Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM’de düzenlenen grup toplantısında konuştu. Özgür Özel, konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen soruşturmaya değindi. Tutuklanan ve “örgüt lideri” olduğu belirtilen Aziz İhsan Aktaş’ın kaçtığının iddia edildiğini söyledi.

Özel, Devlet Bahçeli’nin “Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi hayırlı olur” açıklamasına da değindi. Özel, “Demirtaş’ı içeri atmakla övünenler, bugün ‘hayırlısı’ diyor” diye konuştu.

Özel’in açıklamaları şöyle:

“Erdoğan 'bir yıl sonra çadırda kimse kalmayacak sözü' verdi. Bir yıl bittiğinde 658 bin konut yapılacaktı, 18 bin konut teslim edildi. Şimdi 1000. gündeyiz. 300 bine yakın konutu teslim etmekle övünüyorlar. 35 gün orada aralıksız kalmış birisi olarak, oradaki tüm çalışmaları kıymetli görmüşümdür. Ama depremden 3 gün sonra, devleti bilenlerin yönetmesi lazım, 'biz buradaki evleri bir yıl içinde bitireceğiz' dedi Sayın Erdoğan. Bu söz verildi. İnsanlar bu söze inanmak istediler. O bir yıl geçtiğinde 650 bin konut teslim edeceğiz dedi ancak 18 bin konutunu teslim edebildi. 3. yılında 300 bin konut vermekle övünüyorlar, o da verdikleri sözün yüzde 40'ını denk geliyor. Bugün yüz binlerce depremzede konteynerlerde ya da şehir dışındaki akrabalarının yanında yaşıyor. İşletmelerin yarıdan fazlası faal değil.

“Sındırgı’ya devletin şefkatli elinin ulaşması gerekiyor”

Belediyelerimizle, milletvekillerimizle hep orada olduk. Belediye başkanlarımız elini deprem bölgesinden hiç çekmedi. Depremzedelerin hiçbir sorununu ortada bırakmamaya gayret edeceğiz. Ben hem belediyelerimize hem de bölgeye katkı sunan hangi partiden olursa olsun herkese teşekkür ediyorum. Aramızda Sındırgı Belediye Başkanımız var. Sındırgı’nın afet bölgesi ilan edilmesi isteniyor. Sındırgı’ya devletin şefkatli elinin ulaşması gerekiyor.

“Gebze'de şehircilik skandalı yaşanıyor”

Malum Gebze'de bir şehircilik skandalı yaşanıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı, sonra Ulaştırma Bakanlığı'na devredilen bir metro inşaatı var ve bu metro inşaatında 7 katlı kendisi sağlam olan bir bina maalesef yıkıldı, devrildi ve dört yurttaşımızı kaybettik orada. Sonrasında 21 bina, 28 iş yeri tahliye edildi. Ve ardından daha olay sıcakken erken iletişim iyidir diyerek Ulaştırma Bakanlığı hemen konunun bizimle ilgisi yok dedi, çıktı kenara. Oysa geçen sene Temmuz ayında Makine Mühendisleri Odası'nın sorularla güçlendirdiği bir raporu çıktı ortaya. Diyor ki burada metro yapıyorsunuz, zemin zayıf. Bu inşaat bu apartmanların altındaki zeminde kayma yaratabilir.

Çalıştınız mı, baktınız mı, evleri boşaltmayı düşünüyor musunuz? Kaç taneye boşalttınız? Burada kentsel dönüşüm düşünmüyor musunuz? Hiç kimse kıymet vermemiş ona. İlk önce bina çökünce 'o binaya özel bir şeydir, bizle ilgisi yok metromuzla' dediler. Ama şimdi anlaşılıyor ki bütün bir mahalle o metro inşaatı yapılırken doğru tedbirler alınmadığı, doğru özen gösterilmediği için büyük bir felaketin kenarından dönmüş. Ama tabii nasıl bir felaket yaşandığında tek amaçları...

