2025 yılında küresel altın fiyatları rekor düzeylere ulaşırken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) altın rezervlerini artırma politikası yeniden gündeme geldi. Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bu stratejinin arkasında yatan nedenleri ve Türkiye’deki altın madenciliği uygulamalarına dair görüşlerini paylaştı.

Altının Dolar/ons fiyatı 2025'in ilk dokuz ayında %46 artarak 2 Ocak'taki 2624 Dolar seviyesinden, 30 Eylül'de 3827 Dolar'a yükseldi. Yıl sonu için yapılan tahminlerde altının ons fiyatının 4000 ila 4650 Dolar aralığında olacağı öngörülüyor. Bu gelişmeler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) artan altın rezervlerini yeniden gündeme taşıdı.

T24’ten Ercan Uygur’un aktardığına göre, Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yaptığı açıklamada TCMB'nin 2018 yılında altın rezervine yönelmesinin temel nedenlerini değerlendirdi. Yılmaz, “2018’de Cumhurbaşkanı’nın mal varlığının ABD tarafından araştırılması ve CAATSA yaptırımlarının devreye girme olasılığı nedeniyle TCMB, ABD'deki rezervlerinin likit kısmını azalttı, ABD Hazine kağıtlarını satarak altın alımına yöneldi,” ifadelerini kullandı.

İstanbul'un eylül ayı enflasyonu belli oldu
İstanbul'un eylül ayı enflasyonu belli oldu
İçeriği Görüntüle

Alınan altınların büyük kısmının fiziki olarak Türkiye’ye getirildiğini belirten Yılmaz, bir kısmının ise İsviçre merkezli Bank for International Settlements (BIS) nezdinde saklandığını belirtti. Yılmaz’a göre bu yönelimin diğer nedenleri arasında, Türkiye’de üretilen altının TL ile satın alınabilmesi ve zorunlu karşılıkların bir bölümünün altınla tesis edilmesi yer alıyor.

Ancak Yılmaz, TCMB’nin yerli üreticiden TL ile altın almasının net rezerv birikimine etkisinin olmadığını belirtti. Zira altın üreticisi olan yabancı şirketlerin TL’yi dövize çevirerek yurtdışına transfer ettiğini ifade etti.

Türkiye’deki altın madenciliği uygulamalarına da değinen Yılmaz, mevcut düzenlemelerin yerli ekonomiye sınırlı katkı sağladığını öne sürdü. “Üretilen 100 birim altının yaklaşık 10 birimi Türkiye ekonomisinde kalıyor. Bu da genellikle işçilik giderlerinden oluşuyor,” dedi.

Yılmaz ayrıca, bazı madencilik şirketlerinin kamusal hizmet alanındaki katkılarının vergi matrahından düşüldüğünü, bunun da yerel yönetimlerle şirketler arasında örtülü iş birliklerine yol açtığını savundu. Örnek olarak Uşak-Kışladağ altın madenini gösteren Yılmaz, bu tür uygulamaların şeffaf vergi tahsilatı ve kamu harcaması ilkeleriyle bağdaşmadığını ifade etti.

Kaynak: T24