CHP lideri Özgür Özel, İstanbul Ankara ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e yönelik Gaziosmanpaşa mitingindeki sözleri nedeniyle soruşturma başlatılmasının ardından açıklamalarda bulundu. Özel, "Dünkü cümlem şuydu; bir daha aileleri, evlatları, anne ve babaları üzecek, rencide edecek bir görüntü görürsem bunun altında kalmam, seni pişman ederim dedim. Altına imzamı atıyorum. Bu kadar insan onuruyla oynamak olmaz. 50 yıl 4 ay kamu hizmeti yapmış olan Hasan Akgün'ü en öne koymuşlar terör örgütü lideri gibi. Böyle bir şey olabilir mi? Bu insanlar suçları ispatlanana kadar masumlar. Siz nasıl savcısınız, emniyetçisiniz? Bu talimatı kimler veriyor?" ifadelerini kullandı. Konuşmasında AK Parti iktidarına da sert sözlerle yüklenen Özel, "Daha fazla ileri gideriz. Ne anlıyorlarsa onu söylüyorum. Buradan mesajı alacak alan alsın. Bıçak kemiğe dayandı. Bu vakitten sonra böyle haysiyetsizlikler yaparlarsa, onurumuzla oynamaya devam ederlerse, suçsuz insanlara iftira atarlarsa, sertleşirse ben de sertleşmeye devam edeceğim. Bu vakitten sonra bu işin dönüşü yok. Bu vakitten sonra normal siyasi zemine dönülecekse önce bunlar dönecek, sonra ben döneceğim. Önce benim arkadaşlarım tutuksuz yargılanacak" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TELE1'de yayınlanan Liderler Özel programında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Hakkında açılan iki ayrı soruşturmayı değerlendiren Özel, "Ankara Başsavcılığı ince görmüş. 'Benim yetkim var, Akın Gürlek'in yetkisi yok' diyor" diye konuştu. Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle:

"AK Parti ve MHP meclis üyeleri tenezzül ederlerse belediye başkan vekilliği onlara geçebilir"

"Yeni dalga operasyonda Avcılar, Büyükçekmece ve Avcılar belediye başkanlarımız gözaltına alınıp tutuklanınca biz mitingimizi Gaziosmanpaşa'ya çevirdik. Belediye meclis çoğunluğunun bizde olmadığı tek ilçe burası. AK Parti ve MHP meclis üyeleri tenezzül ederlerse belediye başkan vekilliği onlara geçebilir. Karşımızda bir akıl yok; gözü dönmüşlük var. Biz bu anlattığımız özel durumu Gaziosmanpaşalılarla konuşmak için oraya gittik.

"'Suç örgütü lideri' ona buna suç atıp eve gidiyor, muhatap bizde kalıyor"

Aziz İhsan Aktaş denilen kişi itirafçı olmuş. Savcılık tarafından bu kişinin bize tanıtıldığı gün suç lideri örgütü deniyordu. Ya bir suç örgütü lideri suç işliyorsa, suçu itiraf etti diye eve yollanıyorsa... Lider ona buna suç atıp eve gidiyor, muhatap bizde kalıyor. Aktaş, 'Ortağım vasıtasıyla -Gürkan Dölekli- bu belediye başkanına Özer Ayık rüşvet verdi' demiş. Dölekli, 'Ben rüşvet vermedim, Aziz yalan söylüyor' dedi. Serbest bırakıldı AK Partili olduğu için. Rüşvet verdi diyen doğru söylüyorsa rüşvet verenin içeride kalması lazım. Yalan söylüyorsa iftira atanın etkin pişmanlıktan çıkmaması lazım. Bu vermedim diyen de eve yollandı AK Partili olduğu için ve rüşvete aracılık etti diyen Ayık ile belediye başkanımızı tutukladılar. Rüşvet veren, vermedim diyen eve gidiyor ve 'Aracıyla aldı' dedikleri içeride kalıyor. Böyle bir sistem, yalan düzen kurmuşlar.