Eğer örneğin düşünün Kocaeli Büyükşehir Belediyesi CHP'nin olsaydı. Metro inşaatını da o zaman Ulaştırma Bakanlığı üstlenmez tabii. Kendi imkanlarıyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yapıyor olsaydı. Bu çöküş olmuş olsaydı, sabah 6'sında hangi Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanının, belediye meclis üyelerinin, bürokratların sabah kapılarını kırarak girip alacaklardı? Şimdi haberi duyar duymaz 6 dakika içinde bakanlığımızla ilgisi yoktur diye yalan açıklama yapıyorlar. Biz hem orada ölen dört vatandaşımızın adalet sağlansın isteyen ailelerinin sonuna kadar yanında olacağız.

Özgür Özel’den Kartalkaya tepkisi

Ama bu çiftli, ikili hukuk sistemini Kartalkaya'da yangın oluyor. Hepimizin içi yanıyor. Sabahın 9'unda bana il başkanım, milletvekilim, belediye başkanım 55'in üzerinde şu ana kadar yitirdiğimiz canımız var diye bilgi veriyorlar. O gün birisi Ankara İl Kongresi yapacak Sayın Erdoğan. Partisine katılan bir milletvekiline rozet takacak. O ana kadar rakamı 5'te tutuyorlar. Rozet takılıyor, tören yapılıyor, alkış kıyamet bitiyor, yüzler gülüyor, dönüyorlar ve sonra açıklama geliyor. Vefat sayısı 60'a ulaştı diye.

Böyle bir ülkede yaşıyoruz ve orada o yanan Kartalkaya'da yanan otelin kapısında nal gibi yazıyor. Turizm Bakanlığı ruhsatlıdır. Burayı denetlemeye Turizm Bakanlığı yetkilidir diye. Turizm Bakanı, bakan yardımcısı, altındaki dünya kadar bürokrat bilir kişi raporuna göre birinci dereceden suçlu o bilir kişi raporunu teslim almıyorlar Ankara'dan gelen telefonla. Bilir kişi raporuna korsan diyorlar. Esas bizati kendisi korsan başka bir heyet oluşturuyorlar ve almadıkları rapora diyorlar ki buradan bakanlığı çıkar yerine Bolu Belediyesi yaz. Bilirkişi diyor ki ya nasıl yazalım? Belediye sınırları dışında yaz sen. Yazmayıp imzaladıkları raporu teslim almıyorlar. O raporu defalarca burada konuştuk. İkincide belediyeyi de dahil ediyorlar. Belediyenin eri vicdani sorumluluk denerek ağırlaştırılmış müebbet hapis aldı. Çünkü o otele gitmişsin eksiklikleri görmüşsün. Sonra başvuruyu çekmişler. Bunu gidip bildirmemişsin diye itfaiye eri ağırlaştırılmış müebbet alıyor. Turizm Bakanlığı önce sorumluların yargılanmaması için soruşturma izni vermiyor. Danıştay'a gidip Danıştay'dan bozduruluyor, soruşturma izni alınıyor. Ama onlar daha soruşturmaya dahil edilmedi. Tek soru sorulmadı. Olayın sıcaklığında bir kısım sanık açısından aileleri tatmin edecek mahkeme kararı veriliyor. Ama esas sorumlular.

Turizm Bakanı'nın kendisi zaten onun için burada inşallah milletimiz yeteri kadar milletvekilini verip gelecek dönem onun yüce divanda yargılanmasını sağladığımızda adalet onun üzerinden bir kez daha tecelli edecek.

Turizm Bakan Yardımcısı alttaki üst düzey sorumlular esas o meselenin sorumlularının hiçbirisini yargılatmıyorlar, yargılamıyorlar, zamana bırakıyorlar. Ve olacağını söyleyeyim Soma Kartalkaya gibi bir ayda, bir buçuk ayda yargılama yapılsaydı Soma'da 300'er tane ağırlaştırılmış müebbet ya da müebbet çıkardı. Yaydılar 5 buçuk yıla kişi başına 5 gün yattılar. 5 gün öldürdükleri kişi başına 5 gün yattılar. O yüzden şimdi de adalet Turizm Bakanı'nın koruduklarını, kayırdıklarını, sakladıklarını zamana yayarak böyle bir akıbete getirecekler. Ama buradan size söylüyorum. And olsun ki and olsun ki ne bu Turizm Bakanı'nın, ne o yetkililerin, ne Soma'yı yakanların ne Ermenek'teki sorumluların Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında yakasını bırakmayacağız. Yeniden yargılanacaklar. Yeniden yargılanacaklar.

