Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen "yolsuzluk" soruşturması sonucunda yazılan iddianame hakkında, "Hukuk, İBB iddianamesiyle üzerine düşeni yapmış; siyaseti sermaye, para gücü ve dış bağlantılarla esir almak isteyen yapılara karşı, siyasetin ‘haysiyetini’ korumuştur" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik yürütülen "yolsuzluk" soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame bugün mahkemeye sunuldu. Tutuklu bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun "örgüt lideri" olarak tanımlandığı, 3 bin 700 sayfayı aşan iddianamede 105’i tutuklu olmak üzere 402 kişi "şüpheli" sıfatıyla yer aldı.

İddianame hakkında sosyal medya hesabından paylaşım yapan eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şöyle dedi:

“Hukuk, İBB iddianamesiyle üzerine düşeni yapmış; siyaseti sermaye, para gücü ve dış bağlantılarla esir almak isteyen yapılara karşı, siyasetin ‘haysiyetini’ korumuştur.

Hakan Safi’nin sahibi olduğu Safiport’tan, uyuşturucu operasyonu hakkında açıklama
Hakan Safi’nin sahibi olduğu Safiport’tan, uyuşturucu operasyonu hakkında açıklama
İçeriği Görüntüle

Millet, yönetme veya denetleme erkini siyasetçiye sandıkla, demokrasiyle yani kendi iradesiyle teslim eder.

Buna karşılık dünyanın her yerinde sermaye siyaseti dizayn etmek ister; fakat halk egemenliğinin güçlü olduğu siyasette, halkın seçtiğiyle yarışmaya dahi cesaret edemez.

Partileri hileyle, entrikayla, yolsuzlukla ve suç gelirleriyle ele geçirip Türkiye’nin geleceğini, siyasi istikametini değiştirmeye kalkışan yapıya, İstanbul Başsavcılığı hazırladığı iddianameyle izin vermemiştir.

Bu karanlık mekanizma zamanında fark edilmeseydi; milletin en temel gücü olan oy, sandık ve serbest seçim hakkı, para gücünün ve dış dizayn edicilerin hileli yöntemleriyle devre dışı bırakılacaktı.

Allah korusun…

15 Temmuz’da başaramadıkları Türkiye’yi işgal girişimini bu kez parayla, operasyonlarla, casuslukla ve benzeri yöntemlerle; herkesi itibarsızlaştırarak, sindirerek, tasfiye ederek tamamlamaya çalışacaklardı.

Siyasetçi hata da yapar, doğruda da isabet eder; ancak yaptığı her şey milletin gözünün önündedir.

Partilerde kararı kongre verir, ülkede kararı seçim verir; sandıkla tecelli eden milletin iradesinin üzerinde güç yoktur.

Şaibeli parti kongrelerinde oyların parayla satın alındığı, sonuçların para karşılığı değiştirildiği bir düzen; siyaseti hükümsüz kılar, demokrasiyi yok eder ve yerine sermaye vesayetini geçirir.

Bu; Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan oligarşik bir yapının kontrolüne bırakmak, milli iradeyi tasfiye etmektir.

Çünkü siyaset yapmak isteyenler paranın gücüne mağlup olursa toplumla siyasetin bağı kesilir.

Siyaset, hiç hak etmediği halde sınıfsallaşır ve oligarşi siyaseti ele geçirir.

Biz oluruz, başkası olur; iktidar değişir, muhalefet değişir… Ama değişmeyen tek şey milletin seçtiğidir.

Hukuk da tam bu noktada devreye girerek; siyaseti ve milli iradeyi ahtapot gibi sarmaya çalışan bu yapının kollarını kesmiş, devletin, milletin ve demokrasinin önüne kurulmak istenen vesayete sağlam bir set çekmiştir.

Bu ülkenin siyaseti kimsenin operasyon sahası değildir. Hiçbir odak; parayla, tehditle, şantajla, casuslukla veya dış bağlantılarla Türk siyasetini ele geçiremez, Türk demokrasisine ayar veremez. Milletin iradesine, sandığın namusuna ve siyasetin meşruiyetine uzanan her el kırılır, her yapı hukuk karşısında hesap verir.

Bugün siyaset yapan herkes, olup bitene bir de bu pencereden bakmalıdır.

Selam ve saygılarımla…”

Kaynak: Haber Merkezi