MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’de düzenlenen grup toplantısında konuştu.

Süreç ve İmralı ziyaretine ilişkin yapılan eleştirilere sert tepki gösteren Bahçeli, “Bu karar ve kararlılığın sekteye uğratmaya, sabote etmeye hiçbir hayasız hamakat ve hamaset siyasetçinin takati yetmeyecektir. Neymiş bizi yargılayacaklarmış, neymiş bizden hesap soracaklarmış, neymiş anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız. Şu yaşımda mertçe ve dürüstçe haykırıyorum; yeter ki Türkiye ve Türk milleti barış, huzur ve sükunet bulsun, yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın. Bizim sonumuz da varsın darağacı olsun” ifadelerini kullandı.

Öğretmen ataması ve eğitim süresinin kısaltılması açıklaması

Bahçeli’nin konuşmasından satır başları şöyle:

Siyasi hayatları boyunca devamlı istasyon değiştirerek, ne kemiksiz menfaat müşkülü olduklarını belgeleyenler, fitnenin silahına sarılmışlardır. Terörsüz Türkiye'de define cephe açan düzenbaz fitne ve matraba siyaset cambazlarının haysiyetlerindeki zaafı, hürriyetlerindeki zayıflığı görüyor, bunların alayının beş para etmez ciğerli yakından biliyoruz.

2024 KPSS’de yüksek başarı gösterip dereceye giren, ancak kısıtlı kontenjanlar sebebiyle ataması yapılamayan öğretmen adaylarımıza ek kontenjan hakkı tanınması,

2025 Akademi Giriş Sınavı sonuçlarına göre sadece 10 bin kadro ihdas edilmesinin mağduriyetlere yol açmasından mütevellit bu sayının artırılması, ayrıca 14 aylık akademi eğitiminin uzunluğu dikkate alındığında bu eğitim süresinin makul sınırlara çekilmesi teklif ve temennilerimizden bir kısmıdır.

Türkiye’de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde yaklaşık 19 milyona yakın öğrencimiz bulunmaktadır.

Bunun yanı sıra 208 yükseköğretim kurumunda 6 milyon 800 bin gencimiz öğrenim görmektedir.

Bu çarpıcı gerçekten anlaşılacağı üzere,

Türkiye’nin sahip olduğu öğrenci kapasitesi pek çok ülkenin toplam nüfusundan daha fazladır.

Bu bizim aynı zamanda doğru alanlara, doğru vasıtalarla, milli ve manevi temelde temerküz edecek sağlam ve sağlıklı politikalarla yönlendirilmeyi bekleyen muazzam bir potansiyele işaret etmektedir.

Gördüğümüz kadarıyla şu anda görevini başarıyla yürüten Milli Eğitim Bakanımız ve Bakanlık personeli fedakarlıkla çalışmalarına devam etmektedir ve desteğimiz tamdır.

2024-2025 eğitim öğretim yılında bir milyon 34 bin 564 öğretmenimiz görev yapmaktadır.

Bu eğitim kadromuzun temel meselelerini mutabakatla ele almak, mutlaka ortadan kaldırmak hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır. Öğretmen, bir kişiden karakter inşa eden erdem ve emektar numunesidir.

Bizim öğretmenlerimize vefa ve gönül borcumuz vardır. Hepsine birden medyunu şükran duymamız lazımdır.

Bu kutlu mesleğin mensuplarının çözemediğimiz sorunlarının milletimizin geleceğinde ağır bir bedelinin olacağını bilmek ve öngörmek durumundayız.

Bugün, hangi gerekçeyle olursa olsun onlardan esirgeyeceğimiz imkânların yarın karşımıza çıkacak toplumsal faturası çok daha ağır olacak, geleceğimiz, “huzursuz öğretmen, eğitimsiz öğrenci, bocalayan ülke” döngüsünden maalesef kurtulamayacaktır.

Bu itibarla ülkemizin önüne koyduğu hedeflere ulaşabilmesinin yolu, hızı ve kalitesi, öğretim kadrosunun niteliği ve huzuru ile doğrudan ilişkilidir.

Ne kadar ileri eğitim sistemi getirdiğimizi ileri sürsek de, eğitimi ne kadar geliştirdiğimizi iddia etsek de onu uygulayacak olan öncelikle öğretim kadrolarımızdır.

Bu görevin özellikle büyük fedakârlık gerektiren bir sanat ve şefkat yönü de vardır, bu niteliklerin eksikliği bütün sistemi ister istemez tahrip edecektir.

Geldiğimiz aşama ümit ve memnuniyet verici olsa da, daha iyisini yapmak ve daha fazlasına ulaşmak elimizdedir

“Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden istismar parantezi açmaya kalkışmasın”

Değerli dava arkadaşlarım; Türkiye kendi içine kapanarak, kabuğuna sığınarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri yedek kulübesinden izleyerek, yeni yüzyıla istikamet çizemez. Hep bir adım önde olmak, dünyayı Türkçe okumak, başkent Ankara merkezli politik dinamiklere sıkı sıkıya bağlanmak, vazgeçilmez değer ve önemdedir. Asıl mesele değişen dünyayı edilgen bir şekilde ayak uydurmak değil, yeni bir dünya mimarisinin taşıyıcısı fikir ve kuvvetiyle öne çıkmak, öncü rol oynamaktır.