Millet krizden, adaletsizlikten perişan durumda ama AK Parti’nin derbi bu hafta, bu yüce çatı altında ‘Vakıflar Kanunu’ ne yapacak Vakıflar Kanunu ile? Eğer bir binada geçmişte olup şimdi yöneticileri olmayan, dolayısıyla vakıflar tarafından yönetilen bir vakfın binada bir çivisi varsa o bina vakıflar genel müdürlüğüne geçecek ve orada kalacak, orayı kiralarsa da ihaleye ihtiyaç duymayacak, kiralama yetkisi, ihale süreçleri devre dışı bırakılarak yapılacak.

“Galata Kulesi tekrar İstanbulluların olacak”

Bakın ne yapmaya çalıştıklarını söyleyeyim. Galata Kulesi 1953’ten sonra Osmanlı’ya geçmiş. O günden bugüne kadar yanmış, çatısı yıkılmış, yapılmış ama İstanbul’un göz bebeği bir yer. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeydi. İBB AK Parti’deyken yıllarca alınan giriş ücretleri İBB’ye kalıyordu, İBB’de onunla hizmet veriyordu. Ta ki 2019’da Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir’i kazanana kadar. 2020’de gittiler, Galata Kulesi’ne çöktüler ve İBB’den aldılar. O gün bugündür yargı süreci sürüyor. Yargı sürecinin tamamı İBB’yi haklı görüyor. An meselesi Galata Kulesi tekrar İstanbulluların olacak.

Amaç; vergi borçlarını, SGK’yı faiziyle bir seferde belediyelerden alıp, belediyeler çöp toplayamaz hale gelsin de CHP belediyeciliği gözden düşsün, millet yerel seçimde destek verdiği CHP’ye genelde de oy vermesin ucuzluğu var ya, o edepsizliğin kanun metnine dönüşmüş halini görüşüyor Meclis.

Galata Kulesi’ni Cenevizliler’den kurtarmak AK Parti’den kurtarmaktan daha kolay olmuştu.

Davutoğlu ile Özdağ arasında ‘MOSSAD’ ve ‘resepsiyon’ polemiği
Davutoğlu ile Özdağ arasında ‘MOSSAD’ ve ‘resepsiyon’ polemiği
İçeriği Görüntüle

Seçimi kazanıyorsun mazbatayı iptal ediyor, bir daha kazanıyorsun bin türlü kötülük icat ediyor, bir daha kazanıyorsun diplomanı iptal ediyor, bir daha kazanıyorsun hapisler icat ediyor, bir daha kazanıyorsun; yolsuz diyor, hırsız diyor, terörist diyor, hızını alamıyor casus diyor. Bunu yapan birinin demokrasiden bahsetmesi, sandıktan bahsetmesi, milli iradeden bahsetmesi mümkün mü?

“O trenden ineceksin sen”

Bugüne kadar ‘demokrasi trenine bindik, işimize geldi indik’ diyor. Bindiği trenin lokomotifi, bindiği trenin raylarını döşeyen kişi benim partimin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. O trenden ineceksin sen ama o tren yoluna devam edecek. Yoluna sonuna kadar devam edecek. Kimsin sen? Sen karşısında dururken sana rağmen döşendi o raylar. O rayları döşeyeni senin çok sevdiklerin idama mahkûm ettiler Kurtuluş savaşına girişmesin diye. Kimsin sen!?

“Aziz İhsan Aktaş’ın kaçtığı söyleniyor”

704 yılla yargılanan bir suç örgütü lideri var: Aziz İhsan Aktaş. Ben söylemiyorum. Savcı söylüyor. Suç örgütü lideri diyor. Örgütü bu gördü diyor. Şunu yaptı, bunu yaptı diyor. Sonra geldi bize itiraf yaptı diyor.

Önüne gelene bir şey söyledi diyor. 704 yılda hapsini istiyor ama serbest geziyor. Ortalıkta dolaşıyor. Dolaşıyor, dolaşmıyor bilinmiyor. Bugünlerde kaçtığı da söyleniyor. Gören görürse bilen olursa söylenir. Ama onun 704 yılla yargılanan adam içeride, onun iftirasıyla 4 yılla yargılanan belediye başkanlarımız hapiste. 704 yılla yargılanan geziyor.

