Ankara’da okul öncesi eğitim kurumuna giden 4 yaşındaki erkek çocuğu, 22 Nisan 2018 günü tuvaletini kaçırdığı için öğretmeni cinsel organına iğne batırdı. Bu durumu öğrenen anne E.A. 26 Nisan’da öğretmen hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulundu. Anne E.A., suç duyurusu dilekçesinde, “4 yaşında olan oğlum ile konuştum. Oğlum, T.Ö.’nün başörtüsünden çıkardığı iğne ile oğlumun cinsel organına batırdığını eliyle gösterdi. Oğlumun bu konuşmasını kamera ile kaydettim. Bu durumu okul yönetimi ile paylaştım” dedi.
Küçük çocuğun uzman eşliğinde ifadesi alındı. Uzman küçük çocuğun anlattıklarına ilişkin “Kötü davranışı ifade etme eğilimi güçlü ve ifadesi güvenilir olabilir” diye görüş bildirdi.
2018 yılı Eylül ayında öğretmen T.Ö.’nün ifadesi emniyet görevlileri aracılığı ile alındı. T.Ö., ifadesinde, “Başörtümde iğne taşımıyorum, çocuklara şefkatle yaklaşıyorum, tuvaletini kaçırdığı için bir çocuğa eziyet etmem mümkün olmaz, başvurucunun annesi ile aramda husumet yok ancak birkaç konuda tartışma yaşadık, bir keresinde başvurucunun annesi kurum çalışanı olan Ş.Ç ile yaptığı ve kendi isminin de geçtiği bir konuşmada ‘Kafayı taktığım birkaç kişi var’ şeklinde beyanda bulunmuş, başvurucunun annesinin kişisel nedenlerle şikâyetçi olduğunu düşünüyorum” dedi.
Tanık olarak kurum çalışanları da dinlendi. T.Ö.’nün ifadesinde geçen kurum çalışanı S.Ç., “T.Ö.nün iddia edilen eylemi yapmasına ihtimal vermiyorum, şikâyet gerçekleştikten sonra başvurucunun annesi ile yaptığı bir konuşma esnasında bana ‘Kafayı taktığım birkaç kişi var’ dedi ancak bu konuşmada T.Ö.nün adı geçmedi” diye ifade verdi.
Savcılık olay hakkında takipsizlik kararını verirken, Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği de ailenin itirazını reddetti ve dosya kapandı.
Anne E.A. eğitim kurumunda gerçekleşen kötü muameleye ilişkin olarak etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar vererek, kararın bir örneğini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Yüksek Mahkeme bugün Resmî Gazete’de yayınlanan kararında, anneye 30 bin lira manevi tazminat ödenmesine de hükmederek, kararın gerekçesinde şunları belirtti:
“Başvurucunun anılan dönemde dört yaşında olduğu dikkate alındığında mağdur olarak beyanının alınması için geçen yaklaşık üç aylık sürenin olayları hatırlaması, değerlendirme yapabilmesi için makul olduğu yorumunu getirmek mümkün değildir. Dört yaşında bir çocuk olan mağdurun Çocuk İzlem Merkezine sevk edilmesinden önce iki ay boyunca hareketsiz kalınması soruşturmanın ciddiyeti hususunda haklı bir şüphe doğurmaktadır… E.A.nın şikâyet dilekçesinde belirttiği, başvurucunun beyanını içeren görüntü kaydının şikâyetin üzerinden yedi ay geçtikten sonra incelenmesi, eğitim kurumunda başvurucu ile bizzat ilgilenen öğretmen B.K.nın ifadesinin başvurucu müdafiinin talebi üzerine şikâyetten bir yıl sonra, diğer kurum çalışanlarının ifadesinin ise şikâyetten yedi ay sonra alınması da olayın aydınlatılması adına makul bir çaba gösterilmediği yönünde haklı bir izlenim yaratmaktadır. Ayrıca Başsavcılığın söz konusu edimleri (tıbbi rapor, ifadelerin alınması, görüntülerin incelenmesi vb.) olayın aydınlatılması adına süratle gerçekleştirmesinin önünde somut olayın koşullarından (kişilerin bulunamaması, kaçması, tıbbi incelemeye direnilmesi vb.) kaynaklanan bir engel/zorluk bulunmadığı gözlemlenmiştir. Tüm bu belirlemeler ışığında soruşturmanın Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği makul bir özen, ciddiyet ve süratle yürütülmesi koşulunu sağlamadığı, bir başka ifadeyle etkili bir soruşturma yürütülmediği kanaatine ulaşıldığından kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”