DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Mersin İl Örgütü tarafından düzenlenen dayanışma etkinliğinde konuştu. Hatimoğulları, kayyım atanan belediyelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, halkın seçilmiş yöneticiler aracılığıyla yönetilmesi gerektiğini ifade etti.
DEM Parti Mersin İl Örgütü tarafından Toroslar ilçesinde bulunan bir düğün salonunda dayanışma yemeği düzenlendi. Etkinliğe DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın yanı sıra demokratik kitle örgütü temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
Etkinlikte konuşan Hatimoğulları, kayyım uygulamalarına yönelik eleştirilerde bulunarak, “Kayyımlar görevden el çektirilmeli ve seçilmiş, yani halkın iradesi, yönetimlerin başına geri gelmelidir. Halk kendi iradesini istiyor” dedi.
Programda ilk olarak söz alan DEM Parti Mersin İl Eş Başkanları Bedriye Kuş ve Reşat Aşan ise katılımcıları selamladı. Kuş ve Aşan, sürecin onurlu bir barışla sonuçlanması temennisinde bulunarak, siyasi tutukluların özgürlüklerine kavuşması ve kayyım atanan belediyelerin yeniden halka devredilmesi çağrısı yaptı.
İl eş başkanları, bu yönde atılacak adımların hem Kürt halkı hem de Ortadoğu halkları açısından demokratikleşme ve özgürleşme sürecine katkı sağlayacağını ifade etti.
Özel yasa çağrısı
Etkinlikte konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısının önemine işarete ederek, içinde olunan sürecin tarihi olduğunu ifade ederek “Türkiye’de Kürt halkına ve bütün halklara, Türkiye’deki bütün ezilen ve sömürülenlere bir çağrı olarak vücut buldu, karşılık buldu. Ve bu çağrıyla birlikte, PKK bir dizi tarihi adım attı. Türkiye’de barışın gerçek anlamda inşa edilmesi için, Kürt halkının haklarının kazanılması için, artık elli seneyi bulan savaş ve çatışma sürecinin başka bir evreye, yani daha siyasi, hukuki ve yasal bir düzleme kavuşabilmesini güçlendirmek ve sağlamak için son derece tarihi adımlar attı. Meclis’te bir komisyon kuruldu ve Meclis’teki bu komisyon, Türkiye’deki yurttaşlarımızın yüzde doksan beşini temsil eden zengin bir birliktelikle oluşturuldu. Bunun yetmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Bizler parti olarak raporumuzu en erken veren siyasi parti olduk. Bu topraklarda bütün ezilenlerin, sömürülenlerin, aynı zamanda büyük bir mücadele tarihine sahip olan bir fikir ve anlayışla raporumuzu hazırladık, sunduk. Bu rapor sadece bir kağıttan oluşmuş ve üzerinde basitçe cümlelerin yazıldığı bir rapor değil. Bu rapor, yüz yıllık Kürt sorununun hem Türkiye’de hem bölgede çözüm reçetesini sunan bir rapordur. Yasa yapma sürecinin başlamasını bekliyoruz. Türkiye’de mevcut olan yasaların dahi uygulanmadığı, Anayasanın kurallarının çiğnendiği, ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz. Böylesi bir süreçte, silahsızlanmanın hızlanmasını sağlayacak olan özel bir yasanın çıkarılmasını bekliyoruz” dedi.
Asgari ücret: Masada işçiler yok
Tülay Hatimoğulları, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bir yandan barışın bu topraklarda toplumsallaşmasını sağlamak için çalışmalarımızı devam ettirirken, bir yandan da ülkede derinleşen işsizlik, açlık, yoksulluk, geçinememe ve barınamama sorununu temel meselelerimizden biri olarak görüyoruz. Türkiye’de elli milyona yakın yurttaşımız açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Asgari ücretin belirlenmesiyle ilgili görüşmeler devam ediyor. Masada işveren var, masada devlet var ama masada işçiler yok. Bizler evimizde kaynayamayan tencereyi, çocuklarımızın beslenme çantasına bir süt, bir paket süt, bir su koyamayan sayısız milyonlarca yurttaşımızın yaşadıklarını biliyoruz. İnsanlar bu topraklarda açlığa, yoksulluğa mahkum edildi. Özellikle barışa sahip çıkacak olan en önemli kesimler, bu ülkede yaşayan işsizler, yoksullar, barınamayanlar, geçinemeyenler, emekliler, kirasını ödeyemeyenler, engelliler, doğa ve insan hakları savunucularıdır. İnsanlar iş istiyor, emek istiyor. İnsanca, onurlu bir şekilde yaşayabileceği bir ücret istiyor. Silahların kalıcı bir şekilde susmasını istiyor. Ama aynı zamanda bu ülkede demokrasinin bütün örüntülerinin toplumun içinden filizlenerek büyümesini, zuhur etmesini ve bizleri birleştirmesini istiyor. Halkların eşit kardeşliğini istiyor. Büyük kardeşin küçük kardeşe hükmettiği bir ilişki kardeşlik hukuku değildir.”
