Tüm Emlak Danışmanları Birliği (TEDB) Başkanı Hakan Akçam, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın sosyal medyada yaptığı “Bu ilçelerde konut almayın, kiralamayın” açıklamasına tepki gösterdi. Akçam, açıklamanın genelleyici olduğunu ve emlak sektöründe paniğe yol açabileceğini belirtti.
Sektör zor durumda
Akçam, Balıkesir ve çevresinde yoğun tepki aldıklarını aktararak, “Balıkesir gibi birçok ilimizi kapsayan bu tür açıklamalar, zaten darbe almış emlak piyasasını daha da zora sokuyor. Bu, bilimsel kaygıdan çok toplumsal panik yaratabilecek bir çıkış” dedi.
Türkiye’nin her yeri deprem bölgesi
Ülkenin büyük kısmının aktif fay hatlarıyla çevrili olduğunu hatırlatan Akçam, “Sadece bazı ilçeleri hedef göstermek yanıltıcı olur. Zeminin niteliği kadar, o zemine uygun mühendislik standartlarında yapı inşa edilmesi de hayati öneme sahip” ifadelerini kullandı.
Akçam, “Sayın Naci Görür’ün de sıkça söylediği gibi deprem değil bina öldürür. Çözüm şehirleri terk etmek değil; zemin etütleri yapılmış, denetimli ve sağlam yapılarla güvenli yaşam alanları oluşturmaktır” dedi.
Yer–Yapı Güvenlik Belgesi’ne dikkat
Prof. Dr. Ercan’ın önerdiği “Yer–Yapı Güvenlik Belgesi”ni olumlu bulduğunu ancak bunun bazı bölgeleri tamamen yaşanmaz ilan edecek şekilde sunulmasının olumsuz etkiler yaratacağını belirten Akçam, “Tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının yanlışlığına dikkat çekmek önemli. Ancak uyarılar daha kapsayıcı, çözüm odaklı ve yerel yönetimlerle iş birliği içinde yapılmalı” dedi.
Korkutmak değil, bilinçlendirmek gerekir
Deprem gerçeğiyle başa çıkmanın yolunun halkı bilinçlendirmekten geçtiğini vurgulayan Akçam, konut alırken zemin etüdü, mühendislik projesi ve yapı denetim belgelerinin en kritik unsurlar olduğunu söyledi. Akçam ayrıca, yerel yönetimlerin imar planlarını bilimsel verilere göre düzenlemesi, denetimleri sıkılaştırması ve kentsel dönüşümü teşvik etmesinin önemine dikkat çekti.
Başkan Akçam sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin her köşesi, doğru planlama ve mühendislikle güvenli hale getirilebilir. Önemli olan nerede yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımızdır.”