"Hakan diyor ki, 'Genel Başkanım, eğer bir kuruş rüşvet aldıysam Taksim'de beni assınlar'"

Bu ikisinin rüşvet alıp verdiğine ilişkin kanıt da ikisinin 1 yıllık baz kaydına göre 3 kez aynı baz istasyonunda bulunması. Bu da ifadesini şöyle vermiş, 'İki kere görüştüler, üçüncüde de rüşveti verdi.' Bunların saniyesine kadar belli çünkü baz kaydı bu. Hakan diyor ki, 'Genel Başkanım, eğer bir kuruş rüşvet aldıysam Taksim'de beni assınlar.' HTS kayıtlarındaki gün, dakika ve saniyeye bakın, sosyal medyasına bakın. Mevzu bahis benzin istasyonuna 700 metre. 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde 3 okuldaki öğretmenlere çiçek dağıtıyor o dakikada, canlı yayını var. İkinci gün sordum Gaziosmanpaşalılara; burada kapalı pazar yeri açtınız mı? Açtık. O söylediği baz sırasında benzin istasyonunda yolun bu tarafında kapalı pazar yeri açılışı yapıyor, videosu var. Üçüncüsü de Erasmus programı dahilinde Gaziosmanpaşa'daki yabancı öğrencilerle buluştukları bir program ve yine benzin istasyonu ile aynı yolun üzerinde, aynı bazdan almış.

"İddia makamı önce suçlayacağı kişiyi buluyor, çakışan yerleri fosforlayıp ve Aktaş'ın önüne ittiriyor"

Türkiye'de iddia makamı önce suçlayacağı kişiyi buluyor; amaç görevden almak, CHP'ye kara çalmak, yönetimin el değiştirmesi. Önce baz kayıtlarını alıyor, çakışan yerleri fosforluyor ve Aktaş'ın önüne ittiriyor. 5 sayfa ifade vermiş, 3 gün sürmüş bu ifadeyi vermesi. Titiz çalışmışlar. Öyle bir ifade veriyor ki 'Şu saatte, şurada buluştular' diyor; hepsini hatırlamış, detaylı. Bu, baz kayıtları önüne konmadan verilebilecek bir ifade değil. Bir kurgu var. Ben bunu İzmir askeri casusluk davasında da gördüm. Şanlı, şerefli subayların ortak özellikleri de Atatürkçü, vatana millete bağlı, FETÖ'cü olmayan subaylar olmasıydı. Bunu savcılık kurgulamış. Gözümle gördüm, kulağımla duydum. Teknik olarak mümkün mü bilmiyorum ama gidip şahitlik yapmak, anlatmak isterim.

Bakalım bu şartlar altında içlerine sinecek mi? Bakalım AKP'li meclis üyeleri gelip de bu belediye bizim diyecekler mi? Hakan dahil, Aykut dahil 6 belediye başkanımız, birçok arkadaşımız, tanımadığımız iş adamları... Bir kısmı dün serbest kaldı; doğru mu yanlış mı bilmiyorum. Kimini tutukladılar, kimini serbest bıraktılar, adli kontrol şartı verdiler...

"50 yıl 4 ay kamu hizmeti yapmış olan Hasan Akgün'ü terör örgütü lideri gibi en öne koymuşlar"

Dünkü cümlem şuydu; bir daha aileleri, evlatları, anne ve babaları üzecek, rencide edecek bir görüntü görürsem bunun altında kalmam, seni pişman ederim dedim. Altına imzamı atıyorum. Bu kadar insan onuruyla oynamak olmaz. 50 yıl 4 ay kamu hizmeti yapmış olan Hasan Akgün'ü en öne koymuşlar terör örgütü lideri gibi. Böyle bir şey olabilir mi? Bu insanlar suçları ispatlanana kadar masumlar. Siz nasıl savcısınız, emniyetçisiniz? Bu talimatı kimler veriyor?

