Sahadaki pratiğinin önemli olduğuna dikkati çeken Çelik, "Silah bırakma meselesinin söz olarak ifade edilmesi değil, sahada bunun görülmesi lazım. TSK, MİT ilgili mekanizmaları kuracak, en etkili şekilde çalışacak. Bunun ayları geçmeyen bir süreç içerisinde gerçekleşmesi lazım. Öbür türlü sabotaja açık hale gelir" dedi. Terör meselesinin Türkiye'nin gündeminden çıkarılmasının geçmişten bu yana tartışılan bir konu olduğunu söyleyen Çelik, “Rahmetli Turgut Özal'la ilgili olarak rahmetli Eşref Bitlis Paşa ile ilgili çeşitli boyutlarla gündeme getirilir. Özal döneminde de bu konu gündemdeydi” dedi. Çelik, Türkiye'nin sadece iç cephesinin güçlendirilmesin, değil, bölgede de "ilham olmasını" istemeyen birtakım güçlerin devreye girdiğini ifade etti.
Çelik'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Cumhurbaşkanımız devlet içinde devlet olmaz demişti"
"Demokratik siyasetin konsolide olmaması, sisteme hakim olmaması. Rahmetli Özal'la ilgili olarak rahmetli Eşref Bitlis Paşa ile ilgili çeşitli boyutlarla gündeme getirilir. Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde de bunu yaşadık. O dönem şimdiki gibi sivil siyaset konsolide değildi. Belli vesayat odakların siyasete hakim olmasıyla, siyasetin onları aşmaya çalışmasının olduğu gri dönemdi. Sivil toplum bunu gündeme getirdi. Bizim bakış açımız bu yöndeydi. Devletin yumuşak güç unsurlarının hukuk mekanizması, demokratik düzenlemelerin hayata geçmesiydi. Cumhurbaşkanımızın siyasi hayatında en sert tepki verdiği noktalardan bir tanesidir. Askeri bürokrasi içerisinde bir yaklaşımın 'bu sürece karşıyız' demeseydi. Cumhurbaşkanımız o süreçte 'kimse devlet içinde devlet' değildir demişti. Siyasi iktidarımızın topyekün tehdit edilmesine rağmen Cumhurbaşkanımız yürütmüştür bunu.
"Demokratik siyasetin meşruiyetine gölge düşürecek vesayetçi odak yok"
Biz sonuçları itibariyle bu işe girişenlerin devlet içinde odaklanmış, karanlık bölgede kalan yapılanmalar tarafından tehdit edildiğiyle ilgili pek çok örnek var. Çözüm süreci, milli birlik kardeşlik dediğimiz dönemde Cumhurbaşkanımız ve iktidarının karşısında bu tip imalarla çıkmaya teşebbüs edenler oldu. Bu meselenin çözümü konusunda bilinen yöntem var. Devletin sert güç unsurlarını kullanılması. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu şekilde vesayetçi yaklaşama karşı Başbakanlığı döneminde 'burada kararı hükümet verir, siz devlet içinde devlet değilsiniz' yaklaşımı vardı. Ek güç unsurlarının kullanılması konusunda kararlılık ortaya konmuştu. Bugün sivil siyaset konsolide halde. Demokratik siyasetin meşruiyetine gölge düşürecek vesayetçi odak yok. Bir günde Türkiye'de demokratik siyaset konsolide olmadı. Bir günde karanlık alanları giderme anlamında konsolidasyona erişmedi. Bir süreç oldu.
"Bu mesele siyasi sabotaja açık bir mesele"
Şöyle bir şey kullanırdı vesayet odakları 'Bu mesele siyaset üstü' veya 'Bu mesele siyaset dışı meselesidir' derlerdi. Hükümete de bunun dışında kalmış meseleleri söylerlerdi. Demokrasiyi zehirlemeye çalışan bu konuyu iki konuyu çok duymuştum; biri Kürt meselesi diğeri Kıbrıs meselesi. Hatta buna ek olarak Irak'taki Türkmen politikası. Siyaset üstü ve siyaset dışı şeklinde kodlanan siyasi batılın ortadan kaldırılmasıdır. Bazı meseleler yüksek siyaset bazıları gündelik siyaset olabilir ama herşey siyasetin içindedir. AK Parti bu meseleye mesafeliydi denmesini çürüten bir şey var. Yumuşak unsurların kullanılması konusu zaten AK Parti'nin parçası. Zamanlaması, dili, ritmi ile ilgili tecrübemiz var. Bu meseleyi hangi uluslararası odakların ne zaman ne şekilde müdahale edebileceğini. Karşımızdaki yapının bunu nasıl başka yerlere çekebileceğini görüyoruz. Bu mesele her zaman hassasiyetle durduğumuz mesele, Cumhurbaşkanı ve Sayın Bahçeli de ifade ediyor siyasi sabotaja açık bir mesele. Hassas davranmak lazım. Burada birden çok sabotaj alanı var. Bir tanesi dille ilgili.
"Birtakım güçlerin devreye girdiğini biliyoruz"
Pek çok legal ya da illegal yapılar. Bazı devletler doğrudan ya da vekil güçleri vasıtasıyla bu süreçleri sabote etmek isterler. Bir kişiyi yakaladık. DEAŞ'ın ortaya çıktığı zamanlarda. Bu kişi 3-5 yıl PKK terör örgütünde bulunmuş, sonra DEAŞ'a geçmiş. Aynı zamanda bir Avrupa devletinin istihbarat örgütü tarafından yönetiliyor. Bu da Türkiye'nin sadece iç cephesinin güçlendirilmesi açısından değil, bölgede ilham olması bakımından oluşturacağı bir ritmdir, performanstır. Bunu istemeyen birtakım güçlerin devreye girdiğini biliyoruz. Ortadoğu'nun kendine has dinamikleri var. Türkiye ile son yıllarda doğrudan karşı karşıya gelemeyenlerin bu tip unsurları kullandığı biliyoruz.