İstiyorlar ki birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım. Bekliyorlar ki evlatlarımızın bayrağı sarılı tabutlarını omuzlarda taşıyalım, diyorlar ki analarımız ağlasın, Nasıl olsa ağlayanlar onlardan değil, diyorlar ki eşkıya dağlarımızla gezsin, fidan gibi kınalık kuzularımız toprağın kara koynuna girsin. Tahakkümün zincirleri kırılıyor, bundan ürküyorlar. Bölücülüğün kaynağı kuruyor, bundan korkuyorlar. Terörün bitişiğiyle eş zamanlı olarak barış ve huzur kuşağının iç cephemizi saracak olmasından da aşırı derecede rahatsızlık duyuyorlar. Türk ile Kürt düşman etmek üzerine kurulmuş bir buçuk asırlık emperyalist komplo yerle yeksan ediliyor. Bundan dolayı uyuşmuş vicdanlarıyla son kozlarını oynuyorlar. Tarih boyunca yurdunu alçaklara uğratma uğruna göğüslerini siper eden bütün şehitlerimizle övünüyoruz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden istismar parantezi açmaya kalkışmasın. Türk milletinin bağımsız ve onurlu yaşaması için bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmiş kahramanlarımıza minnet duyuyoruz. Hiç kimse minnet duygumuzla boy ölçüşmeye yeltenmesin. Terörsüz Türkiye, Türk millet ve Türk devletinin tavizsiz kararıdır.

“Siz yargılasanız yargılasanız cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız”

Bu karar ve kararlılığın sekteye uğratmaya, sabote etmeye hiçbir hayasız hamakat ve hamaset siyasetçinin takati yetmeyecektir. Neymiş bizi yargılayacaklarmış, neymiş bizden hesap soracaklarmış, neymiş anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız. Şu yaşımda mertçe ve dürüstçe haykırıyorum; yeter ki Türkiye ve Türk milleti barış, huzur ve sükunet bulsun, yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın. Bizim sonumuz da varsın Darağacı olsun.

"Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisi İmralı'dır"

Eyvallah ettiğimiz hiç duyulmadı, hiç görülmedi. Kurt izi de karışmış çakal izinin sahte meydan okumalarına aldırış etseydik, ya ülkemizden ya da ülkemizden çoktan şüpheye düşerdik kurdun takip edeceği yine kurttur. Kimin kemik peşinde koşacağının cevabını verecek olanlar da bellidir. Bizim tarafımız asil Türk milletinin yeridir. Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisi İmralı'dır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi komisyonunun geçtiğimiz cuma günü İmralı'ya gitmek üzere nitelikli çoğunlukla aldığı karar doğrultusunda Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti ve Dem Parti'den birer milletvekilinin adaya gitmesi tarihi bir gelişmedir.

"Nihayet bizim çağrımız Türkiye'nin kurtuluş çağrısıdır"

Bu vesileyle Genel Başkan Yardımcımız ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Feti Yıldız ile diğer milletvekillerimize yürekten teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi ve komisyonda bulunan diğer partiler İmralı'ya gitmekten sarfı nazar etmişler. Varsın etsinler. Hiç sorun değil. Ondan bundan medet umarak terörsüz Türkiye hedefini takip etmiş olsaydık, onun bunun ağzının içine bakarak izin ve icazet arasaydık, böylesi ağır bir sorunu bırakınız konuşmayı, yerimizden bile kıpırdayamazdık.

Korkaklar yaşayanlar yalnızca hayatı seyreder. Biz seyirci değiliz. Hayatın yönünü değiştirme iradesini taşıyan zamanın ve zeminin müşahidi Milliyetçi Ülkücü hareketiz.

Cesarete zafere kararsızlık tehlikeye, korkaklık felakete götürür. Yüreğimizle, gönlümüzle terörsüz Türkiye'nin yanındayız. Tarihe, ecdada, şehitlere ve bayrağa sahip çıkmak, ortak geleceği kucaklamak, milli değerler etrafında birleşmek, Türkiye'nin onurunu muhafaza etmek, milli birliği, milli kimliği ve milli devleti korumak 1000 yıllık kardeşliği yaşamak ve yaşatmak amacıyla terörsüz Türkiye'nin sonuna kadar müdafasındayız. Siyasi, ahlaki ve vicdani hiçbir ölçü tanımayan, ilkesi, iradesi ve heyecanı olmayan yalan, riya ve istismardan başka sermayesi kalmayan, yolsuzluk, hırsızlık ve soygun çamuruna batmış sorunlara başka başkentlerden bakan başarısız, kötü niyetli, şaibeli bir muhalefet zihniyetinin ne yaptığına, ne söylediğine bakmıyoruz.