"Bu vakitten sonra bu işin dönüşü yok; arkadaşlarım tutuksuz yargılanacak"

Dediğim şu; daha fazla ileri gitmeyin, daha fazla ileri gideriz. Ne anlıyorlarsa onu söylüyorum. Nerede toplanırız bilmem. Buradan mesajı alacak alan alsın. Bıçak kemiğe dayandı. Bu vakitten sonra böyle haysiyetsizlikler yaparlarsa, onurumuzla oynamaya devam ederlerse, suçsuz insanlara iftira atarlarsa, bir belediye için 36 yaşındaki hiçbir suçu olmayan bir kişiye bunları yaşatırlarsa, adil bir yargılanma ve arkadaşlarımızın kendilerini ifade ederek masumiyetlerini ortaya koyacakları bir adil yargılanma rejimi kurulmazsa, normalleşmezlerse, sertleşirse ben de sertleşmeye devam edeceğim. Bu vakitten sonra bu işin dönüşü yok. Direniyoruz. Bu vakitten sonra normal siyasi zemine dönülecekse önce bunlar dönecek, sonra ben döneceğim. Önce benim arkadaşlarım tutuksuz yargılanacak.

"Ben suçsuzu savunuyorum, Erdoğan, 17-25 Aralık'ta hırsızı savundu"

Ekrem İmamoğlu son derece motive. Gelecek seçimde cumhurbaşkanı olmaya, devleti yönetmeye hazırlanıyor. 'Ekrem İmamoğlu suç örgütü' kurgularını ispatlıyorlar. Hedefe ulaşmak için delil yaratmaya çalışıyorlar. İlk başladığında Ekrem Başkan'ın daire sattığı kişileri aradılar. Sonra bu darbeye kalkıştılar. Babasının evini bastı, yazlık evini bastı. Nasıl bunların evinden ayakkabı kutuları, para sayma makinaları çıktı? Ben suçsuzu savunuyorum, Erdoğan, 17-25 Aralık'ta hırsızı savundu.

Geldiğimiz bu noktada bu savcı inanmış ki kasalar, paralar bulacağım. Geldi, çuvalladı. Başladı yalancı tanıklar... Somut delil yok. Bu sefer içeridekileri itirafçı yapmaya çalıştı.

"Ankara Cumhuriyet Başsavcısı benim İstanbul'da yaptığım konuşmadan dolayı soruşturma açıp rövanş alıyor, had bildiriyor"

Soruşturmalardan birisi Akın Gürlek'in hırsından bana açtığı soruşturma. Açsın, yapacak bir şey yok. Ama ikinci soruşturma çok güzel bir rövanş. Akın Gürlek, Antalya'da yaptığı bir konuşma yüzünde Ümit Özdağ'ı Ankara'da yemek yerken gözaltına aldırmış, İstanbul'a getirmişti. Bu Antalya ve Ankara başsavcılarına küfürdür. Akın Gürlek, görev bölgesi nedeniyle Kartal'a bile bakamaz. Ümit Özdağ Antalya'da konuşmuş Ankara Başsavcısı'na, 'Ben senin görev yerinden gözaltı yapıyorum' diyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı da benim İstanbul'da yaptığım bir konuşmadan dolayı soruşturma açıp ona karşı rövanş alıyor, had bildiriyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı yine usulsüz bir iş yapmıyor. Görev yerim Ankara olduğu için yine yetkili. Ama bu Ümit Özdağ konusunda hiçbir zaman yetkili olmadı.

"Erken seçime ne Özgür Özel ne Erdoğan karar verebilir; halkın kendisi karar verir"

Erdoğan'ın hedefi iktidarda kalmak. Geçtiğimiz günlerde de söyledi. Can bedende durdukça koltukta oturmak istiyor. Karşısında Beylikdüzü Belediyesi'ni ondan alan, İstanbul'da 3 kez adaylarını yenen Ekrem İmamoğlu var. Erdoğan kendisini 'Yenilmez Armada' görüyordu ya. Onun sandıktan anladığı 'Birden fazla partinin yarıştığı Erdoğan'ın kazandığı bir oyun', kazanmak için her şey mübah.