4 yılla yargılanan cezaevinde yatıyor. 6 aydır, 8 aydır, 10 aydır. O 4 yıldan yargılanan 4 yıllık cezayı alsa yattığı süre neredeyse alacağı cezaya denk geliyor. Cezanın yatarı o kadar zaten. Böyle bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız.

Korkunç bir süreçle karşı karşıyayız. O yüzden, o yüzden meseleyi şöyle kısaca özetlemek isterim. Yani tuttular biraz önce söyledim. Hırsız dediler, yolsuz dediler, terörist dediler. Onu dediler, bunu dediler. Baktılar olmuyor.

İddianame yarın inşallah tescil zaptıyla bütün arkadaşlarımız tutuksuz yargılanmaya başlar. Beklentimiz o yöndedir. Hukukun gereği, adaletin gereği, vicdanın gereği odur. 704 yılla yargılanan suç örgütü lideri gezerken 4 yılla yargılananı içeride tutamazsın. Herhangi bir suçladığın kişiyi içeride tutamazsın. Çünkü bu kadar iftira üzerinden yürüyemezsin.

Ama bir yandan da İBB dosyası gelecek. Diyorlar ki, kendileri diyorlar. Ben öyle bir kıyası kendim asla yapmayı doğru bulmam. Ama kendi yandaşları diyor ki güçlü olan Beşiktaşlı tutmadı, Aziz İhsan Aktaş'ı tutmadı. İBB çıkınca nasıl savunulacak bu?

Namuslu bir hakime denk gelirse ki gayri ekseriyeti namuslu. Umarız bu çetenin etkisinde korkusunda olan birine denk gelmez. E tutuksuz yargılanır bunlar diyor. Bundan panik oldular. Bir casusluk icat edip yedek bir davadan tutuklama yaptı.

Özgür Özel’den ‘casusluk’ açıklaması

İBB dosyasına güvenemedikleri için. Orada ortaya bir tek kanıt koyamadıkları için. Şimdi bu casusluk meselesine kısaca bir bakmak lazım.

Şöyle özetlemek isterim. Çok çarpıcı çünkü. Hüseyin Gün denen kişi İngiltere, İsrail ve ABD'ye casusluk yaptığını itiraf eden casusluk yaptım diyen ve son evrede itirafçı olup İmamoğlu'nunla birlikte çalıştım diye iftira atan birisi.

Annem sizinle fotoğraf çektirmek istiyor diye gelip yaşlı manevi annesini sonradan şüpheli bir ölümle rahmetli olmuş hanımefendi.

“Bu veriler çalındı ve duruyor”

Ekrem Başkanla fotoğraf çektirmek dışında bir teması yok. Bu iktidar döneminde Milli İstihbarat Teşkilatı dahil 86 milyon kişinin çalınan bütün verileri Ankara 23, 28, 33. Ağır cezalarda 27. İdare Mahkemesindeki açık dosyalarda 8 Bakanlık ve bağlı kuruluşlarının hepimizin TC'sinden kullandığımız ilaca, yaptırdığımız tahlile, aldığımız maaşa her şeyimizin bütün bilgileri çaldırılmış durumda. Hakan Fidan çaldırdı. Yeni yeni yargılanma imkanı var. O biraz üstünü örtmeye çalıştı. Bu veriler çalındı ve duruyor. Bu Hüseyin Güne soruyorlar.

Bu İBB verilerini kendi ifadesinde açıkça okuduk diyor ki 2018 yılında İBB verilerinin Dark web'te satılmaya başlandığını söylüyor. Ekrem Başkandan önce. Parasını verirsen bu verilerin hepsi orada duruyor. Yani Ekrem Başkan alsa buna verse bu satmaya götürse hadi lan diyecekler. Satılmışı var bunun. Elimizde var. Bu para yetmez. Sen parayı ver ben sana halasını vereyim diyecekler. Bu veriler öyle veriler. Bu iftiracı AK Parti'nin referansıyla Emniyete, Emniyet Genel Müdürlüğüne sunum yapmış. AK Parti'yi yollamış.