Kalemi kiralanmış sözde yazarlara, üniversite zemininini kullanmaya çalışan fırsatçı mirlara, siparişle sonuç çıkartan araştırma şirketlerine güdümlü rapor üreten sözde düşünce kuruluşlarına ecdadımıza hakaret eden kabile oğlu sahte aydınlara menfaat bağıyla göbeklerinden bağlanmış medya kanallarına, sözde sivil toplum işbirlikçilerine...

Ekranlarda, manşetlerde, sütunlarda, kürsülerde boy gösteren bu şer cephesinin ortak paydasında kim varsa alayı birden teslim olursak, taviz verirsek diyorum ki kanımız kurusun. Biz köklere, kökenlere bakmayız.

Biz inançlara, mezheplere ayırmayız. Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı ona bakarız. Millete hürmet var mı ona bakarız. Vatana sadakat var mı ona bakarız. Bizim çağrımız Yesevi'nin, dedem Korkut'un, Hacı Bektaş'ın tarihten gelen çağrısıdır. Bizim çağrımız Kürşat'ın, Ulubatlı'nın, Sütçü İmam'ın, Kara Fatma'nın maziden ulaşan çağrısıdır.

Bizim çağrımız zedelenen, aşağılanan, hor görülen milli onurun çağrısıdır. Bizim çağrımız terörsüz Türkiye'nin yeni yüzyılda hüküm veren hükümran olacak Türk milletinin çağrısıdır. Nihayet bizim çağrımız Türkiye'nin kurtuluş çağrısıdır. Geçmişte yaşanan her şey geride kalmıştır. Hayat devam etmekte ve ileriye doğru hızla ilerlemektedir.

Bu nedenle geriye takılıp kalmak bizleri ileriye götürmeyecektir. Ancak bu kusurlarımızı ve yanlışlarımızı örtmek demek de değildir. Ne var ki hedeflerimiz geriye doğru değil ileriye doğrudur. Gelecekte neler yapabileceğimizin arayışları şimdi önümüzdedir. Mücadelemiz milletimizi esas alan büyük bir birlik, birleşme mücadelesi vermektedir. Vatanımızı temel alan büyük bir kucaklaşma ve kaynaşma mücadelesi vermektedir.

Bu kapsamda gün her zamankinden daha fazla birlik ve dayanışma günüdür. Elbette gündelik yaşayış ve yaklaşımlarımızla bir elin parmakları gibi ayrı ayrı düşüncelerimiz olabilir. Ancak eğer konu ülkemizin ha ali çıkarıysa bir yumruk gibi sıkılı olmaktan başka bir seçenek tanımayız. Eğer mevzu bahis olan Türkiye ise gayriyi bir kenara bırakıp birleşmek zorundayız.

"Kürt ve Türk olarak tek bir ses, tek bir nefes olacağız"

Bozgunculara, yıkıcılara fırsat vermeyeceğiz. istismarcılara itibar etmeyeceğiz. Tahrik ve tertiplere ihtimam göstermeyeceğiz. Birlik olup kucaklaşacağız. Kürt ve Türk olarak tek bir ses, tek bir nefes olacağız.

Türkiye'mizi ve Aziz milletimizi çağların ötesine taşıyabilmemizin başka bir yolu ve yöntemi olmadığını aklımızdan çıkarmayacağız. Hepimiz bunu başaracak azim ve inanca sahibiz. Gün kısır tartışmaların günü değildir.

Gün birleşme, bütünleşme, saflarımızı sıklaştırma günüdür. Hakikati arayan, hakkın peşinden giden hiç kimse gürültüye kulak asmaz, yalan ve dedikoduya itibar etmez. İsrail'in bölgemizdeki soykırım ve şiddete dayalı provokasyonları 10 Ekim ateşkes kararlarını inatla ihlali, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın hazırladığı 28 maddelik planı ile sözde sona erdirme çabaları mücavir coğrafyalardaki kutuplaşma ve kamplaşmadaki sertlik, yeni bir küresel çatışma denkleminin kurulma çalışmaları bize iç cephemizi sağlam esaslara bağlamayı mecburi kılmaktadır. Biriz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türk milletiyiz. Türk Kürt kardeştir. Araya giren bozgunculara heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkumdur.

Kılıçdaroğlu’ndan videosuna gelen eleştirilere yanıt: İddianameler ortada
Kılıçdaroğlu’ndan videosuna gelen eleştirilere yanıt: İddianameler ortada
İçeriği Görüntüle

Terörün her türlüsünü reddetmenin def etmenin ve imha etmenin sonsuz kararlılığındayız. Şuna inancım tamdır ki Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsü düşmanların lanetlemeye layık ihtirasları karşısında daima çelikten bir duvar gibi yükselecektir.

Muhabir: Şevval Dalgıç