DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu tarafından düzenlenen Yerel Yönetim Konferansı’nın açılış konuşmasını yaptı. Bakırhan, “Demokrasimiz hasta, yerel demokrasi daha da hasta” diyerek, merkeziyetçi yönetimden vazgeçilip, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Bakırhan'ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:

Müsavat Dervişoğlu'ndan 'Öcalan' çıkışı: Uzun çarşı boydan boya
Müsavat Dervişoğlu'ndan 'Öcalan' çıkışı: Uzun çarşı boydan boya
İçeriği Görüntüle

"Yerel iradeyi gaspeden basınç"

Türkiye’de hiçbir dönem olmadığı kadar yerel yönetimler tehdit altında, hiçbir dönem olmadığı kadar çok zayıf bir noktada bulunuyor. Cumhuriyet kurulurken de yerel yönetimler büyük bir basınç altındaydı, büyük bir merkezleşme baskısı vardı. Ama özellikle 20 Temmuz 2016’dan sonra benim de burada oturan birçok arkadaşımızın da içinde olduğu yeni bir dönem başladı. Yerel iradeyi yok sayan ve gasbeden başka bir basınçla karşı karşıya kaldık. O gün bugündür bu merkeziyetçilik dalgası giderek artıyor.

"Demokrasimiz hasta"

Demokrasimiz hasta, yerel demokrasi daha da hasta. Emin olun bu hastalığın ilacı da çok belli. Bu tür hastalıkların ilacı yerel demokrasiyi geliştirerek, büyüterek çözülür. Ama biz yerel demokrasiyi gerçekleştirme yerine nasıl merkezleştiririz, nasıl merkeze bağlarız gibi tartışmalara denk geliyoruz. Bu merkeziyetçilik dalgası artık son bulmalıdır. Bu dalga karşısında mücadele etmek hepimizin temel görevidir. Birlikte bu baskı karşısında durmak, yol açmak konusunda üzerine görev ve sorumluluk düşen bizler, daha fazla kenetlenerek bir yol bulmaya çalışacağız. Yerel iradeyi yok sayanlar, aslında sık sık belirttikleri ‘millet egemenliği’ni yok sayıyorlar, kentin iradesini yok sayıyorlar.

"Siirt’e sessiz kaldığımız için bugün İstanbul’un temel gündemi kayyumdur"

Bu artık bir Türkiye meselesidir, 86 milyonun meselesidir. Siirt’e sessiz kaldığımız için bugün İstanbul’un temel gündemi kayyumdur. Berivan, Ali, Veli içerideyken sessiz kaldığımız için İmamoğlu içeridedir, Şişli içeridedir, diğer seçilmiş belediye başkanları içeridedir. Aslında sadece bu yerel demokrasinin olmayışından kaynaklı bizim ne yapmamız çok net bir şekilde ortadayken o görevimizi yerine getirmiyoruz. Kayyum, irade gaspı neredeyse birlikte durmamız, birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Bunu böyle egelleyebiliriz. Yani Şişli ile Hakkari’yi eşitlemediğimiz müddetçe bu antidemokratik uygulamalar devam eder. Mücadele yoksa, bu tabloyu yaşayacağız, her sabah yeni bir irade gaspıyla karşı karşıya kalacağız.

Emin olun bu yerel yönetimlere dönük yaklaşımlardan kaynaklı ülke çok umutsuz. Çünkü Ankara’da ne olduğuna insanlar gözünü, kulağını kapatabiliyor. Ama Mardin’de halkın iradesi gasp edildiğinde, kendi seçmiş olduğu, sürekli temas içerisinde olduğu, kapısına gidip dertleştiği insan yerine bir anda tanımadığı biri kenti yönetince çok daha ağır hissediliyor. Dolayısıyla bu akıl tutulmasına artık ‘hayır’ diyoruz. Ülkenin içerisinde olduğu karamsarlığı ortadan kaldıracak, umutları tekrar yeşertecek ortak bir mücadele ortaya koyma sorumluluğumuz devam ediyor. Bu vesileyle İstanbul’dayız.

"Seçilmişlerin serbest bırakılmasını istiyoruz"

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem imamoğlu’nun ve benzer durumda olan belediye yöneticilerinin tutuksuz yargılanmaları gerektiğini, görevleri başına dönmeleri gerektiğini belirtmek istiyorum. Biz hep bu noktada durduk. Biz, Ahmet Türk ile Ekrem İmamoğlu’nu hiç ayırt etmedik. Biz, aynı şekilde tarif edilmememize rağmen irade gaspı nerede olursa olsun aynı yaklaşımla yaklaştık. Yine, tutuklu olan yerel yöneticilerin serbest bırakılmasını istiyoruz. Yerine kayyum atanan belediye başkanlarının da görevlerinin başına dönmelerini istiyoruz.

“Kayyuma neden olan yasalar ortadan kaldırılmalı”

İrade gaspının olduğu bir ülkenin ne itibarı olur, ne istikrarı olur, ne de kimse dikkate alır. Dünyanın, Avrupa’nın başka gündemleri var. Enerjiden çevreye, tüketimden üretime, barınmadan sağlığa... Yani aslında olması gereken şeyleri tartışırken, bizim Sayın Özgür Özel ile birlikte irade gasbından, kayyumlardan bahsetmemiz ülke için büyük bir utançtır ve bundan vazgeçilmesi gerekiyor. Demokrasi eksikliğinin ilacının yerel demokrasi olmasını artık bu ülkeyi yönetenler net bir şekilde anlamalı ve görmeli. Sadece kayyumlar değil, kayyuma neden olan yasalar da artık ortadan kaldırılmalı.

"Bir an önce geçiş yasaları çıkarılmalıdır"

Bakırhan, Türkiye'den çekilen PKK ile ilgili süreci de şöyle değerlendirdi:

“Bu süreç önemlidir ve bu sürecin kalıcı olması için artık somut adımlar atılmalıdır. En haklı basınç budur. 1 yıldır tek taraflı çok tarihi adımlar atıldı. En son geri çekilme kararı bence yapılan en büyük adımlardan biridir. Onun için bir an önce geçiş yasaları çıkarılmalıdır. Sonrasında da hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gerekiyor. Düşüncesini belirtenin, aynı düşünmeyenin artık yargılanıp, hapsedilmemesi gerekiyor. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekiyor.”

Kaynak: Haber Merkezi