden fazla kişisel sergi açarak adını Türk sanat tarihine yazdırmıştı.

Durmuş’un vefatı, özellikle sanat çevrelerinde büyük bir üzüntüyle karşılandı. Kendine özgü anlatımı, gravür ve puantilist teknikleriyle hatırlanan sanatçı, sanat yolculuğunu “düş ile gerçek arasında” bir arayış olarak tanımlamıştı.

Bir ressamın sessiz yolculuğu

1944 yılında Uşak’ta doğan Muammer Durmuş, Pertevniyal Lisesi’ndeki resim öğretmenlerinin teşvikiyle sanat dünyasına adım attı. 1966 yılında Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu’ndan mezun olan sanatçı, aynı yıl ilk kişisel sergisini Tunus’ta açarak sıra dışı bir başlangıç yaptı.

Sanatında Dante’nin İlahi Komedyasından etkilenen ve metal baskılarla başladığı yolculuğu suluboya, çini mürekkebi ve sonunda yağlı boya ile sürdüren Durmuş, resimlerinde hem klasik hem modern dokunuşları başarıyla harmanladı.

TRT Personel Korosu'ndan geleneksel konser TRT Personel Korosu'ndan geleneksel konser

Galerilerin ve zamanın tanığı

İstanbul’daki Ümit Yaşar Oğuzcan Galerisi’nde başlayan sergi serüveni, Ankara’daki Artizan, Selvin ve son olarak Emin Antik Sanat Merkezi ile devam etti. Ancak sanatçı, galerilerin zamanla metrekare duvar satmaya yönelmesinden ve piyasanın değişiminden şikâyetçiydi. “Galeriler artık eskisi gibi değil” diyen Durmuş, sadece dostlukla değil, inançla sürdürülen bir sanat ilişkisine inanıyordu.

“Ankara’ya gelmek güzel; dönüş hüzünlü”

Ankara’ya dair sözleriyle hafızalara kazınan Durmuş, başkenti bir kültür odağı olarak görüyordu. “Ankara insanı güvenilirdir, evcildir. İstanbul’da kaybolan samimiyet, burada hâlâ yaşar,” diyordu. Gazi Eğitim Fakültesi çevresinde oluşan ama İstanbul’a alternatif olamayan “Ankara ekolü”nün tanıklarından biri olarak, kentin sanat hafızasında önemli bir yere sahipti.

Ardında ne bıraktı?

Muammer Durmuş, yalnızca resimlerini değil, aynı zamanda sanatçılar için ders niteliğinde bir ömür bıraktı. Eğlenceden sanata uzanan bir gençliğin, Dante’den Uşak’a uzanan düşsel bir anlatımın ve Ankara sokaklarında yankılanan hatıraların ressamıydı.

Kimi zaman gravür, kimi zaman pastel, ama her zaman kendisi olan bir sanatçıydı o.

Muhabir: Dursun Erkılıç