Demokratik, sivil, güçlü anayasaya anayasanın kendini koruyan maddelerle ihtiyacı var. Benim hayalimdeki anayasada, anayasaya uymayan herkese, cumhurbaşkanı dahi olsa bunun ağır müeyyidelerinin olması gerekir. Anayasanın her maddesine uyulacak. Ne meclis, ne cumhurbaşkanı... Mutlak bir anayasal devlet için güvencelere ihtiyaç var. Ben bir gün anayasa masasına oturacak olursam o masada birinci şart; anayasaya uymamanın denetimine, müeyyidesine bir sistem kurulacak. Bir şey kurulması lazım. Ve o mahkemenin tarafsız oluşunun en iyi hakimlerden oluşmasının bir teminatının kurulması lazım. Bunu ayrı bir bahis olarak söyledim.

"Kişiye özel anayasa olmaz"

Kiminle anayasa yapılır? Anayasa'ya saygısı olanlarla yapılır. Sen anayasa değil banayasa istiyorsan yapılmaz. Anayasalar her doğan için yapılır bunlar Erdoğan için anayasa istiyor. Yapılmaz. O yüzden önce Erdoğan'ın bizi anayasa masasına çağırması için Anayasa'ya uyması lazım. Anayasalar üzerine kim giyerse giysin olması gereken elbiselerdir, kapsayıcı metinlerdir, toplumsal mutabakat metinleridir. Erdoğan kendisi için yapılan anayasayı 7 yıl sonra değiştirmek istiyor. Kişiye özel anayasa olmaz. 2017 Anayasa'sı yapılırken eleştirilerde bulunuyorduk. 2021'de bahçeli bir taslak hazırlamıştı. Bizim 2017'de eleştirdiğimizi 2021'de sorun olarak gördü ve 'Düzeltelim' diye verdi. Bugün bu Anayasa'ya, AYM kararlarına, AİHM kararlarına, Anayasa'nın en başta masumiyet karinesine, hakim teminatına... Bizim 9 arkadaş bu mahkemeye çıktı aynı suçlamalarla, 9 arkadaş karşısındaki mahkemeye çıktı. 4 tane sulh ceza hakimi işlem yapıyor. Biri 9'un 8'ini tutukladı, burada tecrübeli bir hakim 'Tutuklama son çaredir, diğer adli kontrol hükümleri kifayetsiz kalırsa başvurulmalıdır, suçun durumu, delil durumuna bakıldığında tutuklama talebi aşkın taleptir' yazdı. Kimine imza, kimine tutuksuz yargılama verdi. İki gün sonra bu hakimin anası ağladı. Bu hakimi aldılar bu görevden icra iflas hakimi yaptılar. Yerine kafalarına göre hakim getirdiler. Bu karara itiraz edip yan mahkemeden hepsini tutukladılar. Türkiye'de Anayasa'da 'hakim teminatı' var, 'Tutuksuz yargılama esas' hukuk fakültelerinde ilk öğretilen şey. Son çare tutuklama.

"Menemen yapamayız bu şartlarda"

Bugün Türkiye'de istisna olması gereken şey kaide olmuş, kaide istisnaya dönmüş durumda. Anayasa ortada, hukuk fakültelerinde öğretilenler ortada, yargılama usulünün temel yaklaşımları ortada. Bunlar 'Gelin yapacağız anayasa'. Nasıl yapacağız? Menemen yapamayız bu şartlarda. Bir kere arkadaşlarım tutuksuz yargılanacak. Tutuklu biri varsa kamuoyu hak verecek. Ön şart koymuyorum ama tutuklamalar canlı yayınlanacak. AYM kararları, AİHM kararları uygulanacak. Siyasi tutuklular bırakılacak. Erdoğan Anayasa'ya aykırı tutumlarından vazgeçecek. Sonra anayasa masasına oturmayı konuşabiliriz.

Erdoğan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi bin Selman ile görüştü
Erdoğan, Suudi Arabistan Veliaht Prensi bin Selman ile görüştü
İçeriği Görüntüle

"Devlet Bey söylemişken, devlet sahiplenmişken, iktidar bunu taahhüt ediyorken, ne yapsındı DEM Parti?"