‘Herkes kendi diliyle, ana diliyle konuşacak’
“Bu topraklarda yaşayan 72 milletten yurttaşımız birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde neden olmasın? Herkes kendi diliyle, ana diliyle konuşacak; ana diliyle eğitim görecek; kendi inancıyla ibadet edecek; kimsenin kimsenin üzerinde tahakkümü olmayacak. İşte biz böylesi bir demokratik seviyenin hukuki bir sürece kavuşmasını istiyoruz. Bütün farklılıklarımızla Akdeniz Belediyesi’ni yerel seçimlerden kazanmış olan bizler olduk. Partimizin Akdeniz’deki başarısı, Türkiye’deki başarılara genel bir örnektir. Çünkü farklılıklarımızla kazandık. Kayyımcı anlayış ve kayyımcı zihniyet belediyemize kayyım atadı, belediye eş başkanlarımızı tutukladılar. Belediye eş başkanlarımız şu an aramızda. Yine beraberiz, yine mücadeledeyiz.”
‘Halk iradesini istiyor’
“Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde kayyımcı rejimin tamamen ortadan kalkması lazım. Kayyım atanmış bütün belediyelerden kayyımlar geri çekilmeli, belediye başkanları ve belediye eş başkanları görevlerine iade edilmelidir. Yine aynı şekilde Adana Büyükşehir Belediye Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da aralarında olduğu CHP’li belediye başkanlarına yönelik gerçekleştirilen operasyonları asla kabul etmiyoruz. Bu operasyonların siyasi saiklerle yapıldığını biliyoruz. Seçme ve seçilme hakkımızı elimizden alamazsınız. O yüzden bir kez daha diyoruz ki bütün seçilmişler görevlerine iade edilmelidir. Muhalefetin üzerindeki yargı baskısı acilen son bulmalıdır. Kayyımlar görevden el çektirilmeli ve seçilmiş, yani halkın iradesi, yönetimlerin başına geri gelmelidir. Halk kendi iradesini istiyor.”
Hasta mahpuslar için düzenleme çağrısı
“Hasta tutsaklarla ilgili yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Hasta mahpuslar bu toplumun vicdanını kanatan, yaralayan, sızlatan en büyük insan hakkı ihlallerinden biridir. O yüzden hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır. Birçok cezaevinde gözlem kurulları hala infaz yakıyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir. İnfaz yakılmasına derhal son verilmelidir. AİHM ve AYM kararları hayata geçirilmiyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Mersin’in, Çukurova’nın topraklarından sevgili Figen Yüksekdağ’a, sevgili Selahattin Demirtaş’a ve Leyla Güven şahsında bütün mahpuslara buradan selam ve sevgilerimizi gönderiyorum. Anayasanın ilk dört maddesi ile ilgili birçok tartışma ve manipülasyon var. Bu manipülasyonu yapan, süreci karşıtlaştıran, şiddetten ve savaştan beslenen kesimlere buradan bir kez daha yanıtımızı veriyoruz: Şu anda anayasa, Türkiye’nin gündeminde olan bir konu değildir. Şu anda bizim bir yol temizliğine ihtiyacımız vardır. Yol temizliğini yaparken bahsettiğimiz barış ve demokratik entegrasyon yasaları öncelikle çıkarılmalıdır. ‘Bu ülkenin bölüneceğini, bu ülkenin tekçi ve ırkçı anlayışının devam etmesi’ gerektiğini söyleyen zihniyetleri buradan mahkum ediyoruz. Onlara asla pabuç bırakmayacağız. Bu topraklarda barış kazanacak, demokrasi kazanacak, halk kazanacak.”
‘Kadınlar olmadan barış olmaz’
“Barış süreci kadınlar olmadan olmaz. Kadınlar barış masasının asli özneleridir. Demokratik toplumun inşa edicileridir. Bizler bunun için bugüne kadar, tarih boyunca erkek egemen anlayışa karşı beş bin yılı aşkın bir süredir kadın hareketi örgütleniyor ve mücadele veriyor. Çatışmalara, kadın cinayetlerine, erkek şiddetine, devlet şiddetine, militarizme her yerde karşı çıktık, her yerde karşı çıkmaya devam edeceğiz. Rojava’da direnen kadınları sizlerin huzurunda bir kez daha selamlıyorum. Ortadoğu feodalizmin ve siyasallaştırılmak istenen İslam’ın ağır etkisi altında, kadınlar üzerindeki baskıların ne kadar arttığını hepimiz biliyoruz. IŞİD zihniyetinin Türkiye’de de, Suriye’de de, Irak’ta da, İran’da da, Orta Doğu’nun tamamında da kadınları ezen bir zihniyetle bu toprakları yönetmeye çalıştığını biliyoruz. Kadınların Rojava’da oluşturmuş olduğu hukuk, demokratik, kadın özgürlükçü. Bütün farklı halkların eşit temsiliyetini savunan demokratik bir Suriye’nin inşasında kadınların ne kadar büyük bir rol üstlendiğinin hepimiz farkındayız. Aynı rolü bizler de Türkiye’de, demokratik bir Türkiye için, demokratik bir Cumhuriyetin inşası için, barışın inşası için kadınlar olarak üstleniyoruz. Emek veriyoruz, daha da emek vermeye devam edeceğiz.”
Etkinlik, sanatçı Şirin Kaya’nın seslendirdiği stranlar ile son buldu.




