Online İngilizce kursu aramaya başladığında, karşına çıkan seçenekler bir noktadan sonra birbirine benzemeye başlar. Herkes “en hızlı ilerlemeyi”, “en iyi yöntemi” ya da “ana dili İngilizce eğitmenleri” öne çıkarır. Ama işin aslı şu: Senin için en iyi kurs, hedeflerine, zamanına ve öğrenme tarzına gerçekten uyan kurstur. Çünkü doğru kursu bulduğunda İngilizceyi sadece öğrenmezsin, bu süreci gerçekten sevmeye başlarsın.
Kimisi daha yoğun tempolu çalışmayı sever, kimisi yavaş ilerleyip konuları sindirmek ister. Kimi sabah erken saatlerde daha verimlidir, kimi gece sessizliğinde ders çalışmayı tercih eder. İşte bu yüzden tek bir “en iyi kurs” yoktur; sana en uygun olanı bulmak gerekir.
Peki hangi kurs sana göre? Hızlı karar vermeden önce, doğru online İngilizce kursunu seçmene yardımcı olacak beş temel noktaya bir göz atalım.
1. Hedefinle kursun yaklaşımı uyumlu mu?
İngilizce öğrenmeye karar verdiğinde ilk sorman gereken soru şu: “Ben bu dili neden öğrenmek istiyorum?” Kariyerinde daha rahat ilerlemek, seyahatlerde kendini özgürce ifade edebilmek ya da sadece kişisel bir hedefi hayata geçirmek olabilir bu neden. Ama ne olursa olsun, seçeceğin kursun yaklaşımı bu hedefle örtüşmeli.
Bazı kurslar sadece sınavlara odaklanır; ezber, test, not... Ama senin amacın gerçekten İngilizceyi konuşabilmekse, bu tarz programlar seni bir süre sonra sıkabilir. Gerçek hayatta işine yarayacak şey, dili günlük yaşama taşıyabilmektir: konuşarak, dinleyerek, kelimeleri bağlam içinde kullanarak. Bu yüzden sana uygun kurs, sana gerçek pratik alanı sunan kurstur.
Bir de tempo konusu var. Herkes aynı hızda ilerlemez. Kimi sabah erken saatlerde enerjik olur, kimi gece sessizliğinde odaklanır. Kursun sana “Şu saatte derse girmen lazım” dememeli. Senin programına, senin ritmine uyabilmeli. Hedefini bilen ve seni o hedefe kendi temponda götürebilen bir platform, işte gerçekten fark yaratan budur.
2. Ders saatleri senin hayatına uyuyor mu?
Online kursların en büyük avantajı esnekliktir; ama her kurs bunu aynı düzeyde sunmaz. Bazıları belirli saatlerde canlı ders yapar, bazıları ise tamamen senin programına bırakır.
Sabah işe gitmeden önce bir kahveyle kısa bir pratik yapmak mı istiyorsun? Gece herkes uyuduktan sonra 20 dakikalık bir konuşma oturumuna girmek mi istedin? Hepsini kapsamalı. Aslında mesele şu: Kurs senin temposuna ayak uyduruyorsa, o kurs uzun vadede gerçekten işe yarıyor. Çünkü hayatın akışını değiştirmeden İngilizceyi rutine dahil edebilmek, sürdürülebilir bir öğrenmenin en önemli parçası.
3. Native uzman kadrosu var mı?
“Native öğretmen” ifadesini her yerde görürsün ama önemli olan sadece ana dilinin İngilizce olması değil, iletişim becerisidir. İyi bir eğitmen sana hata yaptığında cesaret verir, konuşmaya teşvik eder. Konuşmaya çekindiğin o ilk dakikalarda bile seni rahatlatan biriyle pratik yapmak, İngilizceyi öğrenme hızını oldukça etkiler. Üstelik bu tarz eğitmenlerle ders yaparken farkında olmadan grameri değil, dili “yaşayarak” öğrenirsin.
Düşün; bir şey ezberlemiyorsun; sadece konuşuyorsun, hata yapsan da devam ediyorsun ve asıl gelişim tam o anda başlıyor.
4. Geri bildirim sistemi var mı?
İngilizce geliştirirken en çok ihtiyaç duyulan şey, ilerlemeyi fark edebilmektir. Bazen çalışırsın ama fark etmeden hep aynı hataları tekrarlarsın. İşte bu noktada seni gerçekten dinleyen, nerede zorlandığını anlayan bir sistem fark yaratır. Bazı platformlar artık yalnızca ders vermiyor; zamanla seni tanıyor, sana geri bildirim native uzmanları ve yapay zeka araçlarıyla sana geri bildirim veriyor ve nerede takıldığını fark ediyor.
Yani klasik anlamda “geri bildirim almak”tan bahsetmiyoruz. Sanki yanında bir dil koçu varmış gibi hissettiren bir geri bildirim sistemi olması küçük hatalarını bile doğal bir şekilde düzeltmeni sağlıyor.
Böyle bir desteği hissettiğinde öğrenme daha somut hale geliyor; çünkü artık neleri başardığını, nerelerde takıldığını net bir şekilde görüyorsun, bu da öğrenmeye devam etmen için en güçlü motivasyon oluyor.
Kısacası, kendine uygun online İngilizce kursunu bulduğunda, öğrenmek artık bir görev gibi değil, hayatının doğal bir parçası gibi hissettirmeye başlar. Zorunluluk yerini meraka bırakır; her oturumda biraz daha özgüven kazanırsın. Bir gün farkına bile varmadan, daha önce düşünmeden kuramadığın cümlelerin kendiliğinden ağzından çıktığını fark edersin. Aslında mesele sadece İngilizce öğrenmek değil; kendi hızında ilerleyebileceğin bir yol bulmak. Ve o yol doğruysa, gelişmek zaten kaçınılmaz olur.
Bu Bir İlandır