T24'ten Cengiz Anıl Bölükbaş'ın aktardığına göre, Anayasa Mahkemesi (AYM), 2015 yılında Ankara Garı önünde düzenlenen miting sırasında meydana gelen bombalı saldırıda yaralanan Pınar Alkan’ın bireysel başvurusunu sonuçlandırdı. Yüksek Mahkeme, saldırı öncesinde kamu otoritelerinin mitinge yönelik somut ve yakın bir tehditten haberdar olduklarına dair yeterli delil bulunmadığını belirtti.

10 Ekim 2015 tarihinde “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingi için Türkiye’nin farklı illerinden gelen binlerce kişinin bulunduğu Ankara Garı önünde IŞİD tarafından gerçekleştirilen canlı bomba saldırısında 103 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmıştı.

Saldırıda yaralanan Pınar Alkan, 2021 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, devletin saldırı öncesinde istihbarat bilgisine sahip olduğu, buna rağmen gerekli güvenlik önlemlerini almadığı ve saldırı sonrasında da müdahaleyi engelleyici davranışlarda bulunduğu öne sürüldü.

Alkan, olay sonrası güvenlik güçlerinin alana gaz bombası attığını, bunun da sağlık ekiplerinin müdahalesini geciktirdiğini belirtti. Ayrıca, yaşam hakkı başta olmak üzere birçok anayasal hakkın ihlal edildiğini savundu.

Anayasa Mahkemesi ise kararında, kamu makamlarının mitinge yönelik belirli, somut ve yakın bir tehditten haberdar olduklarına ya da haberdar olmaları gerektiğine dair bir unsurun bulunmadığını ifade etti.

Kararda, saldırı sonrası bölgeye gaz sıkılmasının sağlık müdahalelerini engellediğine yönelik bir tespitte de bulunulmadı. Yüksek Mahkeme, kamu makamlarının yaşamı koruma yükümlülüğü bağlamında “üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğinin söylenemeyeceği” sonucuna vardı.

"Kamu makamlarının tehdit olduğunu bilmeleri gerektiğine yönelik işaret yok"

Başvuruyu 15 Nisan'da inceleyen yüksek mahkeme, hiçbir unsurun kamu makamlarının mitinge katılanların hayatlarına yönelik belirli, somut ve yakın bir tehdit bulunduğunu bildiklerine veya bilmeleri gerektiğine işaret etmediğini belirtti. AYM, yetkililerin gösteriye katılan kişilerin güvenliğini sağlamak amacıyla gösteri alanına barikat kurulması, iki binin üzerinde personel görevlendirilmesi, miting alanına girenlerin aranması, alan ve çevresinde patlayıcı madde araması yapılması gibi tedbirler aldığını ifade etti.

"Gaz sıkıldıysa da ilk yardıma yönelik hızlı müdahaleyi engellemedi"

Yüksek mahkeme, saldırıdan hemen sonra sıkılan göz yaşartıcı gaza yönelik olarak da "Kalabalığı dağıtmak ve kolluk kuvvetlerinin olay yerine erişimini sağlamak için göz yaşartıcı gaz kullanmışsa da bu uygulamanın sağlık çalışanlarının yaralılara ilk yardımı sağlamak için hızlı bir şekilde müdahale etmesini herhangi bir şekilde engellediği yönünde tespit yapılamamıştır" değerlendirmesinde bulundu.

AYM, miting saatinin 12.00-16.00 saatleri arasında olduğunu ancak iki patlamanın 10.04'te gerçekleştiğini aktararak, "Anayasa Mahkemesinin genel anlamda bulunduğu kabul edilen terör saldırısı riskinin idare tarafından hafife alındığını veya bu risk açısından daha iyi planlama ve diğer önleyici tedbirlere başvurularak gerçekleşen neticenin önlenebileceğini değerlendirebilecek bir konumda olmadığı anlaşılmıştır" ifadelerini kullandı.

İlber Ortaylı'dan sağlık durumu hakkında açıklama
İlber Ortaylı'dan sağlık durumu hakkında açıklama
İçeriği Görüntüle

"Kamu makamlarının üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmediği söylenemez"

Yüksek mahkeme, idarenin sorumluluğuna yönelik yaptığı değerlendirmede, şunları söyledi:

"Yapılan belirlemeler ışığında kamu makamlarının 10/10/2015 tarihli gösteriyle ilgili olarak öngörülebilir, ciddi ve yakın bir terör saldırısı tehdidi olduğundan habersiz olduğu ve bu tür bir terör saldırısını önlemenin doğasında var olan özel zorlukları göz önünde bulundurularak kamu makamlarının yaşamı koruma yükümlülüğü açısından üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmediğinin söylenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır."

"İdarenin hizmet kusuruna yönelik nesnel bir yaklaşım sergilendi"

Danıştay’ın konuyla ilgili nihai kararında yer alan, 'hizmet kusurunun hatta kusursuz sorumluluk hâlinin bulunmadığı, yetkililerin saldırının yakın olduğunu gösterecek herhangi bir bilgiye sahip olmadıkları' tespitini aktaran AYM, şu değerlendirmede bulundu:

"Ayrıca kararda söz konusu gösteriyle ilgili olarak yetkililer tarafından yeterli güvenlik önlemlerinin alındığı, yaralıların ambulansla en yakın hastanelere tahliye ettirilmesi nedeniyle saldırıdan 65 dakika sonra olay yerinde hiç yaralı kalmadığı, saat 10.05'te 112 Acil Servis arandıktan 33 saniye sonra acil servislerin acil bakıma ihtiyacı olanlara öncelik vermek üzere koordine olmaya başladığı ve çeşitli servisler arasında iletişimde herhangi bir kopukluk yaşanmadığı belirtilmiştir. Yapılan yargılama neticesinde başvurucunun manevi tazminat talebi sosyal risk ilkesi uyarınca kısmen kabul edilmiştir.

Mevcut durumda yapılan yargılamada yaralanma olayını çevreleyen koşulların tespiti ve başvurucunun iddiaları doğrultusunda idarenin sorumluluğunun belirlenmesi için gerekli makul adımların atıldığı ve elde edilen deliller kapsamında idarenin hizmet kusuru olup olmadığı noktasında nesnel bir yaklaşım sergilenerek gerekli irdelemelerin yapıldığı görülmüştür."

AYM, yaşam hakkının ihlal edilmediğine, ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın 'açıkça dayanaktan yoksun olması' nedeniyle kabul edilemez olduğuna ve diğer ihlal iddialarının incelenmesine gerek olmadığına karar verdi.

Kaynak: T24