"Türkiye'ye silah çekilmesi halinde operasyon yapılır'
Türkiye'ye silah çekilmesi halinde operasyon yapılır. Türkiye'ye karşı silah bırakma eğiliminde olana karşı silah çekilmez. Türkiye'ye, milletimize silah çekilirse kim olursa olsun operasyon yapılır. Geçmiş dönemlerde, bizden önceki zamanlarda silah bırakıp gidene asimetrik yaklaşımlar söz konusu olmuş, çeşitli çatışmalar olmuş. Bugün devlet konsolide. Bu tip konularda geçmişe doğru yargılamak kolay. Mesela maç izlerken futbolcuya bakıyorsunuz, 'topu şuradan atsaydın' diyorsunuz. Oradaki adamın şartları ile koltuktan izlenen şartlar çok farklı. Sayın Cumhurbaşkanımız 'silahlarını gitsinler' ifadesine karşı 'hayır silahlarını gömecekler' dedi. Bu çok önemli bir cümle.
"Silah bırakma değil, silah teslim etme"
Silah bırakma meselesi, pasif duruma geçme, pauseye bakmak gibi anlaşılabilir. Bunun dünyada başka pratikleri de oldu. Bu silahların teslim edilmesi anlamına gelmektedir. Buradaki mevzu örgütün kendini feshetmesi ve silahları teslim etmesi gerekir. PKK'nın bütün şube ve uzantılarıyla, içeride ve dışarıda, sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi Avrupa da dahil. Türkiye aleyhine faaliyet gösteren bu yapıların sona ermesi Türkiye lehine bir tutum içinde olunması gerektiğini sayın Cumhurbaşkanımız söyledi. Terörün finansmanı gündemde önemli yer tutar. AİHM'de alınan Batasuna ile ilgili karar kapsamlı karardır. Sürecin amacı PKK'nın bütün şube ve uzantılarıyla; yani Avrupa, Irak, Suriye, İran'daki PEJAK. Şimdi Irak'taki durum farklı, Suriye'deki farklı durum. Bağdat, Erbil, Süleymaniye'de konuşacağınız konular var. Suriye'de her birinin yönetime silahlarını teslim etmesi. Silahını bırakır oradaki Suriye ordusunun parçası olur, SDG yapısını kast ediyorum. Ondan sonra da siyaseten Suriye içerisinde siyasi parti kurar, faaliyetine devam eder. Türkiye'ye düşmanlık yapılmadığı şekilde. Oradaki model farklılığını gözetmek lazım.
"Silahların bırakıldığı sahada görülmeli"
Birileri yapacaktır. Bazı olağan şüpheliler yapacaktır. Bizim bunu kodladığımızı adreslediğimizi ifade ediyoruz. Cumhurbaşkanımız 'Biz bu konuda temkinliyiz ama iyimseriz' dedi. Sürecin bütün boyutlarını, bağlantılarını görüyoruz. Kararlılığımızdan vazgeçmiyoruz. Süreci yönetmeliyiz bir de sabotajların olmamasını sağlamalıyız. Zihnimiz berraktır. Silah bırakma meselesinin söz olarak ifade edimesi değil, sahada bunun görülmesi lazım. TSK, MİT ilgili mekanizmaları kuracak, en etkili şekilde çalışacak. Doğrulama mekanizması kurulacak. Bu ayları geçmeyen bir süreç içerisinde gerçekleşmesi lazım. Öbür türlü sabotaja açık hale gelir. Bizim açımızdan sözlerin tutulmasına dönük şeyler gri alanlar oluşturmak olarak değerlendirilir. Somut ve eksiksiz olarak bunun gerçekleşmesi gerekiyor.
"Lozan'ı kazanım ve Türkiye'nin tapusu olarak görüyoruz"
İşte özerklik, federasyon vs. konuları gündeme getiriliyor. Defalarca ifade ettik, tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak ilkesinde bu meseleye yaklaşılıyor. Meselenin koordinatlarını koymak açısından bütün açıklamaları yaptık biz. 'PKK'nın bildirisinde şu şu unsurlar var' deniyor. Burada meşru devletin ve Cumhurbaşkanımızın dediklerine bakmak lazım. Terör örgütünün kendini feshetmesi ve silahlarını devretmesini konuşuyoruz. Her sene Lozan'ın yıldönümünde sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamalarına bakılsın. AK Parti'nin görüşünü bu konularla ilgili olarak ortaya koyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Lozan'ın her yıldönümünde yaptığı açıklamalar duruyor. Biz Lozan'ı Türkiye'nin kazanımı ve tapusu olarak görüyoruz.
Soykırımı hiçbir zaman kabul etmeyeceğimiz bir kelime. Kendilerine diaspora diyerek başvuranlar Anayasa'nın ifadesindeki Türk ifadesinin dışlayıcı olduğunu söylediler. Defalarca söyledik devletin ve milletin nitelikleri konusunda bir tartışma yok. Parlamentolar ne için kurulmuştur? Meseleleri kavgayla silahla değil de konuşarak halledelim diye kurulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız sayın Bahçeli ifade ettiler. Hem siyasi ittifakımız hem devlet politikamız açısından Lozan'la ilgili görüş ifade edildiği halde terör örgütünün bildirisini alıp Meclis'te konuşmasının yerini değiştiriyor. Bu süreçte bütün çift taraflı yanlış anlaşılabilecek, kötü manalı açıklamalardan kaçınmak lazım. Odaklandığım yer silah bırakma ve fesih meselesidir. Türkiye pek çok devletin ağır desteği ile terör saldırısına uğruyor."