DEM Parti meselesine elbette eleştirel yaklaşanlar, şüpheyle yaklaşanlar olabilir. Benim bu konularda böyle bir öngörü söylemem doğru değil, haksızlık olur. Ama ben DEM Parti'nin bugüne kadar bizimle yaptığı görüşmelerde ve topluma açık söylediği söylemlerinde bunca yıllık mücadeleleri, bunca yıllık ortaya koymuş oldukları perspektif, dile getirdikleri siyaset açısından bu yaklaşımı bir fırsat olarak görmeleri ve buna ciddi bir destek vermelerini son derece anlaşılır buluyorum. Nasıl ben tarihsel bir tutarlılık içinde bir masa olursa demokratikleşme, oraya geliriz, otururuz diyorsak onlar da yıllardır söylediklerini ve söylediklerinden hatta ilerisini Devlet Bey söylemişken, devlet sahiplenmişken, iktidar bunu taahhüt ediyorken, ne yapsındı DEM Parti yani? Ama şunu da biliyorum. DEM Parti'nin söylediklerinin, taleplerinin karşılanacağı bir zemin vaat ediliyorsa DEM Parti şey mi diyecek, kardeşim, biz burada yokuz falan, diyemez.

"DEM Parti'nin hiçbir partinin dışlanmaması konusunda hassasiyet gösteriyor olması önemli"

DEM Parti'nin bu noktada hiçbir partinin dışlanmaması konusunda hassasiyet gösteriyor olması da önemli. Diyor ki, herkes burada olmalıdır, kimse dışlanmamalıdır falan filan. Buradan sonra bunun bir iktidar partisiyle şimdi, sekiz dokuz yıldır Selahattin Demirtaş içeride tutulmuş. DEM Parti'nin bana anlattıkları yani sevgili, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk görevden alındıktan sonra bir sohbetimiz olmuştu ne zor olduğuna dair. "Aynı sandığa," diyor, "dört kere sandık görevlisi atıyorsun, dördünü de terör örgütüyle irtibatlı veya KCK, ha HDP, bir şey söyleyip tutukluyorlar," diyor. "Sandığa," diyor, "artık görevli bulamıyorsun," diyor, bizim burada. 6 bin sandık görevlimiz tutuklandı falan diye bir şey söylediler. Rakam yanlış olabilir doğrusu ama böyle inanılmaz rakamlar. Dünya kadar HDP'de siyaset yapmanın, DEM'de siyaset yapmanın terör örgütü üyeliği kabul edildiği neredeyse bir süreç yaşandı. Bundan sonra yaşananlarla kimseye hani hiçbir seçmene de akıl verecek, bilmem ne yapacak değilim ama kendi adıma bir okuma yapıyorum.

"Sütte leke var, Hüseyin Olan'da yok"

Bundan sonra yaşananlarla Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın aynı anda Türkiye'de bütün savcılarınki, hiçbirinin birbirinden haberi olmamasına rağmen gizli soruşturma, düğmeye bir yerden basılarak, biri Kırıkkale'ye, biri Edirne'ye gideceği yerler, uçaklar bile hazırlanmış, bilmem ne falan böyle bir şey olmuş. Böyle süreçler yaşandıktan sonra, bu kadar, benim mesela Türkiye Gazeteciler Birliği'ndeki misafirhane arkadaşım Hüseyin Olan bir gün bana dedi ki, Türkiye Gazeteciler Birliği Denetleme Kurulu'ydu benim. "Ya başkan, senden bize bulaştı," dedi bu. Ne oldu? Tabii geçmiş bir politik geçmişi var ama aktif siyaseti yok. "Ya," dedi, "bana belediye başkanlığı teklif ediyorlar." "Abi, kabul et." dedim. "Tam senin iş. Çok tertemiz bir insandır Hüseyin Olan. Yani böyle her yönüyle dört dörtlük bir yerel yönetici tipolojisi. "Abi," dedim, "kabul et. Vallahi yaparsın." "Ya kabul edeyim mi?" "Et." dedim. Göreve geldi, altı ay sonra eş belediye başkanlığı sistemi var ya, efendim, kamunun kendine verdiği yetkiyi paylaşma suçundan ağır da bir yere sokmuşlar. Bir attılar, yedi yıl hapis yattı. Gittim ziyarete, Yakmışsınız adamı. Gittim ziyarete. Belediye başkanı. Camın arkasından konuştuk. Telefonla, melefonla, elimizi böyle koyduk, gözlerim doldu. "Yaktın beni." dedi. Aynen dediğiniz gibi. Altı buçuk yıl sonra çıktı. Şimdi milletvekili, meclise geldi Hüseyin Olan, sevgili Hüseyin Olan. Hüseyin Olan, sütte leke var, Hüseyin Olan'da leke yok.