Bu iftiracı geçmişte İngiltere'de Lordlar Kamarasında AK Partili bakanlarla, milletvekilleriyle birlikte Türkiye adına sunum yapmış. Ekrem Başkan 17 Nisan 2019'da gelmiş. 18 Nisan günü şunu yapmış. Şu verileri bir yedekleyin, başı gözü sağken. Hani sonradan 34-35 tane yolsuzluk dosyası çıkacak. Onlara Süleyman Soylu el koyacak. Örtbas edecek. Şimdiki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı da bu dosyaların hiçbiriyle ilgilenmeyecek ya.

O AK Parti dönemindeki bu pis işlerin kayıtları için demiş ki hani o gün giriyor ya kamera peşinde yemekte ne var diyor. Normal yemek bu ama size antrikot deyince olmaz öyle diyor. Bundan sonra herkese tek yemek. O gün bilgi işlemde diyor ki şu verileri bir yedekleyin. AK Partili Bilgi İşlemci Bilgi İşlem Daire Başkanı tak telefon açıyor AK Parti'ye. Bu diyor verileri istiyor. Verme diyorlar. Bölge İdare Mahkemesinden pat diye karar çıkarıyorlar.

İdare Mahkemesinden karar çıkarıyorlar. Verdiği sözlü sonra kabul etmeyince yazılı talimatın durdurulması için. Süleyman Soylu açıklama yapıyor övünerek. Her ne kadar istediyse de mahkeme kararı ve etkin müdahalemizden sonra geri adım atmıştır. Verileri kopyalayamamıştır. Bu yüzden soruşturulmasına gerek yoktur. Nal gibi yazısı var dosyamızda. Diğer taraftan diyorlar ki 10 Haziran'da Necati Özkan'la bu kişi görüştü. Verileri aldılar. Kopyalanmayan verileri alacaklar. 10 Haziran günü İstanbul Büyükşehir Belediyesini Ekrem İmamoğlu yönetmiyor arkadaşlar. Bugünkü İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya yönetiyor. Çünkü 6 Mayıs günü mazbatamızı iptal edip seçimlerin yenilenmesine karar verip İstanbul Valisi Ali Yerlikarayı İBB'nin başına oturttu bunlar. 10 Haziran günü İBB'de biz yokuz. Kayyım var. Seçim var. Biz meydanlardayız. Millete derdimizi anlatıyoruz. 13.000 olan farkı ayıptır söylemesi 806.000'e çıkarmakla meşgulüz o sırada.

Utanmazlığın dik halası olduğu için okumak isterim. Bize birlikte casusluk yaptığınız dedikleri Hüseyin Gün'ün casusluğu birlikte yaptığını söyledikleri İngiliz Christopher Paul Macgrat. 2024 Aralık geçen sene aralıkta 10 ay önce Çevre Bakanlığından lisans yönetimi ihalesi almış. 2025 Haziran bundan 3 ay önce 4 ay önce bu Haziran Ekrem Başkan hapisteyken bu adam Sanayi Bakanlığından siber istihbarat ihalesi almış arkadaşlar.

Siber istihbarat ihalesi almış. Ekrem Başkan hapisteyken devlet Ekrem başkanlığın birlikte ajanlık yaptığını iddia ettikleri şirkete siber güvenlik ihalesi veriyor. Şimdi bakın normalde notları böyle önemli gördüğüm yerleri fosforluyorum. Unutmayayım diye.

“Hak etmediğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsın köşemize hoş geldiniz”

Böyle bir sayfa aslında yoktu. Bembeyaz. Ama konuşmamızın özel bir köşesindeyiz. Buraya yazdım. Köşenin adı hak ettiğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsınız köşesi. Geçen hafta söyledim mi bunu? Hak etmediğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsın köşemize hoş geldiniz.

Casusluk nedir? Yıl 2009. O zaman Hoca Efendi sonra CIA beslemesi dedikleri FETÖ'nün savcısı Mustafa Bilgili Genelkurmay Ankara seferberlik Bölge Başkanlığının Kozmik Odasına girmek ister. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Kozmik Odaya girilmesine izin veremeyeceğini durumu Başbakan Erdoğan'a anlatacağını ileteceğini söyler. Erdoğan'la görüşmeye gider. Görüşmenin ardından Kozmik Odaya girilmesine izin vermek zorunda kalır.

Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük casusluk faaliyetidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kozmik Odası Türkiye Cumhuriyeti Türk Silahlı Kuvvetlerinin namahrem Odası artık FETÖ'cüler eliyle Amerikan istihbaratındadır.

Şimdi Kozmik Odaya giren savcı Mustafa Bilgili mi casus yoksa onun önünü açan Recep Tayyip Erdoğan mı casus? Kararı millet versin. Yıl 2011 seçimlerin hemen öncesi Danıştay'a 50 Yargıtay'a 108 yeni üye atanacak.

CIA talimatlı Fethullah Gülen Çetesi Amerika'dan hard disk içinde listeyi gönderir. O isimlerin atanmasını isterler. Danıştay'a 50'de 50 Yargıtay'a 108'de 107 Gülen'in listesinden atama yapılır.

“Fethullah Gülen mi casus, ne istedilerse verdik diyen Erdoğan mı casus?”

Şimdi Fethullah Gülen mi casus, ne istedilerse verdik diyen Recep Tayyip Erdoğan mı casus?

Ya da İlker Başbuğ terörist iftirasıyla tutuklayan, tutuklatan Zekeriya Öz mü casus? Onun altına zırhlı arabasını yollayan Recep Tayyip Erdoğan mı casus?

15 Temmuz darbesini yapan rütbeli askerleri o göreve atayan Genelkurmay Personel Daire Başkanı İlhan Talu bizzat FETÖ'cü çıktı. Şimdi onu o makama atayan Hulusi Akar mı casus? Hulusi Akar'ı bakan yapan Recep Tayyip Erdoğan mı casus?

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir kez Başbakan Odası Böcekle dinlendi. Yıl 2013. İki yıl aradılar bulamadılar. Dinlemeyi yapan bugünün Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler'in yaveri FETÖ'cü Mehmet Akkurt'tu.

Şimdi yıllarca bugün Genelkurmay Başkanının Milli Savunma Bakanının yanındaki kişiyi FETÖ'cü olarak oraya koyan o cemaat mi casus? Yoksa o atamayı yapan Recep Tayyip Erdoğan mı casus?

Dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan Basri Aktepe'yi Elektronik ve İstihbarat Daire Başkanı olarak atadı. Tüm telefon dinlemeleri, izlemeler, teknik takipler, istihbarat adına ne varsa Hakan Fidan Aktepe'yi bunun başına getirdi.

Bu FETÖ ajanı çıktı ve bu kritik koltuktan sonra bütün bilgileri CIA'e aktardığı ortaya çıktı. Şimdi Aktepe mi casus, onu buraya atayan Hakan Fidan mı casus? Hakan Fidan'ı MİT Başkanı yapan Erdoğan mı casus? Grup toplantımızın hak etmediğimizi duyarsak hak ettiğinizi duyarsınız ilişkin bu haftalık kısmı bu kadar.

Sayın Erdoğan'ı Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ı haftaya bu köşeye yine bekleriz.

“Cevap gelmediği takdirde ilgili belgeleri yolluyorum”

Bir de bir de haftanın sözlü sorusu. AK Parti sözlü soruyu kaldırdı ya Anayasada yok. Bizde var. Haftanın sözlü sorusunu soruyorum. Ekrem Başkanı yolsuzlukla, hırsızlıkla, rüşvetle itibarsızlaştırmaya çalışan, terörle irtibatlamaya çalışan ve Ekrem Başkan gibi bir milliyetçiyi, bir vatan severi casuslukla itham edip ikinci tutuklamasını yaptırtan kişiye şunu soruyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına soruyorum.

Hakimler Savcılar Kanunu'nun 2802 48. maddesinin son fıkrası şöyle. Hakim ve savcılar kanunlarda belirlenenden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar, kazanç getirici faaliyette bulunamazlar. Kanun böyleyken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına soruyorum. Başsavcılık görevinin ve maaşının yanında başka bir gelir elde ettiniz mi resmi yoldan.

Sözlü sorular sözlü sorular süresi içinde yanıtlanır ve meclise gelip muhatabının yüzüne okunurdu. Tatmin olmazsa yeni soru sorardı. Yarın akşama kadar bu sözlü soruma cevap bekliyorum. Cevap gelmediği takdirde yarın akşamki mitingimizde bu sözlü sorumun cevabını verdikten sonra tüm basın yayın organlarına ilgili belgeleri yolluyorum.