"Politik bilinci yüksek Kürt seçmen, Cumhur İttifakı'na DEM'i yakıştırır mı?"

Altı yıl hapis yattı. Şimdi bunları gören, bu kadar politik bilinci yüksek Kürt seçmen, bu olanları görüp, bundan sonra yaşayacaklarımıza bakıp Cumhur İttifakı'na DEM'i yakıştırır mı? DEM oraya gider mi falan? Bunların hepsini göreceğiz. Ama ben bugüne kadar yapılanlarda DEM Parti açısından bir tutarsızlık, bir şey görmüyorum. Bu süreci, bu süreci hepimizin birden Türkiye'nin demokratikleştiği hiçbir siyasi partiye, siyasi gerekçelerle bugün bize, dün DEM'e yapılanların yapılamayacağı bir demokratik düzleme getirmek lazım Türkiye'yi. Bu güvenceyi sağlamak lazım. Bence esas mücadele bu. Ayrıca Erdoğan'ı yenecekse partiler yenmeyecek ki. Erdoğan'ı yenecekse büyük bir demokrasi ittifakı yenecek. Sen demokrasi ittifakının seçmenini kolundan sürükleyip bir yere götüremiyorsun. Yerel seçimleri düşünün. Tabii. CHP 11 ay önce beş parti yüzde 25 oy almış. 11 ay sonra tek başına hiçbir ittifak yokken ve Altılı İttifak ortada karşısında çok sert siyaset yapıyor, en güçlü adayları çıkarıyorken yüzde 38 oy aldık.

Ben Manisa'da ilk aday olduğumda Sayın Baykal'a, "Ya bir önceki yerel seçimin oyu yüzde 6." dedim. Bu seçim alınamaz. Baykal bana dedi ki, Allah rahmet etsin. "Manisa alınacak." dedi. Bu seçim değil ama bir seçim alınacak ve sen alacaksın, dedi. Sen şimdi partinin bayrağını taşımaya gidiyorsun. Biz Manisa'da yüzde 6'yı da gördük, son seçimde yüzde 60'ı da gördük. O yüzden Manisa, merkez sağın kalesi. Manisa, AK Parti'nin kalesi. Altı, hatta bir ara yedi millet, altı milletvekili çıkardı AK Parti Manisa'da. Bugün o Manisa'da AK Parti, MHP birlikteliğine karşı yüzde 60 oy aldık. Son ankete göre bizim, Gökan Zeybek parmak hesabı yapar, böyle olağanüstü, hesap makineleriyle o sonucu zor bulursun. Gökhan Zeybek'e göre altı çıktı, yediye gidiyor Manisa'da CHP 10 milletvekilinden. Bana göre beş çıktı, altıya gidiyoruz. O noktada, o yüzden bir şehrin ya da bir ülkenin sandıktaki davranışını hangi fikirle, hangi anlayışla ittifak ettiği duygusu değiştiriyor artık Türkiye'de. AK Parti'nin altı yedi milletvekili çıkardığı yerde yüzde 60'la CHP belediye kazanıyorsa yüzde 6'dan gelir. Kastamonu'yu kazanıyorsa CHP, Afyon'u, Uşak'ı Sivas'ın doğusuna, ne diyordu Tayyip Bey, "Hey, Deniz Bey." diyordu. Sivas'ın doğusunda hiç göremiyorum seni, böyle yapıyordu değil mi? Ege'de hiç göremiyorum. Türkiye'de yedi bölgede il belediyesi olan tek partiyiz biz. Yedi bölgede il belediyemiz var. AK Parti'nin yok. Neden? Bütün Ege'yi almışız. Ege'deki bütün büyükşehirler ve il belediyeleri bizde. "E, Tayyip Bey, göremiyorum Ege'de seni." demedim hiç ona. Niye demedim biliyor musunuz? Siyaset kibri cezalandırır. Siyasette kibri millet cezalandırır, doğrusu bu. Siyasette tepeden bakmayı, kendini üstte görmeyi, hor görmeyi, alaycılığı millet cezalandırır. Son seçim sonucunun sırrı odur.

"Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi'nden bayramı çaldı"

Sayın Erdoğan'a şunu hatırlatayım; geçen bayramda, 31 Mart'tan sonraki nisanda bütün partilerle bayramlaşan tek parti biziz. Devamındaki bayramda da bayramlaşan biziz. MHP ve AKP DEM ile bayramlaşmazlardı. Davutoğlu'nun partisiyle, AKP, DEVA ile bayramlaşmazdı. Bu bayramda da DEM hariç bu bayramlaşmamaları sürdürüyor. Biz bütün partilerle bayramlaşabilen tek partiyiz. Bunda bir sıkıntımız yok ama şunu net söylüyorum; Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi'nden bayramı çaldı. Ben Ekrem Başkan içerideyken, insanların çocukları ağlıyorken. Pınar Hanım'ı daha dün Düzce'ye sürmüşken, çocukları kendisinden haber alamazken, annesi ağlıyorken bayramlaşamayacağım. Ben bayramlaşıyor da Erdoğan'ın partisini ayırıyor değilim."

"CHP'ye kayyım atanamaz"

CHP Kurultayı'na yönelik davaya ilişkin olarak, "Bu yaşananları sonuç odaklı değil süreç odaklı görüyorum. CHP'yi tartışma içinde tutmak için. İçinde bulunduğumuz siyasi iklim gereği şiddetli sallantı olacaktır, uçak düşmez herkes sakin olsun. Gemiyi dalga değil panik bitirir. Ahlaki, psikolojik üstünlük sendeyse kazanırsın. Bizi panikletmeye çalışıyorlar. İddianame var, doğru. Yola çıktığımızda medya 'CHP Kurultayı satın alındı' diyorlardı, şu anki iddianamede MASAK raporu özeti var ve rapor tertemiz" yorumunu yapan Özel şöyle devam etti:

"'Döviz büroları' diyorlardı. Güya tanık var, beyan var. Yalanlar var. Bunun üzerinden iddianame kuruyorlar. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiş. Kumpas ne biliyor musunuz? Duymuştuk olacak diye. Büyük ihtimalle sayın Kılıçdaroğlu'na ağır ceza mahkemesinde zorla getirme çıkarırlar. Yeni bir tartışma çıkarırlar bunun üzerinden. Benim Kemal Bey ile kötü bir diyalog içerisinde olmam mümkün değil. Ben partinin mevcut genel başkanıyım, benim görevim önceki genel başkanlara saygısızlık etmemek. Olur olmadık laflar ediliyor, üzülüyorum. Sayın genel başkanla iyi, doğru, yapıcı bir diyalog içindeyim. Kayyım atama gibi bir şey olmaz. Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyım atanamaz. Atatürk'ün getirdiği koltuğa seçimle gelinir. Atatürk'ün partisinde Atatürk'ün koltuğuna kimse seçimsiz oturamaz."

Özel, önceki yönetimin kayyımla geleceği iddialarına "Gelmezler" yanıtını verirken "Küfür sayarım arkadaşlarıma" diye konuştu.

Kaynak: Haber Merkezi