Sözlü sorumum süresi yarın akşam bitiyor. Hadi bakalım.

Arkadaş 4 tane yolsuzluk. Adası belli, paftası belli, yapan belli. İmzayı atan belli. İhaleyi veren belli. Alan belli. Söylüyorum. Hadi tık yok. Bayrampaşa'da AK Parti İlçe yöneticisi diyor. Otopark AK Parti döneminde işletirken 2-3 ayda bir belediye Başkan Yardımcısı otopark parasını elden alırdı. Yatırmazdı, ileride borç çıkardı. Aynı kirayı iki kere olduk. O parayı yerdiler. Allah razı olsun. Sen yemiyorsun. Savcı gelsin sorsun. Bunu anlatırım diyor. Bu adamı çağırmıyor. Oraya kaçak büfe yapmış adam. Yapamazsın diyen belediye başkanımıza yık da göreyim demiş. Bizimki yıkmış. Partiden istifa etmiş, itirafçı olmuş, iftiracı olmuş. Geçen gün yapılan şaibeli seçimden sonra gitmiş Bayrampaşa'ya Belediye Başkan Yardımcısı olmuş.

“AK Parti o işlere şaibe karıştırmış”

Öbürü, öbürü bizim Bulgaristan Türkleri çok kıymet verdiğimiz insanlardan birini oraya koyalım denmiş. O insanlar hem oy vermiş hem gönüllerini bize vermiş. Gönüllerini bize basmışlar. Gönüllerine belediye başkanımızı basmışlar. Birileri gitmiş orada AK Parti o işlere şaibe karıştırmış.

Onların hepsinin günü vakti gelince teker teker her türden hesabı sorulacak. Ama Bayrampaşa Belediyesi el değiştirmiş, çıkmışlar utanmadan teşekkür konuşması yapıyorlar Bayrampaşa'ya teşekkür ediyorum.

Arsız adam. Bayrampaşa'ya teşekkür etsek biri varsa o Silivri'de yatan Hasan Mutlu, bir parti varsa Cumhuriyet Halk Partisi. Biz kazandık Bayrampaşa'yı. Sizi def ettiler oradan. Büyük bir haksızlığa büyük 1000 tane haksızlığa ellerindeki parti bayrağını hiç bırakmadan İstanbul'un bütün ilçelerinde mücadele eden ilçe başkanlarımızı ve İstanbul İl Başkanımızı ağırlıyoruz bugün.

“Memlekette 13 belediyede kayyum var”

Hepsini yürekten kutluyorum. Hepsini alınlarından öpüyorum. İyi ki varlar. Şimdi Türkiye'nin tüm sorunlarının çözümü demokratikleşmeden geçer diye hep söylüyoruz. Birileri terörüsüz Türkiye dediler.

Memlekette 13 belediyede kayyum var. 11 partinin imzasının olduğu kayyum uygulamarına karşı kanun teklifi var. Erdoğan'ın 'istisna olacak' ifadesi var, orada durup duruyor. Bir taraftan Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil siyasi tutuklulukların serbest kalması gerekir. Şimdi bir kızı 18, bir kızı 21 yaşında. İki evlat hayatlarındaki en önemli 9 yılını babalarından mahrum geçirdi.

AİHM'e bile gidip itiraz ettiler. Bugün Selahattin Demirtaş'la ilgili tahliye başvurusu yapıldı. Bahçeli'nin 'Hayırlı olsun' demesi çok hayırlı. Ama 9 yıl önce tek başına karar vermesi gereken tüm hakimleri bir gece yarısı koordine edip de önceden hazırlanmış cezaevlerine gönderen o mekanizmanın kurgulanması hayırlı mıymış? Dün Demirtaş'ı içeri atmakla övünenler, Osman Kavala'yı AİHM kararına rağmen içeride tutmakla övünenlerin dönüp de bir özür borcunuz yok mu acaba?

Açık söyleyeyim bizim de var. Her ne kadar o dönem bizler buna karşı bir mücadele vermiş olsak da. CHP'den 20-25 tane 'referanduma gitmesin' diye kullanılan oylarda bizim de kusurumuz var. Bugünkü genel başkan olarak özür diliyorum.”

Muhabir: Şevval Dalgıç